Haftanın Kitaplığı – 8 Aralık 2024

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Kar Altındaki Gece

Yazar: Ralf Rothmann

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Ralf Rothmann Baharda Ölmek ile başlayıp O Yazın Tanrısı ile devam eden üçlemesini Kar Altındaki Gece romanıyla tamamlıyor.
 
1945, kış: 16 yaşındaki Elisabeth kendisini tedavi eden firari Rus askerle birlikte bir sığınaktadır. Soba borusu deliğinden karda yürüyenlerin ayak seslerini işitir; yukarıdaki yaşamının onsuz akıp gittiğini, tanıdığı ve sevdiği tüm insanların onu aramayı çoktan bıraktığını ve onun orada yattığını bilmeden kaskatı donmuş topraktan uzaklaştıklarını hayal eder. Ve hayallerde kaybolduğu bir an böyle iyi olduğunu, bir daha onların yanına, hiçbirinin yanına, yukarıya çıkmak istemediğini, sonsuza dek Dimitri’yle bu gecede, karın altındaki bu sıcak barışta yaşamayı arzular…
 
“Sac barakamız hep soğuk olurdu, demir soba sıcağı geceden sabaha tutmazdı, ufaklık da gece uyanmış, pijamasıyla sendeleye sendeleye otlakta yürümüş, çıplak ayak… Diz yüksekliğinde duvarla çevrili gübre çukurunu görüyor, e tabii sabah ayazında üstünden dumanlar tütüyor, herhalde sıcak banyo sandı. Neyse işte içine girip oturuyor, neşe içinde kafasını bir güzel kahverengi pis suyla yıkıyor… Oranın mayalanma yüzünden belli bir ısısı vardı, ne olursa olsun bizim kümes gibi odadan daha sıcak olduğu kesindi… Ben bütün o korku ve dehşetin içinde ne düşündüm biliyor musun: Evet, işte bizim hayatımız bu. Gübrenin içinde oturuyoruz, gübrenin içinde büyüyoruz, gübre gibi kokuyoruz ve her zaman da böyle olacak…”
 
Kar Altındaki Gece, Rothmann’ın en iyi kitaplarından biri.
Rainer Moritz, Neue Zürcher Zeitung

Turfanda mı Yoksa Turfa mı? Günümüz Türkçesiyle Türk Edebiyatı Klasikleri

Yazar: Mizancı Murat

Yayınevi: İthaki Yayınları

“Benim için, vatanın için, fikrin için yaşayacaksın!”

1892 yılında yayımlanan Turfanda mı Yoksa Turfa mı? Mizancı Murat’ın ilk ve tek romanıdır. Türk edebiyatının ilk siyasal ve ilk idealist romanlarından biri sayılan eserde, dönemin sosyal ve siyasal panoraması eleştirel bir üslupla çizilmiştir.

Yazarı tarafından “milli roman” alt başlığıyla sunulan eserin kahramanı, Cezayir’de büyüyüp Fransa’da tıp eğitimi aldıktan sonra devletine hizmet etmek üzere İstanbul’a gelen Mansur’dur. Mizancı Murat’ın kendisiyle özdeşleştirdiği bu idealist karakter, İstanbul’a gelir gelmez bürokrasideki çarpıklıklara tanık olur; erk sahiplerinin vurdumduymazlığı, eğitimdeki ciddi sorunlar ve ahlaki yozlaşma onu hayal kırıklığına uğratır. Ancak yılmaz, idealinden vazgeçmez; toplumun yararını kendinden üstün tutar.

İmparatorluğun Tanzimat dönemi sonrasına İstanbul, Cezayir, Suriye, Lübnan ve Aydın’dan bakan Turfanda mı Yoksa Turfa mı?; ele aldığı konular, içerdiği fikirler bakımından Türk edebiyatı klasikleri arasında ayrı yer tutan bir eser…

Nüshu Kadın Yazısı – Beyefendi Kadınların Muhteşem Dili

Yazar: Zhao Liming

Yayınevi: Nota Bene Yayınları

Nüshu, tam çevirisiyle kadın yazısı, Çin’in güneyindeki Hunan eyaletinin coğrafi, tarihsel ve kültürel olarak özel sayılabilecek bir bölgesinde, sadece orada yaşayan köylü kadınların bilip kullandığı bir yazı dilidir. Çincenin bir versiyonudur. Kitapta tekraren okuyabileceğiniz pek çok farklı özelliği ve işlevi ile Nüshu, farklı disiplinlerde mutlaka anılması gereken dünyada başka örneği olmayan bir dil sistemidir.

Hiçbir kadının ana dili olmayan, akraba ve arkadaş çevresinde kadınların birbirine öğrettiği bir aktarım yöntemine sahip Nüshu’nun ne zaman fark edildiği, literatüre nasıl geçtiği ile ilgili Fei Wen Liu, Gendered Words, Sentiments and Expressions in Changing Rural China kitabında şöyle yazar: “Nüshu’nun keşfi tamamen beklenmedik bir olaydı. 1982 yılında genç Çinli akademisyen Gong Zhebing, Jianghua ilçesindeki etnik gruplar üzerine araştırma yaparken bir Komünist Parti yetkilisi, Jianghua’nın yanındaki Jiangyong’da yaşamış, artık hayatta olmayan anneannesinin ve teyzesinin bildiği bir kadın yazısından bahsetti. Meraklanan Gong hemen Jiangyong’a gitti, ama araştırması sonuç vermedi. Jiangyong’un genç nesilleri öğrenmemişler, daha yaşlı olanlar ise nasıl kullanılacağını unutmuşlardı; çünkü Kültür Devrimi’nden (1966-1976) bu yana Nüshu “cadı yazısı” olarak damgalanmıştı. Nihayetinde Jiangyong Kültür Bürosundan emekli Zhou Shuoyi’nin (1926-2006) yardımıyla Gong, biyografik bir ağıt içeren Nüshu yazılı mavi bir bez parçası ele geçirdi. Yazıyı, Baishui köyünden He Xijing adında bir köylü kadın vermişti ama yazarı değildi; yazıyı yakınlardaki Getan köyünden Hu Cizhu (1905–1976) yazmıştı…”

Gong Zhebin, Cizhu’nun kızının verdiği bilgilerle Nüshu bilen Gao Yinxian’a (1902–1990), onun sayesinde de Yi Nianhua’ya (1907–1991) ulaşır. Böylece Nüshu literatüre girer, bu kitabın yazarı Zhao Liming de aynı yıllarda Jiangyong’a giderek Nüshu bilen bu birkaç kadınla çalışmaya başlar.

Kadınların özellikle gizlemeye çalışmadıkları Nüshu’nun neden bu kadar zaman saklı kalabildiğini Fei Wen Liu, geleneksel tarih yazımına egemen olan erkek egemen bakış, ahlakî yönelimli kişiliklerin öne çıkarılması ve şarkı performanslarının marjinalleştirilmesi olarak saydığı üç temel kültürel nedene bağlar. Nüshu kullanıcıları sadece, ulaşamadıkları eğitim haklarını kendi elleriyle kendilerine verecek bir bilinç geliştirerek, nesiller boyu bu yazı dilini aktarmayı başarabilmiş ve kendi küçük çevrelerinde, köylerinde bile olsa kendilerine ayrıcalıklı bir alan açabilmiş kadınlar olarak zihnimize kazınır. Niyetleri ağıt yakmak, hatta bir çeşit şikâyet formuyla acılarını söylemek olsa da aslında kederlerini paylaşarak, yazarak, şarkılarını söyleyerek iyi hissedebilmenin, neşeyi üretebilmenin muhteşem bir yolunu bulduklarını düşünmek mümkündür.

Aslı Solakoğlu

Zamanı Değerlendirme Sanatı – Dolu Dolu ve Mutlu Günler Geçirmenin Yolları

Yazar: James Wallman

Çevirmen: Denis Gürcü

Yayınevi: Doğan Novus

Zamanınızı nasıl kullandığınız, hayatınızı nasıl yaşadığınızın aynasıdır…
Bu kitap, modern hayatın en büyük sorunlarından birine yanıt arıyor: Zamanı nasıl en iyi şekilde değerlendirebiliriz? İşte Financial Times tarafından yılın kitabı seçilen Zamanı Değerlendirme Sanatı, size sadece zaman yönetimini öğretmekle kalmayacak, aynı zamanda hayatınızı nasıl daha dolu dolu yaşayabileceğinizi de gösterecek. İster hafta sonu planlarınızı şekillendiriyor olun, ister bir tatil organize ediyor, bu kitaptaki 7 adım sayesinde zamanınızı nasıl en iyi şekilde değerlendireceğinizi öğrenecek; deneyimlerinizi daha keyifli ve unutulmaz kılacaksınız.

Bu kitap, hayatınızı zenginleştirmenize ve kendi hikâyenizin kahramanı olmanın yollarını keşfetmenize de yardımcı olacak. Dikkatinizi dağıtan tehlikelerden nasıl kaçınacağınızı öğrenecek ve sizi “akış”a götüren yollara adım atacaksınız. Her dakikadan ve her günden daha fazla verim alacak, hafta sonlarınız canlanacak ve tatilleriniz ruhunuzu besleyecek. Böylece sadece iyi bir hayat yaşamakla kalmayacak, gerçekten harika bir yaşam inşa edeceksiniz.

“Dâhiyane… Elimden bırakamadım, baştan sona bir solukta okudum!”
–Chris Evans 

“Wallman, güçlü fikirler ve araştırmaları bir araya getirerek hayat için kapsayıcı, eğlenceli ve faydalı bir el kitabı oluşturmuş.”
–Jake Knapp

Rüzgar Kapanı

Yazar: Victoria Williamson

Çevirmen: Azade Aslan

Yayınevi: Günışığı Kitaplığı

İskoçyalı eğitimci, yazar Victoria Williamson, farklı engellerle mücadele edenlerin hikâyesini anlatıyor. İşitme engelinden down sendromuna kadar türlü zorlukla yaşamaya çalışan çocukların yanı sıra sakin ada yaşamını tehdit eden sinsi bir tehlikeye odaklanıyor. Farklılıklarıyla baş etmeyi öğrenen dört arkadaşın gizemle örülü macerası, gelişen teknolojiler art niyetle kullanıldığında neler olabileceğini düşündürüyor.
 
İskoçya’nın küçük bir adasında yaşayan Max, onu sağır bırakan tekne kazasından beri kendini görünmez hissetmektedir. Arkadaşlarının ona sırt dönmesi, evde özellikle babasıyla iletişiminin altüst olması yeni hayatına alışmasını iyice güçleştirir. Bütün umudu, adada yaşanan internet sorununu çözeceği söylenen rüzgâr türbinlerinin kurulmasıdır. Max ve onun gibi dışlanan işitme engelli Erin, down sendromlu Beanie ve felçli David’den oluşan yeni ekibi, protestolara rağmen kurulan türbinlerin yarattığı değişimi keşfettiğinde sona çok az kalmıştır…

Bent Oyununda Fütursuz Oyunculuk

Yazar: Meltem Cumbul

Yayınevi: Habitus Kitap

Stanislavski’nin yüzyıl önce dediği gibi, “Aktör, karakterlerin deneyimlediğini deneyimlemelidir” ya da Eric Morris’in söyleyişiyle “Aktör, karakterin deneyimlediğini deneyimleyebilmenin
bir yolunu bulmalıdır ve ‘Sistem’in özü de budur.”
Bu çalışma da böylesi bir deneyimin serüveni olarak ortaya çıktı: İstanbul’da bir tiyatro kurmak için yola çıkan D22 Tiyatrosu için Meltem Cumbul tarafından sahneye konulan Martin
Sherman’ın Bent adlı oyununun ‘Sistem’ üzerinden çözümlemesi.
Bu anlamda kitap, yönetmen Meltem Cumbul’un Fütursuzluk kavramı üzerinden bir tiyatronun kuruluşuna, bir oyunun sahnelenme sürecine, oyuncu ve yönetmen deneyimine, dramaturjik bir zemini inşa etme anlatımına odaklanıyor.
Meltem Cumbul yıllar içerisinde oluşturduğu oyuncu, eğitmen kimliğine bu defa yönetmen
olarak kuramcı kimliğini ekliyor… Yıllarca birlikte çalıştığı Eric Morris ve onun ‘Sistem’ adını
verdiği yöntemle Bent oyununu Dramaturjik Öğelerin ve Toplumsal Boyutların Çözümlenmesi alt başlığıyla irdeliyor.
Kitap prova, gösteri ve felsefi alanları olan fütursuz oyunculuğun kuram ile uygulamayı bir
arada düşünen, bunu hayata geçiren, zorlukları kullanılır hale getiren, oyuncuların bu süreçteki enstrüman ve işçilik çalışmalarını, pratik çözümleri, sahne buluşlarının çıkış dinamiklerini
mekan olarak Galata Hamursuz Fırını’nda D22 Tiyatrosu’nun kurulduğu alanda tiyatronun
mekan sanatı olduğuna inanan yönetmenin anlatımıyla bize gösteriyor… 

What's your reaction?