Haftanın Kitaplığı – 6 Ağustos 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

EN TATLI MEYVELER – MONIQUE TRUONG

Yazar, gerçek ve hayal gücünü yenilikçi bir anlatım tarzıyla muhteşem biçimde harmanlayarak, hayatına girmiş kadınların gözünden ünlü yazar Lafcadio Hearn’ün yaşamını ve aşklarını anlatıyor. Aşk, özlem, zaman zaman neşe, zaman zaman öfke dolu En Tatlı Meyveler, bir adamın gölgesinde kalmış kadınların- annesinin ve iki eşinin- kendilerince tanıdıkları adamın farklı yönlerini anlatışlarını çarpıcı biçimde sergiliyor. İyon Denizi’ndeki adalardan İrlanda’ya, Amerika’dan Japonya’ya dünyanın farklı köşelerindeki kadınların esaret altına alınışını, buralardaki toplumsal yapıları patriyarka, cinsiyet, ırk, kölelik, sınıf, yemek kültürü ve başka incelikli detaylarla çarpıcı biçimde işleyen En Tatlı Meyveler özenle araştırılmış, zekice yazılmış, masalsı bir roman.

PAGANINI DİNLEYEN İNEKLER – SEDAT ANAR

Müzisyen Sedat Anar’ın memleket insanının panoramasını da çizen, yer yer muzip yer yer hüzünlü öykülerinden oluşan kitabı Paganini Dinleyen İnekler, İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Bu öykülerde hayatının anlamını müzikte bulanlar, köyden kente okumaya gelenler, büyükşehrin sokaklarında aklı karışanlar, kendini en doğru şekilde anlatmak için yanıp tutuşanlar, geçmişe sıkı sıkıya bağlanıp bugünü kaçıranlar, doğup büyüdükleri toprakları istemeye istemeye terk etmek zorunda kalanların hikâyelerini anlatıyor Anar.

“Annem kendinden emin bir ses tonuyla konuşmaya başladı: “Sizin inek bizimkisinden on kilo daha fazla süt veriyor ama hele söyleyin bana, hanginizin ineğinin keman sesi duymuşluğu var?”

17. ROMAN – DAG SOLSTAD

“Günümüz İskandinavya’sının Kafka’sı” olarak görülen Dag Solstad’ın sıra dışı kahramanı Bjørn Hansen’i konu alan üç romanından ikincisi olan 17. Roman, Banu Gürsaler-Syvertsen’in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

17. Roman’da Solstad, utanç ve iletişimsizlik, baba-oğul ilişkisi ve nesillerin ilerleyişinin anlamı, toplum içinde oynanan roller gibi temaları deşmeyi sürdürüyor.

​Dag Solstad’nın On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap’ı, kahramanı Bjørn Hansen’in Büyük Ret adını verdiği planını uygulamaya koymasıyla ve çevresindeki herkese oynadığı oyunla son bulmuştu. Bu kitabın devamı niteliğindeki 17. Roman okuru yıllar sonrasına götürüyor. Foyası meydana çıkan Bjørn Hansen sahtecilikten çarptırıldığı hapis cezasını tamamlamış, dışarıdaki hayata uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu sırada, uzun zamandır görmediği oğlundan gelen mektupla artık bir torunu olduğunu öğrenir ve oğlunun ailesini ziyaret etmeye karar verir. Şüphelerle dolu halde çıktığı bu yolculuk beklenmedik keşif ve sorgulamalara gebedir.

BİR İHTİLAL OLARAK MİLLİ MÜCADELE – SUNGUR SAVRAN

Bir İhtilal Olarak Millî Mücadele, her şeyden önce Millî Mücadele’yi farklı bir pencereden, Marksist bir analiz temelinde anlama çabasıdır. Sungur Savran, bu tarihî olayın Marksist anlayışa göre gerçek bir devrim olduğunu savunuyor. Sonuçta bir burjuva devrimi olarak biçimlenmiştir ama özellikle 1918’den 1921 başına kadar başta köylülük ve işçi sınıfı olmak üzere emekçi sınıflar da kendi örgütleri ile bu mücadeleye katılmışlardır. Millî Mücadele bu kitapta her şeyden önce bir toplumun kriz çağında yaşadığı sınıf mücadeleleri açısından ele alınıyor.

ŞEYLERİN AĞIRLIĞI – MARIANNE FRITZ

Marianne Fritz’in 1978 yılında Robert Walser Ödülü’nü kazanan ilk romanı Şeylerin Ağırlığı, Gül Gürtunca’nın Almanca aslından çevirisiyle Jaguar Kitap’tan çıktı.

Fritz, bu romanı ile Sebald, Jelinek gibi yazarların hayranlığını kazandı. Parçalanmış zihinlere parçalanmış anlatımlar gerekir anlayışıyla kaleme aldığı Şeylerin Ağırlığı, görünüşte basit ama detaylara indikçe girift bir hâle gelmesiyle âdeta modern Yunan tragedyasına dönüşen bir roman.

Şeylerin Ağırlığı; savaşların ve ölümlerin yarattığı travmaların ağırlığı altında kalmış Berta’nın, yakın arkadaşı Wilhelmine ve kocası Wilhelm arasında geçen öyküsünü, aynı zamanda çalkantılarla dolu bir yüzyılın hızlandırılmış özetini sunuyor.

BEŞERBAZIN MÂRİFETİ – ARLİN ÇİÇEKÇİ

On sekizinci doğum gününde, annesine hitaben yazılmış tuhaf bir mektup bulan Atlas, mektuptaki izlerin peşinden Fas’a giderek 1853 doğumlu Tarlabaşılı Barba Hulki’nin kılavuzluğunda akıl dışı bir görev üstlenir. Bu tekinsiz görevi tamamlamakla kalmayan Atlas, yeryüzünü gökyüzüne, geçmişi geleceğe, Beyoğlu’nu Kazablanka’ya, Sultan Abdülaziz’i Jean D’arc’a bağlayan kadim bir zanaatın tüm inceliklerini de öğrenir.

ITHAKA – CLAIR NORTH

Claire North’un kaleme aldığı “Penelopeia’nın Şarkıları” üçlemesinin ilk kitabı, hakkı yeterince teslim edilmemiş becerikli Penelopeia’yı anlattığı İthaka, Belgin Selen Haktanır’ın çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıktı.

North; kral Odysseus’un şanının gölgesinde bırakılmış İthaka Adası’nı, sarayda çevrilen dolapları ve hepsinden önemlisi bunca zamandır hakkı yeterince teslim edilmemiş becerikli Penelopeia’yı hem insanların hem de tanrıların gözünden, gerçek ve yalın hâliyle anlatıyor.

Odysseus’un yitik, yalnız adası İthaka keskin zekâsıyla nam salmış kralının yokluğunda kıymete binmişti. Sarayın salonu tıka basa doluydu; yiğit yahut zengin talipler, hizmetçiler ve de insan kılığına bürünmüş tanrılar. Bir de iffetli kraliçe ve babasının yerini doldurmaya çabalayan bir oğul: Penelopeia ile Telemakhos. Her gününü arsız taliplerini oyalamak, gönüllerini hoş tutmakla, bitirmeye niyetlenmediği bir kefeni dokumakla geçiren Penelopeia’nın krallığı yönetmesi, oğlu Telemakhos’u beladan uzak tutması ve bunlar yetmezmiş gibi bir de yeni ortaya çıkan korsan yağmacılara karşı güvenliği sağlaması gerekiyordu. Güvenebileceği birkaç kadın haricinde tek başınaydı, güçsüzdü ama en az Odysseus kadar akıllı ve kurnazdı da; destanlar onun bu yönünden pek bahsetmez.

BEZ BEBEK ALFABESİ – CAMILLA GRUDOVA

Dikiş makinesini takıntı hâline getiren iki çocuk, distopik bir ülkede Adamı olmadan hayatta kalmaya çalışan bir kadın, eşyalarının kaybolacağından endişelenerek sahip olduğu her şeyi konservelere doldurmaya karar veren bir baron, geceleri kurda dönüşen bir anne, ölülerin arasında yaşamaya karar veren bir adam, garip tutkuları olan örümcek ve insan karışımı bir mahlûk ve daha birçok tuhaf, tekinsiz, gerçeküstü kahraman… Oyuncu bir zekânın ürünü olan Bez Bebek Alfabesi, tuhaf ve doğaüstü unsurların gündelik hayatın parçalarına dönüştüğü büyülü gerçekçi bir edebiyat cevheri.

What's your reaction?

tr_TRTurkish