Haftanın Kitaplığı – 6 Kasım 2022
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
KADIN VE KURMACA – VIRGINIA WOOLF
20. yüzyılda gerek İngiliz gerekse dünya edebiyatında en büyük etkisi olan yazarların başında gelir Virginia Woolf. Romanları kadar eleştiri ve denemeleriyle de ayrı bir etki alanına sahiptir. Bilhassa Kendine Ait Bir Oda başlıklı “öncü” eseriyle bir kırılma noktası yaratmıştır. Kadın ve Kurmaca başlıklı bu seçkide ise Woolf’un farklı zamanlarda yayımlanan yazı ve konuşmaları bir araya geliyor. “Kurmaca ve Kadınlar”, “Kadınlara Uygun Meslekler” ve “Emekçi Kadınlar Birliği Anıları” başlıklı üç deneme bu seçkinin başlığına uygun olarak, kadınların yazın alanında ve genelde toplumda meslek yaşamı ve kişilik haklarıyla ilgili destekleyici düşünceler içeren öncü feminist metinlerdir. Seçkideki diğer altı metinde ise yine temaya uygun olarak, Sara Coleridge’dan Christina Rosetti’ye, Jane Austen’dan Eliza Draper, George Eliot ve Brontë kardeşlere kadar 19 ve 20. yüzyıl İngiliz yazınının önemli kadın yazar ve şairlerini ya da gölgede kalan kadın figürlerini yapıtlarından ve yaşamöykülerinden alıntılarla anlatıyor.
TUHAF ŞEYLER OLUYOR – KELLY LINK
Amerikalı bir edebiyatçının ulaşabileceği en büyük mertebelerden olan MacArthur Dâhi Bursu kazananı ve Pulitzer finalisti Belaya Bulaş’ın yazarı Kelly Link, Amerikan büyülü gerçekçiliğinin önemli isimlerinden biri. 2001’de yayımlanan ilk öykü kitabı Tuhaf Şeyler Oluyor ise Nebula ve Dünya Fantazi ödüllü metinlere ev sahipliği yapıyor.
On bir sıradışı öykünün yan yana geldiği derlemede mitolojik hikâyeler ve yakından bildiğimiz masallar boyut değiştirerek karşımıza çıkıyor. Sıradan dünyanın içinde gariplik sıradanlaşırken, sıradanlık garipleşiyor. Bir kütüphaneci, babası yapay burun biriktiren bir kıza âşık oluyor. Ölü bir adam karısına mektuplar gönderiyor. Seksi uzaylılar New York’u istila ediyor.
Yayımlandığı günden beri doğaüstü, büyülü, tuhaf öykülere ilgi duyan okurları ve hatta Neil Gaiman ve China Miéville gibi usta yazarları da etkisi altına alan Tuhaf Şeyler Oluyor, tanıdık görünen bir dünyanın ters köşelerle dolu hikâyelerini anlatan, tekinsiz bir panorama.
EBEDİ MUCİZE – PEARL S. BUCK
Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Pearl S. Buck’ın ölümünden kısa süre önce kaleme aldığına inanılan romanı Ebedi Mucize, Mehmet Gürsel çevirisiyle ilk kez dilimizde Kafka Kitap tarafından yayımlandı.
1973’te hayatını kaybeden Buck’ın, ölümünden kısa süre önce kaleme aldığına inanılan Ebedi Mucize ilk olarak 2013’te, romanı da keşfeden oğlu Edgar Walsh’un önsözüyle yayımlanandı.
Ebedi Mucize, baş kahramanı Randolp Colfax’ın hayatı üzerinden, bir insanı şekillendiren koşulları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Anne karnından yetişkinlik zamanlarına kadar hayat yolculuğuna tanıklık ettiğimiz Rann, dünyaya ve insanlara farklı bir noktadan bakmamızı sağlıyor. Doğduğu günden bu yana bitimsiz bir merak duygusuyla çevresini anlamlandırmaya ve keşfetmeye çalışıyor, hiç bilmediği hayatların ve hikâyelerin peşine düşüyor; her bir tecrübeyle karakterini ve hayatını inşa ederken asıl benliğine ulaşmayı amaçlıyor.
Benzersiz zekâsı ve düşünüş biçimiyle henüz on iki yaşındayken üniversiteye kabul edilecek kadar alışılmadık bir çocuk olan Rann, gitgide genişleyen dünyasında birbirinden farklı insanlarla tanışıp onların hikâyelerinde kendine bir yer ediniyor, bir yandan da insanların ve dünyanın çelişkilerle dolu sürprizleriyle başa çıkmaya çalışıyor.
DÜZLÜKLER – GERALD MURNANE
Avustralya edebiyatının yaşayan en önemli yazarlarından sayılan Gerald Murnane, Roza Hakmen’nin çevirisiyle ilk defa Türkçe’de yayımlanıyor. Düzlükler bir romandan ziyade manzaralar, hatıralar, aşk ve hafıza üzerine bir serap. Şiirsel dili ve Avustralya edebiyatındaki adeta efsanevi yeriyle adından bir klasik olarak bahsettiren bu roman Murnane’nin muhteşem yazarlık kariyerinin en unutulmaz eseri.
“Göz kamaştırıcı ufka artık bakamaz olduğum an, görünmez olan aslında fazlasıyla parlak ve aydınlık olandır, sonucuna varıyorum.”
Uçsuz bucaksız düzlüklerde, göz alabildiğine uzanan arazilerindeki malikânelerinde yaşayan düzlükler ahalisi, kültürlerini ve tarihlerini en iyi şekilde korumayı kendilerine ödev bilir. Hayatlarının her anının her açıdan kaydının tutulması ve düzlüklerin doğasının anlatılması için uzak diyarlardan gelen tarihçileri, yazarları ve sanatçıları himaye altına almayı da başlıca sorumlulukları olarak görür. Bu anlatının bir parçası olmak isteyen isimsiz yönetmen yıllarca düzlükler ahalisini gözlemleyip haklarında bilgi edindikten sonra başrolünde müstakbel hamisinin kızını oynatacağı, düzlükleri daha önce kimsenin başaramadığı bir biçimde göstermeyi vaat eden filmi için kendine bir hami bulmak üzere düzlüklerin o meşhur ekâbir toplantılarından birine katılır. Diğer adayların arasından sıyrılır, himayesine girdiği hamisinin malikânesine yerleşir ve kütüphanesinde çalışmaya başlar. Ne var ki en az kütüphanenin enginliği ve uçsuz bucaksız düzlüklerin manzaraları kadar hamisinin kızı ve karısı da dikkatini dağıtacak birer cazibe öğesi olarak karşısındadır artık.
“Düzlükler öyle acayip bir başyapıt ki insanda okuduğu bir şeyden ziyade hayal ettiği bir şeymiş duygusu yaratıyor.” — BEN LERNER
“Duygusal kanaati öylesine yoğun, kasvetli şiirselliği öylesine dokunaklı ve büyük bir ustalık gerektiren cümlelerin ardındaki deha öylesine inkâr edilemez ki tüm kuşkularımızı bir kenara atıp her şeye
inanacak hale geliyoruz.” — J.M. COETZEE
“Murnane, Beckett’ın vârisi olmayı hak ediyor.” — TEJU COLE
“Manzaralara dair incelikli ama bir o kadar da yabancılaştırıcı yaklaşımının yanı sıra onlarla ilişkilendirilen bir saflık estetiğiyle de bilinen Düzlükler’in Avustralya edebiyatının başyapıtı olduğu konusunda mutabakat sağlanmış gibi.” — KIRKUS REVIEWS
“Şöyle bir iddiada bulunulabilir (ve ben de bulunmak üzereyim): Gerald Murnane’nin 1982 tarihli romanı Düzlükler Avustralya edebiyatının en ilgi uyandırıcı açılışlarından birine sahip.” —THE CONVERSATION
“Düzlükler, edebiyatı muhteşem kılan o kendine has özelliklere sahip bir eser.”
— ED WRIGHT, AVUSTRALYALI, 2015 BEST BOOKS ÖDÜLÜ
KIZ KARDEŞİM – VERDA PARS
Polisiye edebiyatın büyük yeteneği Verda Pars, sürükleyici romanı “Ölüm Fısıldar Geceye”den sonra kaleme aldığı “Kız Kardeşim”le okurlarını selamlıyor.
Her şey anne olmaya hazırlanan bir kadının ölümüyle başladı. Çünkü bir kadın öldüğünde anne ölürdü, küçük bir kız çocuğunun hayalleri ölürdü, bir kız kardeş ölürdü. Bir kadın öldüğünde onunla birlikte kocaman bir dünya ölürdü. Küçük kız çocukları ne kadar büyürlerse büyüsünler annelerinin kokularını asla unutmazdı. Ve annesiz büyüyen kadınlar için en zoru anne olmayı başarabilmekti.
Misli iki yılın sonunda İstanbul’a geçmişinin hayaletleriyle savaşmak için gelmişti. Onu annesinden ayıran katilin kim olduğunu öğrenmek zorundaydı ve benim dediği her şey, evi, anıları, sevdiği ve değer verdiği her şey, minik bahçe katı dairesiyle birlikte yıkılmak üzereydi. Kendini ilk bakışta sıradan görünen bir cinayetin olay yerinde bulduğunda, hayatının en zorlu sınavını vereceğini henüz bilmiyordu.