Haftanın Kitaplığı – 7 Ekim 2019
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
BAKIŞ – JESSIE GREENGRASS
Jessie Greengrass’ın büyüleyici romanı Bakış, isimsiz anlatıcısının annelik serüveniyle başlayıp kendi annesinin on yıl önceki ölümüne ve psikanalist anneannesinin yanında geçirdiği yazlara uzanıyor. Bu süreçte katman katman açılan hikâye Wilhelm Röntgen’in X-ışınları keşfine, Sigmund Freud ve psikanaliz ekolünün oluşumuna, kızı Anna’yla olan ilişkisine ve Hunter kardeşlerin anatomi üzerine çalışmalarıyla modern cerrahinin kökenlerine iniyor.
Bir anne olmak ve bir annenin çocuğu olmak, doğmak ve ölmek, görmek ve görülmek, bilmek ve bilinmek… Jessie Greengrass, Bakış’la tüm bu parçaları ustalıkla bir araya getiriyor. Zarif, şiddetli, zekice bir anlatı bu, başkalarını nasıl gördüğümüze ve kendimizi nasıl tanıyabileceğimize dair kapsamlı bir keşif.
“Bakış, az sayfada çok şey anlatıyor: Anneler ve kızları, doğum ve ölüm, kayıp ve keder, kişinin kendini bulması, bilimsel keşiflerin gücü ve zorluğu. Bu aynı zamanda bilginin sınırları hakkında bir roman – sınırları kabul etmeyi öğrenmek, ancak sürekli olarak genişletmek. Greengrass’a kendilerini teslim edecek okurların bakışı da onun bakışıyla genişleyecek şüphesiz.”
– Npr –
“Büyüleyici bir sanat eseri. Aldatıcı basitlikte bir hikâye, bir kızın annesini kaybetmesi ve aynı kızın bir anneye dönüşmesi, bilim tarihiyle zahmetsizce, organik bir bağla birleşiyor. Greengrass, okuru zekâsı ve zarafetiyle sersemletiyor; esrarengiz bir hikâyeyi çoğunluğa yayarken çoğunluğu da bir’de bütünleştiriyor. ”
– Weike Wang –
“Gelişmekte olan bir tarza göz kamaştırıcı bir giriş. Anlatıcının derin düşünceleri ve hikâyesi, kontrollü ve şık bir nesirle kitabı öyle heyecanlı kılıyor ki… Jessie Greengrass’ın zekâsı ve dürüstlüğü göz kamaştırırken roman da bir bütün olarak garip bir güçle sarıyor okuru. ”
– The New Yorker –
“Okuduğum en güzel çağdaş İngiliz romanlarından biri. Zarif ve zeki, tehlikeli ve ciddi… mükemmel bir yapı.”
– Max Porter –
“Bedenlerimiz, kendimiz ve birbirimiz hakkında neler bilebileceğimize dair çarpıcı bir ilk romanı. Greengrass, hamilelik ve annelik deneyimini çok başka bir şekilde ele alıyor. ”
– Lauren Elkin –
“Kadınların acısına kulak vermeyi küçümseyen ve reddeden bir kültürde, Bakış dikkatimizi çekmenin bir yolunu buluyor… Kefaret, nesrin dikkat çekici güzelliği ve çekiciliği içinde gizli. Bu sessiz ve özgün bir direniş, bir kadının acısına dayanmamızı gerektiriyor.”
– Bomb Magazine –
“Yaşam ve ölüm, sevgi ve kayıp üzerine odaklanan Bakış, kendimizle yakın olmayı arzuladıklarımız arasındaki boşlukları doldurma mücadelesine dair net bir biçimde ifade edilmiş bir iç görü, bir tedbir. Derin bir kazı niteliğindeki romanıyla Greengrass, insanlık hallerini keşfetmek için derinlere iniyor ve okuru, gizli gerçekleri düşünmeye davet ediyor.”
– Kirkus Reviews –
“Bakış’ı bir ağrıyla, büyük bir hayranlıkla okudum. Greengrass birçok yönden bana Virginia Woolf’u hatırlatıyor – görünüşte roman biçimini yeniden icat ederken zekâsı ve ilgi alanı dahilinde ve tek bir bilinci yakalama kabiliyetleri ortak. Greengrass kurguda önemli ve yeni bir ses.”
– Jamie Quatro –
TAVŞAN DİŞLİ BİR GÖZLEMCİNİN NOTLARI – BEHİÇ AK
Yaşamayı ve yaşatmayı seçen çocuğun şaşırtıcı hikâyesi!
Behiç Ak, çocukların zengin içdünyalarını, yaşamı sorgulayışlarını ve meraklı hallerini yansıttığı, usta işi resimlerle bezediği çocuk romanlarına bir yenisini ekledi. Canlıların yaşam hakkını yok sayan insana başkaldırı niteliğindeki roman, doğa, güç, haklar ve başarı gibi önemli konuları lirik bir üslupla harmanlıyor. Yok etmek yerine gözlemlemeyi ve tanımayı seçen bir çocuğa göz kırpıyor. Bir arada yaşayabilmenin sihriyle sarmalanan kitap, klasiklere yaraşır tasvirleri ve sıradışı kurgusuyla çocukların unutulmazları arasına girmeye aday. Çocuk edebiyatımızın köşe taşlarından sayılan Behiç Ak’ın roman koleksiyonu, bu kez okurlarını yaşamı ve yaşatmayı yücelten bir yolculuğa davet ediyor.
Beceriksiz ve sakar olduğuna inanan, okul ve ödevle yıldızı barışmayan bir çocuk. En iyi yaptığı şey, gözlemlemek ve kuşlara, bitkilere isim takmak. Amcası onu avcı yapmak istese de, o hiçbir canlıya zarar veremez. Çıktıkları bir doğa gezisinde kaybolunca, kendini tavşan, kokarca, zürafa ve tilkilerin dünyasındaki bir savaşın ortasında bulur. Hem aklını kullanarak hem de kalbinin sesini dinleyerek bir seçim yapmak zorundadır şimdi…
NAKANO ESKİCİ DÜKKANI – HIROMI KAWAKAMI
Hitomi civardaki bir eskici dükkânında çalışmaya başlayınca kendini sıra dışı bir topluluğun içinde bulur: birkaç eş eskitmiş, muzip ve patavatsız Bay Nakano; onun hiç evlenmemiş, ressam kız kardeşi Masayo; tuhaflık derecesinde içine kapanık ama her nasılsa Hitomi’nin gönlünü çalacak genç Takeo; her gün dükkâna girip çıkan türlü huyda insan ve tıpkı insanlar gibi bağrında sırlar gizleyen onlarca eşya. Herkesin ve her şeyin bir hikâyesinin olduğu bu dükkânda Hitomi hayatı, aşkı ve insanlar ile sırlar arasındaki nazik valsi keşfetmeye başlar.
Japonya’nın önemli romancısı Hiromi Kawakami’den, bir başınayken sıradan duran ama bir eskici dükkanında yan yana geldiklerinde neredeyse sihirli bir anlam yaratan insanların ve eşyaların yalın, neşeli ama aynı ölçüde hüzünlü öyküsü.
“İnce ince düşünülmüş, abartısız, tuhaf, arızalı karakterler… Ve kitabın sonuna vardığınızda, onları fazlasıyla önemserken buluyorsunuz kendinizi”
– Kirkus
HOMOLOGLAR EVİ – FATMA NUR KAPTANOĞLU
“Bu, komik bir akşamüzeri olabilir Rose ve hüzünlü bir akşamüzeri. Hayatta en çok gözlerimi dolduran an, salt bir acıdan ziyade mutlu olduğun ama mutsuzluğun da bir adım ötende durduğunu bildiğin andır. Şimdi sen yatıyorsun, ben ayaklarımı uzatmışım, çok gülüyoruz ama gözlerimiz hep dolu dolu. Çünkü kalbin Giardino di Rose, kalbinin eskisi gibi atmayacağını daha bu sabah öğrendik. Şu an eminim, ikimiz de salt bir acıyı daha çok tercih ederdik.”Dille kendine has bir ilişki kurmayı başarıyor Fatma Nur Kaptanoğlu, kimi zaman onu kendi akışına bırakıyor, kimi zaman kuytularında çarpışıyor ama asla olağan bir ilişkiyle yetinmiyor. İşte bu yüzden, Homologlar Evi’ni ince okuyunuz, ince okumanız her şeyden mühim. Çünkü Homologlar Evi’nin sakinleri sıradan görünen yaşamlarında kendilerini incelikle aramayı sürdürüyor, kalplerini karşılarına alıp konuşabiliyor, hiç kimsenin bir başkasının yerini tutamayacağını biliyor.Homolog: Bir başkasının yerini birebir tutan. İnsanların homolugu var mıdır? Yoktur yoktur yoktur. Fatma Nur Kaptanoğlu ilk kitabı Kaplumbağaların Ölümü’nden bu yana yolda olmaya -ama illaki kendi yolunda-, yazarken durmadan kendini açabilmeye, dilin imkânlarını tutkuyla keşfetmeye devam ediyor.
NORMAL İNSANLAR – SALLY ROONEY
Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.