Kendi Adını Yaratan Mekan “QUO”
Kahvemi şehrin göbeğinde ama sessizlik ve huzur içinde içeyim, kitabıma dalıp, günlük işlerimi halledeyim ama bunu yaparken de hem leziz kahveler içip birkaç güler yüzle karşılaşayım dediğinizde ara sokaklarda “bizim mahallenin mekanı” diyebileceğimiz yerler hayat kurtarır. Bu mekanlardan biri Beşiktaş’ta karşımıza çıktı. Aşağıdaki yazıda ev sahibinin anlatımından da hissedeceğiniz gibi “QUO”da farklı bir şeyler var…
QUO coffee bu senenin Mayıs ayında Beşiktaş Akaretler yokuşu; Şair Nedim Caddesi üzerinde faaliyete geçti. İki ortaklı bir şirket olarak hayata geçirdiğimiz mekânı butik bir kahveci olarak tasarladık. Bu noktada öncelikle “neden kahve” sorusunun cevabını; kahveye olan şahsi ilgim olarak izah etmem gerekir. Toprağa bağlı her ürün gibi; sosyo ekonomik ve politik boyutları olan kahve yüzyıllardan bu yana önemli bir ticari meta olup her toprakta ayrı bir hikâyeyle karşımıza çıkar. Çekirdek sadece yetiştiği toprağın kokusunu, lezzetini ve aromasını değil, aynı zamanda; acılarını, sevinçlerini, ritüellerini, türkülerini de bize taşır. Brezilya ve Yemen kahve çekirdekleri arasındaki lezzet farkı, bir yandan tarlalardaki köleliğin burukluğudur. Her haz aynı zamanda bir şekilde hüzün ve acı taşır. Bu kahve hikâyesinin de elbet böyle bir yönü var. Belirttiğim gibi; çekirdeklerin geldiği toprakların hikâyeleriyle birl ikte, kahve için; bir başka dünya yaratmaya çalıştım ve ortaya QUO çıktı.
QUO Latince kökenli bir kelime olup; gramerde çok yönlü kullanıma sahiptir. Birçok dilde halen soru kelime veya cümlelerinin içinde bulunur. Örneğin İngilizce “question”; İspanyolca “que tal”; İtalyanca “quanto” ve sair soru ifadelerinin tümünün kökenidir. Etimolojisinin keyifli yanı dışında; yıllar önce filmini izlediğim ve sonradan kitabını okuduğum “quo vadis” adlı romanın başlangıcında bir hikaye anlatılmaktadır; “quo vadis domine? – nereye gidiyorsunuz efendimiz?” sorusu dini bir efsane biçiminde anlatılmış olup; bu hikâye ve anlatı, felsefe ve sanat dünyasını etkilemiş; bir sorgu yöntemine, içsel hesaplaşmaya ve yolculuğa dönüşmüştür. Hepimiz sorular sorarız ve sormak zorundayız; sorular ve bu sorulara alacağımız/alamayacağımız veya verebileceğimiz/ veremeyeceğimiz cevaplar aslında hayatlarımızı belirlemektedir. “Nereye? Nasıl? Kiminle? Ne zaman? Neden? Kimi seviyorsun? Kimsin? Neden korkuyorsun? Ne istiyorsun? Kahveni nasıl seversin?” gibi. Soruların kökeni ve bana göre birçok şeyin temeli QUO’dur çünkü insan sormakla insan olur. Yaratmaya çalıştığım mekân üzerine düşünürken birçok soruya cevap bulmaya çalıştım ve baktım ki sorular bitmemekle beraber yeni sorular doğuruyor. Bu noktada mekânın adını da düşünmem gerekiyordu ve farkettim ki mekân hali hazırda zaten kendi adını koymuş. Bana göre kendi adını yaratmış, kimlikli, karakterli bir yerdir QUO.
Mekânda okunmuş ve okunmakta olan kitaplarla dolu; yani yaşayan, gerçek bir kütüphane bulunmakta ve misafirlerimiz diledikleri gibi faydalanmaktalar; “okunmasını isterim” diyerek kitap bırakan dostlarımız var. Duvarlarımızı çok sevdiğimiz ressamların tuvalleri ve başkaca sanat eserleri süslemekte. Kafede saatlerce satranç oynanabiliyor. Satrancın ve sanatın hayatımıza kattığı değerler olduğu gibi fiziksel ortama yansımış durumda ve bu özellikle beni çok mutlu ediyor. Her karşılaşması ayrı bir macera, hikâye, tanışma ve ayrılık olan bu erdemli oyunun büyüsü sükûnet ve dinginlik olarak hayat bulmuş durumda.
Tasarım, tadilat ve inşaat sürecinin bir seneyi bulmasının sebebi; bütün bu hikâyenin sonunda yapabileceğimizin en iyisini ortaya çıkarmak arzusuydu. Hizmet, gıda ve özellikle kahve alanında geniş bir skalada; kuvvetli ekipler, kaliteli ürünler ve servisler sunmaktalar ve ciddi, sert bir rekabet ortamı var. Ancak bu durumun farkındalığını avantaja dönüştürmek bizim için çok da zor olmadı; zira biz misafirlerimize müşteri gözüyle bakmamayı tercih ettik. Bizleri ziyaret eden; zamanını ve keyfini bizimle paylaşmak isteyen dostlarımızın memnun ayrılmaları kaygısı bizim için öncelikli unsur oldu. Hayattaki kişisel duruşlarımızı, birikimlerimizi mekâna yansıtm aya çalıştık. Ürünlerimizi ve hizmetimizi bu anlayış çerçevesinde sunmaya başladık; sonrasında da QUO’yu seven ve yalnız bırakmayan dostlarımız sayesinde mekân kendiliğinden şekillendi. Yani bütün bu hikâyeyi anlayarak, buna kıymet veren insanlarla her şey çok daha kolay ve tertemiz yürüyor. Ulaşabildiğimiz en iyi malzeme ile becerebildiğimiz en güzel hizmeti sunarak paylaşmayı ve keyifli zaman geçirmeyi umuyoruz. Daha önce de ifade ettiğim gibi sorular esastır; Quo’dan ayrılırken kendinize soracağınız soruya vereceğiniz iyi bir cevap bizim için çok kıymetli. “Quo’dan keyif aldınız mı?”