Haftanın Kitaplığı – 5 Mayıs 2024
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
Biyografik Dönemeç – Tarih ve Sosyal Bilimlerde Biyografinin Yeniden Keşfi
Yazar: Hans Renders , Binne de Haan , Jonne Harmsma
Yayınevi: VakıfBank Kültür Yayınları
Biyografik Dönemeç, tarih ve sosyal bilimlerde biyografi alanındaki gelişmelere ışık tutan en güncel araştırmaları bir araya getiriyor. Bu alanda önde gelen on beş akademisyen, biyografik perspektifi bir araştırma metodolojisi olarak sunuyor.
Biyografi, 1980’lerden bu yana akademik çevrelerde giderek daha çok rağbet görüyor. Bu kitap, beşerî bilimlerin içinden geçmekte olduğu biyografik dönemecin teorik sonuçlarını ve imkânlarını vurgulamaktadır. Kitabın bölümleri din, ırk, medya ve mikro tarih gibi konuları ele alarak biyografiyi sadece tarihçiler için değil aynı zamanda edebiyat, sosyoloji, ekonomi ve siyaset gibi alanlardaki keşifler için de uygun bir saha olarak sunmakta. Bu kitap tarihsel failliği, birincil kaynakların kullanımı ile bağlam ve tarih yazımının eleştirel analizini vurgulayarak biyografinin bilimsel bir metodoloji olarak nasıl iş görebileceğini göstermektedir.
20. yüzyıl tarih yazımında siyaset, toplum ve iktisat perspektifleri güç kazandı. Bireyin geçmiş üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olabileceği çoğunlukla göz ardı edildi. Bireysel yaşamların tarih anlatısı için devletler, kurumlar ve olguların tarihi kadar önemli olabileceği bu kitapta ileri sürülüyor. VakıfBank Kültür Yayınları’nın dilimize kazandırdığı bu eser biyografi, tarih ve tarih teorisi okurları için önemli ve değerli bir kaynaktır.
Beni Böyle mi Görüyorsun?
Yazar: Jamie Hernandez
Çevirmen: Emre Ercan
Yayınevi: Karakarga
“Jaime Hernandez, yaşam dediğimiz şeyin içindeki pişmanlıkların, yanlış anlamaların ve beklenmedik mutlulukların birikimini sessizce belgelemeye on yıllarını harcadı. O, Amerika’nın en büyük hikâye anlatıcılarından biridir ve O’na sahip olduğumuz için şanslıyız.”
Joseph Fink (Welcome to Night Vale
and Alice Isn’t Dead)
“Jaime, şeytani gülücüklerin ve tatlı kurnazlıkların ustasıdır. Hopey ve Maggie o kadar gerçek ki, hikayelerine nereden dahil olursam olayım sıcaklıklarını, karmaşıklıklarını ve mizahlarını derinlemesine hissedebiliyorum, O’nlar benim en eski, en yakın, birlikteyken gülme krizlerine girdiğimiz en iyi arkadaşlarım gibi hissettiriyorlar.”
30 İşçi Filmi – Eleştirel Analizle Türkiye’de İşçi Sınıfının Durumu
Yazar: Fuat Yücel Filizler
Yayınevi: Nota Bene Yayınları
Bu kitabın özgün yanı, ülkemizin 2008-2022 arasındaki döneminden 26 yönetmenin 30 filmini toplumsal gerçekçi bir bakış açısıyla incelemiş olmasıdır. Ayrıca Türkiye işçi sınıfının yeni durumunu, Marksist bir emek araştırması bakış açısıyla ele almaktır. Tek tek işçi filmlerinin içerik ve biçimlerinin sinematogratik incelemesinin ötesinde, ekonomi-politik açıdan olduğu kadar sosyolojik, kültürel, duygusal yönleriyle, emekçileri sorunları, ihtiyaçları, açmazları, dinamikleri, çatışmalarıyla ele alan bu 30 film üzerinden Türkiye işçi sınıfının güncel durumunu anlama ve anlamlandırma çabasıdır.
78 Kuşağı – Bir Hafıza Topluluğu
Yazar: Melike Işık Durmaz
Yayınevi: İletişim Yayınları
“’68’liler sosyalist sol açısından kurucu kuşak olarak hâkimiyetlerini hissettirirken, ’78’liler daha çok iç tartışmaları, hesaplaşmaları, kavgaları, acılarıyla anılır. ’78 kuşağının ‘yaslı’, ‘kavgasını tüketmemiş’, ‘özlem yüklü’ bir kuşak olduğu sıklıkla ifade edilir. (…) Bugün ise veda edilemeyen bir geçmişin yeniden ve farklı biçimlerde, bir kuşak bütünü etrafında sahiplenilmesiyle, adalet ve geçmişle hesaplaşma talebinin bir mücadele teması haline geldiğine tanıklık ediyoruz. Kimi zaman nostaljik bir hatırlama, kimi zaman melankoli hafızada kendini hissettirirken, bir yandan da ’78’lilik kimliği etrafında bir tanınma mücadelesi devam ediyor.”
’78 Kuşağı – Bir Hafıza Topluluğu, Türkiye’de 1970’li yılların siyasal ve toplumsal hayatının deneyimini, 12 Eylül darbesinin etkilerini, devrimci hareketin zihniyet mirasını, bellek çalışmalarının merceğiyle analiz ediyor. “Nostalji ve melankolinin gelgitlerinden” geriye kalana bakıyor. Melike Işık Durmaz, derinlemesine görüşmelerin yanı sıra biyografi, otobiyografi ve nehir söyleşilere de dayanarak, ’78 kuşağının nasıl kendisini bir hafıza topluluğu olarak kurduğunu anlatıyor. Devrim beklentisi, adanma, yoldaşlık etiği… Ölümle, kayıplarla yüzleşme… Onların bir kuşak bilinci ve kimliği edinmelerini sağlayan asli deneyim olarak 12 Eylül…
Analitik mesafeye; bir kuşağı anlama, ona değerini verme şevkinin ve heyecanının eşlik ettiği bir kitap.
Yunanistan’da Milli Mitoslar
Yazar: Herkül Millas
Yayınevi: İletişim Yayınları
“Milli kimliği tanımlamak için (olumsuz) ’Öteki’ vazgeçilmezdir. Yunanistan’da Türkler çoğunlukla ‘tarihsel öteki’ olarak görülürler. Bir milletin stereotipleştirilmesine ilişkin bu mitos, 1980’lerden itibaren çoğunlukla akademisyenler tarafından incelendi. Bu eleştiride en büyük engel milletlerin kimliklerini Öteki üzerinden oluşturduklarını görebilmeleridir. Milli kimlik sahibi kimseler için kimliklerinin ‘tepkisel’ olduğunu kabullenmeleri imkânsız değilse, çok zordur. Hatta çoğu Öteki diye bir algıları olduğunun bilincinde bile değildir.”
Herkül Millas, Yunanistan’da Milli Mitoslar’da, günümüz Yunanistanı’nda canlı biçimde var olan bazı mitosları çıkış kaynaklarından hareketle incelerken, aynı zamanda genel olarak insan toplumlarında mitosların yeri ve işlevini de ele alıyor. Tarihyazımından siyasete, kültürel yaşamdan yasalara ve eğitime kadar hemen her alanda yaygın ve etkili olan mitosların, bir “yalan”dan veya “doğru olmayan bir hikâyeden” “birleştirici bir toplumsal anlatıya” nasıl dönüştüğünü gösteriyor.
Yunanlıların kendilerini, diğerlerini, geçmişlerini nasıl algıladıklarını, tarihsel ve toplumsal olgulara bakışlarını, kimi tehdit, neyi sorun olarak gördüklerini anlamayı sağlayacak bir malzeme sunuyor. Milli kimlik meselesini mitosların rehberliğinde görmemizi mümkün kılıyor. Aynı zamanda günümüzün diğer toplumlarında var olan dürtülere ışık tutuyor. Yunanistan’da Milli Mitoslar, Yunanlılarla tanışmak için bir rehber olarak da okunabilir.
İtaat Etme: Kadınlık Üzerine Bir İnceleme
Yazar: Manon Garcia
Yayınevi: Minotor Kitap
En bağımsız, en feminist kadınlar bile erkeklerin fethedici bakışlarını üzerlerinde görmeyi sevdiklerini, kendilerini partnerlerinin kollarına bırakmayı arzuladıklarını veya günlük ev işlerini güya daha tatmin edici başka faaliyetlere tercih ettiklerini büyük bir şaşkınlıkla fark ederler. Peki, bu arzular ve tercihler bağımsızlıklarıyla çelişir mi? Kendilerinden önce gelen, asırların feminist hareketine bir ihanet midir bu durum? “İlk adımı” erkeklerin atmasını bekleyip yine de cinsiyet eşitliği talep edebilir miyiz?
Manon Garcia, İtaat Etme: Kadınlık Üzerine Bir İnceleme kitabında, kadınların erkeklere teslimiyet hâlini inceliyor. Kadınların deneyimlerini biçimlendiren cinsiyetler hiyerarşisinin yapılanmasını ezber bozan bir tarzla irdeliyor. Yaşadığımız “kadınsı kafa karışıklıklarını” felsefeyle ve bilhassa Simone de Beauvoir’ın felsefesiyle ele alıyor.
“… Kadın olmak, belirli bir ekonomik, toplumsal ve siyasi durumda bulunmaktır. Bu durum, kadınların ona göre davranması gereken ve ona göre yargılandığı bir dizi kuralı ifade eder. Kadın olmak, ‘gerçek’ bir kadın olmak, bu normlara uymayı gerektirir. Tıpkı bir aletin işlevini yerine getirmediğinde doğasının sorgulanması gibi, kendi davranışı ile toplumsal olarak kendisine dayatılan davranış arasında mesafe varsa kadının da kadınlığı sorgulanır. Peki o hâlde, toplumda kadına dayatılan davranış nedir? Teslimiyet.”