Jordan’ın Kaybedenler Kulübü
NBA tarihine bir yolculuk yaptığımızda aklımıza inanılmaz enstanteler kazıyan unutulmaz oyunculardan bazılarının gerek şanssızlık gerekse çok büyük efsanelerin gölgelerinde kalmaları nedeni ile şampiyonluk yüzüğü hayaline ulaşamadan kariyerlerini sonlandırmalarına sayısız şekilde tanıklık ettik. Bu isimlerin bir çoğu bireysel performans alanlarında NBA tarihinin üst sıralarında yer almalarına rağmen bir türlü mutlu sona ulaşamamışlardır. Bu listeyi incelediğimizde merakımıza takılan ilk soru bu oyunculardan kurulu bir takım yaratılsa beraberce en büyük emellerine ulaşıp ulaşamayacakları oldu. Bu amaçla kurduğumuz takımımız beklendiği üzere tamamı all-star isimlerden kurulmuş küçük çapta bir rüya takım olsa da maçların parkede kazanıldığını unutmamak gerek. Keza bu projenin bir benzerini 2002 yılında takımın iskeletini oluşturan Kobe ve Shaq ikilisi yanına yüzük hasreti ile yanan Karl Malone ve Garry Payton takviyelerini ekleyen Lakers hanedanlığı Detroit’ in Bad Boys çetesine finallerde boyun eğerek başarısız şekilde tamamlamıştı. Bizim kaybedenler kulübümüze geçersek ilk beşimiz şu şekilde oluşmaktadır.
Point Guard: John Stockton
Yeni kurulan bir takımsanız takımın direksiyonunu emin ellere bırakmanız en isabetli karar olacaktır. NBA tarihine baktığımızda Stockton’ dan daha uygun bir point guard dünya üzerine inmedi. 19 yıllık NBA kariyerinde Karl Malone ile muhteşem bir uyum yakalayan ve maç başı 10 asist üzerinde bir ortalama yakalayan Stockton 2 defa NBA finallerine çıkma başarısını gösterse de her iki finalde de majestelerine toslamıştır. Kariyeri boyunca 10 kez all star olan bu süper yıldızın, ego savaşlarının egemen olmasını beklediğimiz takımımızda top dağıtımını kontrol edecek en isabetli isim olacağı düşüncesindeyiz.
Shooting Guard : Garry Payton:
Asıl mevkisi point guard olmasına rağmen kariyerinin belli bölümlerinde iki numarada da gördüğümüz Payton kronolojik sıralamaya koyduğumuzda majestelerinin son kurbanı olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. 1996 yılında Kemp ile ortaklıkları sonucunda çıktıkları NBA finallerinde karşılarında o güne kadar NBA tarihinin en iyi normal sezon performansını gösteren Bulls’ u bulmaları tam bir talihsizlikten başka ne olabilir ki. Bu seri sonucunda yüzük hayallerini başka baharlara erteleyen Payton, Kemp’ in kariyerinin çöküşü ve Sonics organizasyonundaki dalgalanmalar nedeni ile bir daha bu forma altında final görme başarısı elde edememiştir. Son bir umut olarak 2002 yılında Malone ile birlikte Los Angelas yolunu tutsa da lanet bu iklinin peşini bırakmamış ve favori olarak başladıkları final serisi bir kabus olarak sonlanmıştır. Payton’ ın takımımızdaki rolüne gelirsek, delicik özelliğini kullanarak diğer süper starlara boş alan açması kendisinden beklentilerimizin en büyüğü. Bunun yanında aynı zamanda bir point guard olmasından faydalanarak top dağıtımı konusunda Stockton’ a iyi bir partner olacağını düşünüyoruz.
Forvet: Reggie Miller
Kaybedenler kulübümüz en asil üyesi şüphesiz Reggie Miller. Tam anlamıyla bir sayı makinası olan bu adam, günümüz basketbolunun üç sayı çizgisi dışından domine edilmesine en kolay ayak uydurabilecek takım oyuncumuz. Parkelerde kaldığı sürece tüm NBA takipçileri tarafından saygıyı hakeden bir performans ortaya koyan bu adam kariyeri boyunca beş kez konferans ve bir kez de NBA finali oynama başarısını ortaya koysa da bir türlü ipi göğüsleyememiştir. Reggie’ nin takımımızda ki rolünü tahmin etmek hatıralarında bu adama dair anılar barındıran bir nesil için zor olmasa gerek. Tam bir sayı makinası olan bu adamdan beklentimiz ne şekilde ve hangi mesafeden olursa olsun topu çembere atması olacaktır. Payton ile beraber bir delici ve bir keskin nişancı formulünü uygulayacağımız takımımızda son topu atacak el olmasını beklediğimiz adam Reggie’ den başkası değildir.
Power Forvet: Charles Barkley
Kısaların sayı yükünü çektiği bir takımda boyalı alanı karartacak bir uzun forvet olmazsa olmazlardandır. Pozisyonuna göre fiziksel özellikleri yıllar boyunca tartışılsa da gerek inanılması kolay olmayan gücü ve eşsiz ribaunt sezgisi ile tam bir boyalı alan savaşçısı olan bu adam takımımızda kirli işlerin patronu ve her türlü psikolojik savaşta en büyük kozumuz olarak müthiş bir rol oynayacaktır. Rakip taraftar için ise aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir. Neyseki kendisi bu psikolojik savaştan etkilenmesini bekleyeceğimiz son isim. Ayrıca tribünleri ayağa kaldıracak goril smaçlarının takım motivasyonu açısından eşsiz bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Kariyerinin ilk yılında konferans finali ve 93 yılında NBA finali oynama başarısını gösterse de John Stockton gibi Barkley de majestezedelerden bir diğeridir.
Pivot: Patrick Ewing
Takımımızın son parçası belki de kariyeri boyunca Michael Jordan’ dan en çok çeken isimdir. Öyle ki Jordan parkelerde olduğu müddetçe bırakın şampiyon olmayı Chicago Bulls ile aynı konferansta yer alması sebebi ile final görme şansı bile elde edememiştir. 1994 senesinde Jordan’ ın ara vermesinden yararlanıp finallere çıkma şansı yakalasa da bu sefer tosladığı isim bir başka yüzük özlemi ile yanan ve bu takıma girmekten kıl payı kurtulan Hakeem Olajuwon olmuştur. NBA tarihinin gelmiş geçmiş en büyük merkez oyuncuları arasından gösterilen Patrick takımımızda kaptan rolünü oynayarak boyalı alandan sayı opsiyonu yaratmak amacı ile mükemmel bir son parça olacağını düşünüyoruz. Buna ek olarak belki de onu yüzükten hep uzak tutan savunmaya odaklanma problemini bu takımda halledebileceğini ve boyalı alanı rakipler için bir kabusa dönüştüreceğini umuyoruz.
Bonus: Karl Malone
Böyle bir listede Malone’ a yer vermemek haksızlık olurdu. Barkley ile ilk beşte kime yer vereceğimiz konusunda derin gel-gitler yaşasak da Malone’ un ayrı bir paragraf hakkettiği konusunda hemfikir kaldık. Kariyeri boyunca 14 kez all-star seçilip, gelmiş geçmiş en çok sayı atan oyuncular listesinde yilk üçte yer alan bu müthiş oyuncu da yüzük hasretini majestelerine borçludur. Stockton ile oluşturdukları müthiş ikili 97 ve 98 sezonlarında organizasyonlarını NBA finallerine taşısa da Phill Jackson’ ın üçgen hücum stratejisi yüzüğe ulaşma konusunda hep bir adım önde yer almıştır. Yüzük hasretini dindirmek adına Payton ile birlikte yolunu tuttukları Lakers organizasyonunda da lanet peşlerini bırakmamış ve finale kadar zorlanmayan Lakers final serisinde Detroit’ in hırçın kadrosu tarafından sahadan silinmiştir. Malone bu yenilgi sonrası basketbolu bırakma kararı almış ve yüzüğü olmayan yıldızlar listesinin en başına ismini yazdırmıştır.
Koç: Jerry Sloan
Takımımızın patronu ise NBA tarihinde en başarılı 3 hocadan biri olarak gösterilse de yüzüğe giden yolda bir türlü mutlu sona ulaşamayan Jerry Sloan’ dan başkası olamazdı. Yüzük hasretinin yanında, kariyeri boyunca galibiyet yüzdesinde en iyi istatistiklere sahip koçlardan biri olmasına rağmen yılın koçu ödülüne uzanamaması da kaybedenler kulübü üyeliği için kendisini biçilmiş kaftan haline getirmektedir. Takımımızın diğer üyelerinden öte Sloan’ ın özel yaşantısında yaşadığı kayıplar bu lanetten nasibini fazlası ile aldığına dair bir kanıt niteliğindedir.
Kurduğumuz bu hayali takımımızı parkede görmek herkes için çok büyük bir hayecan olacağı kesin fakat asıl soru yüzüğe uzanarak ruhlarını huzura erdirmeyi başarıp başaramayacakları. Kağıt üzerinde sezonun uzak ara favorisi konumunda yer alacak bu takım sahada rakiplerinden çok kafalarında ki lanet ile savaşacakları yadsınamaz bir gerçek sanırım. Sezon başlamadan bu takıma bir iyi bir de kötü haberimiz olacak. Önce iyiden başlarsak majesteleri artık sadece golf oynuyor, kötü haber ise kendisinin tahtına göz dikmiş yeni nesil bir kral parkelerde.