Haftanın Kitaplığı – 4 Ağustos 2024

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Kuzey Ormanları

Yazar: Daniel Mason

Yayınevi: Holden

Hızla koştular! Çalılıklardan ve çayırlardan buhar yükseliyordu. Böğürtlen dikenlerinin lime lime ettiği giysileri omuzlarından sallanan paçavralara dönüşüyordu. Çalılıkların arasından geçtiler, ağaç kovuklarında ve ayı inlerinde saklandılar, içeri girmeden önce sopaları birbirine vurarak sığınaklarını yokladılar. Sanki bir çocuk oyunuymuş gibi kaçıyorlardı, bir yeri yağmalamışlar gibi. Benim ganimetim bunlar işte, diye fısıldadı adam kadının dudaklarına dokunarak.


Pulitzer finalisti Daniel Mason, bu görkemli romanında ormanın kuytusundaki bir evin 400 yıllık olağanüstü hikâyesini anlatıyor. 

İki genç âşık, bir Püriten kolonisinden kaçarak ormana sığınır ve orada bir kulübe inşa ederler. Bu mütevazı evleri daha sonra pek çok insana ve insan olmayan karaktere yuva olacaktır: Savaş meydanlarını terk ederek kendini elma yetiştirmeye adayan bir asker. Savaş ve kıtlık, kıskançlık ve arzu arasında sürüklenen ikiz kız kardeşler. Eski bir toplu mezarı araştıran ancak toprağın, sırlarını açıklamayı reddettiğini keşfeden bir suç muhabiri. Aşk acısı çeken bir ressam, sinsi bir dolandırıcı, iz peşindeki bir panter, şehvetli bir böcek. Evin sakinleri çevrelerindeki mucize ve gizemlerle karşılaştıkça, mekânın karanlık, curcunalı, muhteşem geçmişinin canlı olduğunu fark ederler. 

Pek çok listede 2023’ün en iyi romanlarından biri kabul edilen Kuzey Ormanları, şimdiden dünya edebiyatının büyük yapıtları arasında gösteriliyor. 

Dağlardan Duyur Onu – Modern Klasikler

Yazar: James Baldwin

Çevirmen: İlknur Özdemir

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

James Baldwin’in otobiyografik öğeler taşıyan, 1953 tarihli ilk romanı Dağlardan Duyur Onu, 1935 yılında bir cumartesi günü Harlem’de geçer. Grimes ailesi ve komşularından oluşan küçük bir cemaat mahallenin kilisesinde toplanır. Ayin sırasında, amansız vaiz Gabriel’ın, karısı Elizabeth’in ve dul ablası Florence’ın zihninden geçenleri sırayla izleriz; her birinin hayatı, hayalleri ve pişmanlıkları, mezara götürecekleri sırlar önümüzde bir bir açılır, böylece Baldwin ABD’de siyahların 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyıl başlarındaki hayatının Güney’den Kuzey’e uzanan sert bir panoramasını çizer. Her şeyin merkezindeyse vaizin hor gördüğü üvey oğlu John vardır. Gün ilerledikçe John baba korkusuyla, kaçıp özgürleşme arzusuyla ve inanma ihtiyacıyla yüzleşecektir.


Baldwin’in “kötü ruhları kovar gibi içimden bir şeyleri söküp atma, babama ve hepimize ne olduğunu öğrenme girişimi” diye nitelediği ilk romanı, Amerikan edebiyatının vazgeçilmez klasiklerinden biri.


Şiirsel bir yoğunlukla ve büyük bir anlatı ustalığıyla yazılmış. 
Harper’s


Baldwin hummalı hikâyesini canlı bir imgelem ve cömert bir ayrıntı zenginliğiyle anlatıyor. 
The New York Times


James Baldwin olmak demek, Avrupa’daki, Amerika’daki pek çok saklı yere, siyahlara, beyazlara dokunmak demektir; pek çok şeyi anlamaya zorlanmaktır. 
Alfred Kazin

Depresyonun Estetiği ve Politikası: Yerinde Saymak

Yazar: Mikkel Krause Frantzen

Çevirmen: Elif Kayurtar

Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

“Depresyonda zaman elastikleşir, belirginleşir, sonra da kırılır.”

Zamana ve nasıl olduğumuza dair gündelik sorular, depresyondaki kişinin hoşlanmadığı, hatta kaçındığı sorulardır. Üstelik ne sadece kişiye atfedilebilirler ne de kişinin psikolojisine; derin bir şekilde politiktirler.

Depresyonun Estetiği ve Politikası’nda Danimarkalı akademisyen Mikkel Krause Frantzen, dört önemli kültürel eseri analiz ederek depresyonun yalnızca bireysel bir psikopatoloji değil, aynı zamanda kültürel ve felsefi bir sorun olduğunu savunuyor.

Frantzen, Michel Houellebecq ve David Foster Wallace’ın eserlerini, Claire Fontaine’in enstalasyon sanatını ve Lars von Trier’in Melankoli filmini depresyonun zamansallık sorunuyla bağlantılı olduğu görüşü ışığında incelerken, Batı toplumundaki gelecek kaybı ve sıkışmışlık hissine dikkat çekiyor. Bu sanat eserlerinde depresyonun biçim ve içerik açısından nasıl tasvir edildiğini ayrıntılı, zengin ve özgün okumalarla analiz ediyor. Ayrıca bu eserleri, ilgili sanatçıların eserlerinin daha geniş perspektifine yerleştirerek kendi okumalarını diğer yorumcularınkilerle karşılaştırıyor ve bunları Kierkegaard, Levinas, Husserl, Heidegger gibi farklı filozoflara ve yazarlara atıfta bulunarak destekliyor.

Depresyonun Estetiği ve Politikası, depresyonun karmaşıklığını, zaman ve toplumla olan ilişkisini irdeleyen, incelikli ve düşündürücü bir kitap. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde depresyonun tedavi olasılığına dair önemli soruları gündeme getiriyor.

“Depresyonun; tarihin sona erdiği, geleceğin kapandığı, sonsuza kadar dondurulduğuna dair (patolojik) bir his olduğunu öne sürüyorum. Tüm gelecekleri feshetmiş bir şimdiki zaman.”

Esrik Bir An

Yazar: Muriel Barbery

Çevirmen: Azade Aslan

Yayınevi: Kırmızı Kedi

“Mutlu olabilenler ölüyor, yaşayanlar mutsuz oluyordu; hayat, dost olarak da baba olarak da başarısız olduğu bir talihsizlik ve yas bataklığına gömülüyordu.” Biçimlerin güzelliğine tutkun sanat simsarı Haru Ueno, günün birinde, Fransız bir kadınla gelip geçici ilişkisinden bir çocuğu olacağını öğrenir, onunla ilişki kurması yasaklanmıştır ama hayatının geri kalanını biçimlendirecek bir bilgi olacaktır bu. Haru ve çevresindekilerin hayatı dostluğun başrolde olduğu uzun sake geceleri, art arda gelen ölümler ve paylaşılan yas, tapınak bahçelerinde uzun yürüyüşler, sanata ve hayata dair sohbetlerle akar. Akçaağaç, dereden geçen tilki, çay seremonisi ve kadınların yolu Haru’nun rehberidir. Bütün bunlarsa Japon ruhunun incelikleriyle örülmüştür. Kirpinin Zarafeti’nden tanıdığımız Muriel Barbery Tek Bir Gül’de anlattığı dokunaklı ve gizemli hikâyenin çerçevesini Esrik Bir An ile tamamlıyor, önceki romandaki kişilikleri derinlemesine anlamamızı sağlıyor.

Aşkın Ontolojisi: “Spinoza’yla Bir Yürüyüş”

Yazar: Sevinç Türkmen

Yayınevi:Minotor Kitap

okuma ve takip etme zorluklarına rağmen, yalnızca mümkün değildir, zorunludur. Marx’ın kendi eseri için söyledikleri, özellikle Spinoza’nın Ethica‘sı için de tekrar edilebilir – de te fabula narratur, senin hikâyeni anlatıyorlar.” (Ulus Baker)

“Felsefe nerede biter, edebiyat nerede başlar? Felsefecilerin metinlerinde arzıendam eden soluk kavramlar nasıl olup da kanlı canlı insanların sözlerinde hayat bulabilir?

İnsanın ve insanlığın aradığı sonsuzluk, tanımlanamayan bir kavramda içerilen bir nesne olmayıp, korkudansa hoşnutluğun, gururdansa onurun, benmerkezciliktense özdeğerin, bulantıdansa neşenin hâkim duygular olabildiği bir mekânda cinslerimizle özgürce yaşayabilme arzumuzda kaim olan bir arayış mıdır? Sevinç Türkmen bu eserinde ontolojiye ve Spinoza düşüncesine hâkimiyetini, ahlaki ve politik hassasiyetlerini, duru ve güzel Türkçesini tüm bu sorulara bir cevap önermek üzere cesurca bir araya getiriyor.”

—Doç. Dr. Ahmet Ayhan Çitil (Felsefeci)

“Yaklaşık üç yıldır zihnimizi daha çok meşgul eden temel iki kavramdan biri hakikat, diğeri ise özgürlük. Sevinç Türkmen’in Spinoza’nın felsefesi üzerine yazdığı bu kitap, tam da böyle bir zamanda onun ‘aşk, hakikat ve sonsuzluk sadece özgürlükte var olur’ gerçeği üzerine dönüp dolaşıp bir kez daha düşünmemizi sağlıyor.”

—Özcan Alper (Yönetmen)

Hizmetçinin Günlüğü

Yazar: Loreth Anne White

Çevirmen: Uğur Mehter

Yayınevi: Juno Kitap

Onda, çalıştığı evlerin anahtarlarından çok daha fazlası vardı.

Ev sahiplerının sırları !

Kit Darling, zengin müşterilerinin özel hayatına burnunu sokmaktan kendini alıkoyamayan bir hizmetçidir. “Görünmez Kız” olarak bilinen Kit’in bu merakı zararsız bir hobi olarak görülür. Ancak Kit, ilk çocuklarını bekleyen yeni ev sahiplerinin hayatını mahvedebilecek kadar büyük bir sırrı keşfettiğinde her şey bir anda tersyüz olur. Kit’in bu sırrı bilmesi, onu çift için tehlikeli kılarken, bu sırrı saklamak için her şeyi yapabilecek olan çift de Kit için bir tehdit haline gelir.

Cinayet masası dedektifi Mallory Van Alst, Cam Ev olarak bilinen sahil kenarındaki bir evde olay yerine çağrıldığında, şiddetli bir saldırının izleriyle karşı karşıyadır; olay mahalli o kadar kanlıdır ki kurbanın hayatta kalması pek olası değildir. Ama ortada bir ceset yoktur. Aynı zamanda hem ev sahipleri hem de evin hizmetçisi kayıptır. Tek görgü tanığı ise, gece çığlıklarla uyanan yan evdeki yaşlı kadındır ve Kit Darling’i canlı gören son kişidir.

Dedektif Mallory, herkesin hayatına dokunan gizemlerle dolu bu sırrı adım adım açığa çıkarmaya başladığında, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını fark eder.

Kimse geçmişinden kaçamaz.

What's your reaction?