Haftanın Kitaplığı – 6 Temmuz 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

KUMADAM – E.T.A. HOFFMANN

“‘Kumadam’ bütünüyle tekinsiz bir öykü.” –Sigmund Freud

E. T. A. Hoffmann, Alman gotik edebiyatının en önemli isimlerinden; belki de en önemlisi. İki asırdan fazladır okurlara musallat öyküsü “Kumadam” ise kâbus ve gerçek arasındaki ince çizgide duran ürkütücü bir eser.

Gece olunca gelip çocukların gözlerini çaldığı söylenen, çocukken babasının ölümüyle alakalı olduğunu düşündüğü Kumadam’ı hiçbir zaman unutamayan Nathanael’in hayatı, eğitim gördüğü şehre Coppola isminde bir satıcının gelmesiyle altüst olur. Coppola’nınKumadam’la olan ilişkisini çözmeye çalışan Nathanael, Profesör Spallanzani’nin “tuhaf” kızı Olimpia’yla tanışınca işler iyice çetrefil bir hal alır.

Bu ciltte “Kumadam”a ek olarak Hoffmann’ın “Issız Ev” adlı öyküsünü de bulacaksınız.

Merdivenlerden gelen seslere kulak ver… Kumadam yaklaşıyor.

ISSIZLIĞIN ÖTESİ – ELİF AKPOLAT

“Roman sanatında, zaman ve mekânı ilginç biçimde kullanmak ve karakterleri bu boyut içinde tanımak hoş ve içe işleyen bir anlatıya imkân verir. Elif Akpolat ustalıkla yazılmış romanında bu tekniği kullanarak karakterleri derinleştiriyor ve bizlere zevkli bir okuma sunuyor. İlgi çeken hikâyesi ve özenli diliyle kitabı elinizden bırakamadan okuyacaksınız.”

– Zülfü Livaneli –

“Oğluyla yan yana durduğu bir fotoğrafı yanına alarak yola koyulan bir annenin yaşadığı duygu fırtınasının dalgaları gibi birbiri ardına devriliyor, Issızlığın Ötesi’nin sayfaları; o denli akıcı ve o denli sürükleyici…

Romanın kahramanı olan emekli öğretmenin oğluyla çekilmiş bir fotoğrafı yoktur aslında! Bir fotoğraftan kestiği başını, yine bir başka fotoğrafta oğlunun yanında duran bir başka kadının omuzları üstüne yapıştırmıştır.

Ada vapurunda söylenen bir şarkının ZapSuyu’nun sesine, çiçek kokularının yakılan kitapların insan genzini yakan acısına karıştığı güçlü bir ayrıntı örgüsü, Elif Akpolat’ın ilk romanı.

Hürriyet öğretmenin bindiği otobüs hareket etmek üzere, muavin sizi çağırıyor, geç kalmayın…”

– Sunay Akın –

ZAMANA DÜŞÜŞ – E.M. CIORAN

“Başkaları zamana düşer; bense zamandan düştüm. Zamanın üzerinde yükselen ebediyetin yerini, onun aşağısında kalan öteki ebediyet alır; o kısır mıntıkada artık ancak tek bir arzu duyulur: Tekrar zamanla bütünleşmek, her ne pahasına olursa olsun ona yükselmek, yerleşilen bir yuva yanılsaması için ondan bir parseli sahiplenmek. Ama zaman kapalıdır, ama zaman erişilmezdir: Bu negatif ebediyet, bu kötü ebediyet de zamana nüfuz etmenin imkânsızlığından ibarettir zaten.”

Cioran insana, insanlığa, insan oluşa lanetler yağdırmaya devam ediyor. En başa dönüyor, çünkü ona göre hata en başa ait: İnsan yanlış ağacın, hayat ağacı yerine bilgi ağacının meyvesini yedi. Ebediyetten zamana düşüş, yani Tarih’i başlatan adım böyle atıldı.

Kökleri çok eskiye uzanan bir felsefi geleneğin parçası olan Cioran, insanın varoluşunu küçümseyerek bütün “başarıları”na, “ilerleme”ye de eleştirel yaklaşıyor. Uygarlık eleştirisine girişiyor, ama amacı uygarlığın veya modernliğin foyasını meydana çıkarmaktan ibaret değil; asıl derdi insanın yanlışlığı. Acımasızca çalışıyor onun yumuşak karnına, yüzüne vuruyor kusurlarını.

Başka türlü düşünme imkânını hatırlamamız için duruyor Cioran yanı başımızda, belki de karşımızda.

BENDEN’İZ JAMES JOYCE – FUAT SEVİMAY

Memleketin kimine göre en güzel, kimine göre en karanlık zamanları olan Gezi Direnişi günlerinde James Joyce, Taksim’de ne yapıyor olabilir? Edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biri bugünlerde karşınıza çıksa ne hissedersiniz? On yıllar evvel hayatını kaybeden tanınmış bir yazar, çevirmeniyle karşılaşırsa sohbetin konusu yalnız edebiyat mı olur dersiniz? Yahu bunlar çapulcu mu sahiden? Yani böyle bir şey olabilir mi?

Benden’iz James Joyce dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan James Joyce’u ve eserlerini daha iyi anlamak, hatta onunla arkadaş olmak isteyenler için bir imkân sunuyor okurlara. Fuat Sevimay’ın kaleminden gizemli, komik ve tanıdık bir roman.

“Şu sana İstanbul’da anlattıklarımla ilgili makaleler yaz demiştim ya. Aslında onları toparlayıp romana çevirsen. Yazarın çevirmene, çevirmenin okura, okurun kitaba dönüştüğü bir şey.

Ne dedi o? Yok canım. Beni kafakola alıyor. Hayır, hayır. Ciddi. Tüm bunları ben yapacağım. Yüzümdeki gülümseme orman yangını gibi yayılıyor

“Harbi mi baba? Yapabilir miyim?

“Eti kemiğinden sıyırmak için bıçak gerek, senin bıçağın da dilin. Türkçe.

Doğuya baktım, şafak söküyor. İstanbul oralarda bir yerlerde. Bir an önce zamanıma, evime dönüp başlasam. Zor ama içinden çıkılmaz değil. Denemeli. Peyderpey hallederim. Joyce hâlimin farkında. Bir şey söylemeli. Hissediyor.

“Merak etme. Ben sana yardımcı olurum.”

MÜZİKONOMİ – ALAN B. KRUEGER

“Müzik Kütüphanesi”nin ilk kitabı mart ayının başında çıktığında, 2020 yılının dünyayı durduracak bir salgınla “taç”lanmak üzere olduğunun farkında değildik. Yüz binlerce insanın hayatına mal olan küresel salgın, müzik endüstrisini de kökünden değiştirecek gibi görünüyor: Canlı müzik bir daha eskisi gibi olacak mı? Bu dönemde insanların ne kadarı bir araya gelerek eğlenmek isteyecek?Evden yapılan canlı yayınlar ve bu yayınların çoğunlukla “bedava” olması, dinleyicinin/izleyicinin kafasında performansın anlam ve önemine dair bir erozyona yol açacak mı? Müzisyenler, teknisyenler, ışıkçılar nasıl para kazanacak? Müzik, dünyanın en ucuz şeyi olmaya devam mı edecek, yoksa daha da mı ucuz olmalı? Peki müziksiz bir dünyayı birkaç gün deneyimlemek, acaba toplumun geri kalanına başka bir fikir verir miydi? Ve herkesi farklı farklı vuran bu salgın sırasında, müziğin bize nasıl güç, şifa ve dayanma gücü verdiğini bir kez daha görmedik mi?

Müzik sektörünün dertleri giderek büyüyor ve dünya müzik çevreleri bu dertleri toplumun gündemine getirmenin yeni yollarını arıyor. Elinizde tuttuğunuz kitap, çok sıra dışı bir yazarın, çok yeni ve bu konular açısından çok önemli bir kitabı. Obama döneminin ekonomi başdanışmanı, iktisat profesörü Alan B. Krueger, Müzikonomi’de müzik endüstrisinin çeşitli yönleriyle fotoğrafını çekerken, buradaki eşitsizliklerden yola çıkarak dünya ekonomisine dair teşhis ve önerilerde bulunuyor.

What's your reaction?