25
Views

Akademi Ödülleri’nin başlamasından bu yana neredeyse 100 geçti. Tüm bu on yıllar boyunca 400’den fazla erkeğe karşı yalnızca sekiz kadın yönetmen ‘En İyi Yönetmen’ ödülüne aday gösterildi. Ta 2010 yılına kadar da bir kadın heykelciği evine götüremedi.

Aslında kadın yönetmenler sinemanın başlangıcından beri var. Eleştirmenler ve stüdyo sahipleri onları görmezden gelmiş olabilir ama onlar hep oradaydı ve erkek meslektaşlarının herhangi biri gibi büyük emek verdiler.

İlk kadın film yönetmeni, 1896’da film çekmeye başlayan Alice Guy-Blaché’ydi. Guy-Blaché, Fransa’da doğdu. Kariyerine bir kamera üretim şirketinde sekreter olarak başlayan Alice burada Lumière kardeşlerle tanıştı. Onların çalışmalarından ilham alarak şirketin kameralarını deneme izni aldı ve yönetmen olarak kariyerine başladı.

Guy-Blaché, 1896 ile 1920 yılları arasında, ilk anlatı filmi olarak kabul edilen La Fée aux Choux da dahil olmak üzere 400’den fazla film yaptı. O zamanlar hareketli bir film yapım kasabası olan New Jersey, Fort Lee’ye taşındıktan sonra Guy-Blaché’nin kariyeri hız kazandı ve hatta kendi şirketini kurarak ilk kadın stüdyo başkanı oldu. 1912’de siyahi bir kadronun yer aldığı ilk veya en eski filmlerden biri olduğuna inanılan A Fool and His Money‘i yönetti.

Guy-Blaché, 1920’de Fransa’ya geri döndüğünde yönetmen olarak iş bulmakta zorlandı. 1968’de 94 yaşında öldüğünde unutulmuştu. Mezar taşına adı, doğum ve ölüm tarih ​​yazıldı. Sinema üzerindeki etkisinin kabul edilmesi 21. yüzyılda oldu.

Guy-Blaché, Amerikan film endüstrisi Güney Kaliforniya’ya taşındığında film çekmeyi bıraktı. Hollywood, sinemayı her yıl milyarlarca dolar kazanan bir sektöre dönüştürdü. Böyle bir dünya, Guy-Blaché’nin yeni keşfettiği film endüstrisinden bile daha zorluydu. Ve sahbe Dorothy Arzner’ın oldu.

Paramount Pictures/Wikimedia Commons

1897’de San Francisco’da doğan Arzner kariyerine I. Dünya Savaşı sayesinde başladı. Erkek film yapımcılarının az olması nedeniyle stüdyolar, onların yerini dolduracak acemilere ve kadınlara ihtiyaç duyuyordu. Arzner işini çok iyi yaptı. Senaryoları daktilo etmekle başladığı işte senaryoları düzenlemeye kadar yükseldi. Burada birkaç yönetmen için paha biçilmez bir iş ortağı haline geldi. O kadar değerliydi ki Paramount’ı ayrılıp Columbia Pictures’a geçmekle tehdit ederek ilk filminde kendine bir yer edinmeyi başardı.

Arzner, 1919 – 1943 yılları arasında bir kadının yönettiği ilk sesli filmin de dahil olduğu 20’nin üzerinde film yönetti. Filmlerinden bazıları – Lucille Ball ve Maureen O’Hara gibi yıldızların oynadığı burlesk komedi Dance, Girl, Dance dahil olmak üzere – ana akım hitlerdi.

Arzner, Amerika Yönetmenler Birliği üyeliği kazanan ilk kadın yönetmendi ama gişede yeniden başarı elde etmekte zorlanıyordu. Kadın ve eşcinsel olmasının ona iş verilmesinin önünde engel oluşturduğu düşünülüyor. 1943’te Hollywood’dan emekli oldu. Çalışmaları 1970’lerde Feminist hareketin yükselişine kadar yeniden keşfedilmedi ve takdir görmedi.

Kadınlar 19. yüzyıldan beri film yönetiyor olsalar da, Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Yönetmen’ ödülüne aday gösterilen bir kadıjn yönetmen görmek 1977’de mümkün oldu. Bu ödül bir Hollywood yönetmenine değil, avangart bir İtalyan auteur’e gitti.

Lina Wertmüller, 1928’de Roma’da doğdu ve yönetmenliğe Federico Fellini’nin rehberliğinde başladı. 1963’teki The Basilisks’teki çıkışını yapmadan önce 8½’te yardımcı yönetmendi. Filmleri genellikle politik temalar içeriyordu, ama renk, ses ve ton uyumsuzluğuyla doluydu.

Kendisine ‘En İyi Yönetmen’ adaylığını kazandıran film bunun mükemmel bir örneğiydi: 1975 yapımı Pasqualino Settebellezze. Wertmüller’in sık sık birlikte çalıştığı Giancarlo Giannini filmde Napoli’de II. Dünya Savaşı’na katılan ve sonunda kendini bir toplama kampında basit bir suçluyu canlandırıyor.

Ünlü New Yorker eleştirmeni Pauline Kael, film hakkındaki incelemesinde Wertmüller hakkında “Grotesk bir eğilimi olduğunu söylüyor, ancak bu, bu konuda bir yeteneğe sahip olduğu anlamına gelmiyor” dedi. Filmlerinin bazılarındaki kadın düşmanlığı ve temaların iyi bir şekilde yansıtılmaması nedeniyle Wertmüller’in Chantal Akerman, Jane Campion ve Kathryn Bigelow gibi öncü kadın sinemacıların yanında nadiren anılmasını da açıklayabilir.

Wertmüller o yıl ödülü Rocky’nin yönetmeni John G Avildsen’e kaybetti. Bigelow’un The Hurt Locker için heykelciği eve götüren ilk kadın olması için 33 yıl geçmesi gerekti.

Lina Wertmüller

KAPAK GÖRSEL: Alice Guy-Blaché

far out magaizine

Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ