Haftanın Kitaplığı – 4 Nisan 2022

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

KAFKAESK – PETER KUPER

Kafka’yı 1988 yılından beri “çizgi romana tercüme eden” görsel sanatçı Peter Kuper’ın Kafkaesk – On Dört Öykü adlı çizgi romanı Özde Duygu Gürkan’ın çevirisiyle Metis Yayınları’ndan çıktı.

Yirminci yüzyılın en önemli edebi figürlerinden biri olan Franz Kafka kuşaklar boyunca pek çok yazar ve sanatçıyı derinden etkiledi; öykü ve romanları edebiyat, müzik, resim, heykel, dans ve film gibi çok çeşitli alanlarda sayısız esere ilham kaynağı oldu. Kafka’nın uzunlu kısalı on dört öyküsüne Kuper’ın getirdiği yaratıcı yorumlar Kafka okurlarına yeni ve farklı bakış açıları sunuyor.

Kafka’nın öykülerinin bireysel yorumlara ilham verdiğini, her okura benzersiz bir kişisel bağlam sunduğunu belirten Kuper şöyle diyor:

“Kafka kırk bir yaşını doldurmadan öldü, bundan neredeyse yüz yıl önce, ama öyküleri daha dün yazılmış hissi veriyor. Ya da belki takipçilerinden Gustav Janouch’un dediği gibi, Kafka’nın eserleri ‘yarının bir aynası’dır. Bu eserler şimdiye ve buraya ait; Kafka’nın hikâyeleri insanlık durumumuza giden bir yol haritası teşkil ediyor. Bizi kurumlarımızın tehlikelerine karşı uyarıyor, bize zaaflarımızı hatırlatıyor, absürdlüklerimize gülmemiz için bizi dürtüyorlar. Dünyamız giderek daha çok ‘Kafkaesk’ sıfatını yansıtırken, Kafka’nın kulaklarımıza fısıldadığı bütün o mesajlarda yeni bir anlam bulabiliriz.”

ZANİYELER – SELAHATTİN ENİS

İhtimal bana “bedbin kadın” diyeceksiniz, ihtimal bana hapishanelerin lebalep, tevkifhanelerin kapılarına kadar dolu olduklarından bahsedeceksiniz. “O halde nasıl olup da mücrimlerin cezasız kaldığından bahsediyorsun?” diye soracaksınız; fakat bilmiyor musunuz ki hapishaneleri dolduranlar zayıf ve kimsesiz olanlardır. Asıl caniler, asıl büyük caniler, maatteessüf hür ve serbesttirler. Hür ve serbest olarak cinayetlerine devam etmektedirler.Selahattin Enis’in ilk olarak 1923’te kitaplaştırdığı ve bugün bile edebiyatımızın en sarsıcı metinlerinden biri olarak görülen Zaniyeler’de savaş yılları İstanbul’unun “bir yüzü” anlatılıyor. Dönemin taşkın salon eğlenceleri, sonradan görme savaş zenginleri, müsrif sosyete, gündüzleri yoksul halka nutuklar atıp gecelerini sefahatle geçiren siyasetçiler, ikiyüzlü gazeteciler ve yazarlar… Kendini bir anda tüm bunların ortasında bulan Fitnat’ın tuttuğu hatıra defteri, İstanbul’un en karanlık dönemlerinden birine dair önemli kaynaklardan biri.

KONUK KIZ – SIMONE DE BEAUVOIR

20. yüzyılın en etkili kalemlerinden Simone de Beauvoir’ın ilk romanı Konuk Kız 1943’te, İkinci Dünya Savaşı devam ederken yayımlandı. Bu tarihte Fransa, Almanya’nın işgali altındaydı ve işbirlikçi Vichy Hükümeti vatan, aile, çalışma gibi değerleri öne sürerek kitleleri elinde tutmaya çalışıyordu. Konuk Kız, bu anlayışa tamamen karşıt bir kurgu ve atmosfere sahiptir. Savaş yaklaşırken Paris’te bir tiyatroyu ayakta tutmaya çalışan Pierre ve Françoise çiftiyle himayelerine aldıkları, taşradan gelen genç kızın hikâyesi, dönemin yerleşik yargılarına ve hükümetin ideallerine alabildiğine uzaktır. Üçlü bir ilişkiye dönüşen bu birlikteliğin taraflarının ötekinin varlığıyla sarsıldığı, çatışmalara sürüklendiği Konuk Kız, Simone de Beauvoir’ın hayatından ve savaş öncesinde içinde bulunduğu düşünce dünyasından izler taşır.

ÖLÜ RUHLAR ARŞİVİ – ALES STEGER

Ölü Ruhlar Arşivi, Bulgakov, Gogol ve Kafka geleneğinde yazılmış, çarpıcı kişilikler, unutulmaz görüntüler ve grotesk bir olay örgüsüyle dolu bol ödüllü muhteşem bir ilk roman. Avrupa karanlığının kalbine özel bir yolculuk.

2012 karnaval zamanıdır ve Slovenya’nın Maribor kenti Avrupa Kültür Başkenti seçilmiştir. Bu durumdan olabildiğince çok çıkar sağlamak isteyen yerel politikacılar ve şovmenler her tür sanat formunu pazarlama derdine düşmüştür. Bütün bu aldatmacanın arasında oyun yazarı Adam Bely ve gazeteci Rosa Portero’nun gizli bir görevi vardır: Şehri kontrol eden seçilmiş 13 kişinin oluşturduğu uğursuz “ahtapotun” izini sürmek ve onu devirmek. Ales Steger, yarattığı bu ilginç karakterleri Ahtapot’un peşine kendi özel ironisini, gerilimini ve komedisini her sayfaya yedirerek yolluyor. Serüvenleri, her biri ayrı yolsuzluk ve yalan ağına karışmış önemli vatandaşlarla kesişirken Ahtapot’un kolları yavaş yavaş bağlanıyor.

“Fantastik gerilim ve siyasi hicvin sofistike bir karışımı.” – Die Welt
“Ales Steger’in yazıları zekâ dolu olduğu kadar özgün de. Onun karanlık ve keskin oyuncu yaklaşımı en iyi Avrupa geleneğini yansıtırken, yarattıkları tekil ve kararlı bir şekilde bu zamana aittir.” 

Lavinia Greenlaw


“Ölü Ruhlar Arşivi, garip, eksantrik, heyecan verici ve eğlenceli bir metin.” 

Stephanie Bremerich, Kreuzer Leipzig


“Bu kadar zekice ve eğlenceli bir roman yazmak çok keyifli olmuş olmalı…”

Richard Kämmerlings, Die Welt

YALNIZ KADINLAR ARASINDA – CESARE PAVESE

Hayal kırıklığına uğramış, zeki, bağımsız ve “ben” demesini bilen kişiliğiyle Clelia gururla sürdürdüğü işine rağmen hoyrat bir yalnızlık içinde bir kadındır. Roma’dan doğduğu şehre, hâlâ molozlarla dolu Torino’ya bir moda atölyesi kurmak için döndüğünde, kendini öyle bir yabancılaşmanın içinde bulur ki, bu, savaş sonrası dönemin huzursuz burjuvazisini, züppe entelektüelleri, umutsuz oldukları kadar uçarı genç kızları görmesine ve alaycı bir bakışla yargılamasına neden olur. Yirminci yüzyılın en büyük İtalyan aydınlarından, dünya çapında ün salmış bir yazar olan Cesare Pavese Yalnız Kadınlar Arasında adlı romanda işlediği intihar konusundan, kişisel günlüğünde de söz etti ve kendini yalnız hissettiğini dile getirdi. Yalnız Kadınlar Arasında Meryem Mine Çilingiroğlu çevirisiyle okurlarla buluşuyor.

DÖNÜŞEN DÜNYA-KÜRESEL 19. YÜZYIL TARİHİ – JÜRGEN OSTERHAMMEL

Dönüşen Dünya. Küresel 19. Yüzyıl Tarihi anıtsal bir tarih eseri. Jürgen Osterhammel, alışılmış Batı-merkezci ve kronolojik bakışları çok aşan, okuyucuyu hem zaman ve uzam içinde, hem de farklı temalar arasında küresel bir yolculuğa, sözcüğün tam anlamıyla “devriâlem”e çıkaran bir çalışma sunuyor. “Uzun 19. Yüzyıl” boyunca dünyanın şeklini değiştiren ve etkileri günümüze dek uzanan dinamikleri, iç içe geçen karmaşık süreçleri ele alırken, 19. yüzyılın ulus-devlet kavramıyla neredeyse özdeşleştirilmesi türünden pek çok ezberi de bozuyor. Latin Amerika’dan Çin’e, “Vahşi Batı”dan Osmanlı İmparatorluğu’na, Avrupa’dan Ortadoğu’ya uçsuz bucaksız bir coğrafyada “küresel” bir bakışla dolaşan Osterhammel; insanın doğayla ilişkisinde yaşanan değişim, devrimler, endüstri devriminin dünyayı dönüştürmesi, modern şehirlerin yükselişi, yaşam standartlarındaki değişim, devlet, emek dünyası, göçler, kölecilik ve kaldırılması gibi pek çok tema etrafında dünya çapındaki yakınsamaları ve farklılaşmaları, kesişme noktalarını ve yol ayrımlarını zengin bir karşılaştırmalı perspektiften gözlerimizin önüne seriyor. Vazgeçilmez bir başvuru kaynağı.

ELIOTT VE GİZEMLİ KÜTÜPHANE – PASCALINE NOLOT

Pascaline Nolot’nun çocukları kütüphanelerin büyülü dünyasında bir yolculuğa çıkararak onlara kütüphanenin hayatlarını nasıl değiştirebileceğini gösterdiği Eliott ve Gizemli Kütüphane, Şirin Etik’in çevirisiyle Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) tarafından yayımlandı.

Antonin Faure’nun resimlediği kitabın her sayfası gizem ve macera dolu. Okulunda zorbalığa maruz kalan Eliott için kütüphane, sevdiği kitapları bulup okuyabileceği bir yer olmanın ötesine geçip adeta sığınağa dönüşür. Kitaplar ve kitaplar aracılığıyla yepyeni hikâyelere açılan pencereler ise ona, sorunlarıyla farklı şekillerde yüzleşecek cesaret ve özgüveni aşılamaya hazırdır. Hepimiz gibi Eliott’un da kitaplardan öğreneceği çok şey vardır…

“Eliott’un okul günleri, Charlie ve çetesinin soğuk şakaları yüzünden zehir olmaktadır. Neyse ki bir sığınak bulur kendine: Kütüphane!

Bir gün Charlie’den kurtulmak için kütüphaneye saklandığında orada uyuyakalır. Akşam olup kütüphane kapandığında uykusundan uyanır ve o da ne! Karşısında bambaşka bir dünya vardır. Kütüphanenin bu gizemli hali, Eliott’u yepyeni bir maceraya davet eder. Peki, Eliott bu daveti kabul edecek midir?”

What's your reaction?