Kafka Kitap, Ekim Ayında Üç Güçlü Eseri Kitapseverlerle Buluşturdu

Kafka Kitap, Ekim 2022’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk kadın yazar Pearl S. Buck’ın Ebedi Mucize’sini; Ece Erdoğuş Levi’nin, erkek şiddetine maruz kalan kadınların sarsıcı hikâyelerini ilgi çekici bir kurguyla anlattığı Şehrazat’ın Son Sözleri adlı yeni romanını ve Man Booker finalisti Ali Smith’in “Mevsimler Dörtlemesi” adlı serisinin son romanı Yaz’ı edebiyatseverlerle buluşturdu. Kafka Kitap logolu tüm kitaplar, raflarda ve internet satış sitelerinde!

EBEDİ MUCİZE

Pearl S. Buck (Çeviri: Mehmet Gürsel)

Hayatım henüz ilkbaharında. Yaz aylarını sabırsızlıkla bekliyorum, sonra sonbahar yıllarımın tadını çıkaracağım ve şimdiye kadar her konuda yakamdan düşmeyen o merakla hayatın son noktasına yaklaşacağımdan eminim. Belki bir gün tüm bu hayata varlığımın bir sayfası gibi bakacağım; bunu yapmam hâlinde daha da fazla şeyi –bizim bilemeyeceğimiz gerçeklerin olduğuna dair kesin bilgiyi– öğrenmekle alakalı aynı susuzluğu çekeceğime eminim… Belki de bütün mesele budur; ebedi mucize…

Nobel Ödüllü Ana ve Mübarek Toprak kitaplarıyla tanıdığımız Pearl S. Buck’ın yakın zamanda keşfedilen romanı Ebedi Mucize, alışılmadık bir karakter olan Randolp Colfax’ın hayatını anlatıyor.

Anne karnından yetişkinlik zamanlarına kadar hayat yolculuğuna tanıklık ettiğimiz Rann, dünyaya ve insanlara farklı bir noktadan bakmamızı sağlıyor. Doğduğu günden bu yana bitimsiz bir merak duygusuyla çevresini anlamlandırmaya ve keşfetmeye çalışıyor, hiç bilmediği hayatların ve hikâyelerin peşine düşüyor; her bir tecrübeyle karakterini ve hayatını inşa ederken asıl benliğine ulaşmayı amaçlıyor.

Benzersiz zekâsı ve düşünüş biçimiyle henüz on iki yaşındayken üniversiteye kabul edilecek kadar alışılmadık bir çocuk olan Rann, gitgide genişleyen dünyasında birbirinden farklı insanlarla tanışıp onların hikâyelerinde kendine bir yer ediniyor, bir yandan da insanların ve dünyanın çelişkilerle dolu sürprizleriyle başa çıkmaya çalışıyor.

Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk kadın yazar olarak tarihe adını yazdıran Pearl S. Buck, Ebedi Mucize’de Rann’ın tecrübeleri üzerinden, bir insanı şekillendiren koşulları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

ŞEHRAZAT’IN SON SÖZLERİ

Ece Erdoğuş Levi

“Eeee… Bekliyorum,” dedi Evren. Yine gülümsüyordu. Bu gülümsemeyle tutsaklığını daha iyi anlıyordu artık Şehrazat. Pardösüsünü aldığı yere bıraktı. Az önce kalktığı sandalyeye yeniden oturdu. Evren de geniş ve üzeri yastıklarla dolu, rahat deri kanepenin tam ortasına yayılmıştı. “Anlat bakalım…” dedi.

Şehrazat, sırf büründüğü rolden sıyrılabilmek için, zorla da olsa gülümsedi. İçine dolan ölüm korkusunu sezdirmemeliydi.

“Peki, dinle o hâlde…”

Kimbilir, belki her ikisinin de kaderini değiştirirdi hikâyelerin sihri, sırrı, sahihliği.

Anlatacaktı Şehrazat. Yaşayabildiği kadar. Kelimeleri kadar. Nefesi kadar. Nereye kadar gidebilirse, nereye kadar varabilirse, o kadar anlatacaktı… Son sözlerini söyleyene değin direnecekti.

Binbir Gece Masalları’nın Şehrazat’ını duymayan yoktur… Onu tasvir eden resimlere baktığınızda tüller içinde, allanıp pullanmış, yumuşacık yastıkların üzerine yan devrilmiş, keyfi yerinde bir kadın görürsünüz çoğunlukla.

Peki, gerçek öyküsü bu mudur?

Esasında, her gün bakire bir kızla evlenip sabahına kafasını vurduran Pers şahını birbirinden heyecanlı öyküleriyle meşgul ederek canını kurtarmaya çalışan bir kadındır Şehrazat. Kendi gibi olanlara reva görülmüş makûs talihi bir kez olsun alt etmeye çalışan, silah yerine sözcüklerini kuşanmış cabbar bir savaşçı.

Ece Erdoğuş Levi, bu romanla Şehrazat’tan devraldığı mirası sayfalara taşıyıp her gün dövülen, istismar edilen, ırzına geçilen ve katledilen kadınların öykülerini anlatıyor. Ölümün soğuk gözlerinin içine bakarak, benzeri hikâyelerin bir daha hiç yaşanmaması umuduyla…

YAZ

Ali Smith (Çeviri: Seda Çıngay Mellor)

“Man Booker finalisti Ali Smith’in ‘Mevsimler Dörtlemesi’ adlı serisinin son romanı, hafızayı, affetmeyi, hafife almayı ve ânı yakalamayı öven, düzyazı şeklinde yazılmış bir şiir.”

– The New York Times

Bu, değişimin eşiğindeki insanlar hakkında bir hikâye… Karakterleri aynı ailenin üyeleri ama birbirlerine çok yabancı olduklarını düşünüyorlar. Böylesi bir gerçek ortada duruyorken temel sorulardan birinin dillendirilmesi de çok vakit almıyor: Aile dediğin nedir? Sınırları nerede başlar, nerede biter? Ve ortak hiçbir şeyleri olmadığını düşünen insanlar, sadece aynı aileye üye oldukları için bu gerçeği görmezden gelebilirler mi?

Vivaldi’nin Dört Mevsim’de notalarla yaptığı neyse Ali Smith’in Mevsimler Dörtlemesi’nde sözcüklerle yaptığı da o… Bu, kusursuz bir kaos, anlatılması ya da özetlenmesi mümkün görünmeyen bir metin senfonisi ki, bu kitapla nihayete eriyor…

What's your reaction?