Haftanın Kitaplığı – 31 Ocak 2022

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

ARDINDAN – PER PETTERSON

“Uzun, çok uzun zamandır sıkışmış olan göğsüme usul usul boşluk pompalıyorum, içimdeki sessizlik etrafımı saran sessizlikle uyum sağlayana dek. Sırtımı çam iğnelerine vererek tekrar uzanıyorum ve buz gibi soğuk havayı solumak iyi geliyor. Ağaç gövdelerinin arasından, tamamen açık ve yıldızlarla dolu gökyüzüne bakıyorum ve o yavaşça dönüyor, tüm dünya yavaşça dönüyor ve muazzam bir boşluk oluyor. Sessizlik her yerde, yıldızlarla benim aramda hiçbir şey yok ve bir şey düşünmeye çalıştığım zaman, hiçbir şey düşünmüyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve kendime gülümsüyorum.”

Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler’den hatırlayacağınız Arvid Jansen’in hikâyesini anlatmaya devam ediyor bu romanında Per Petterson. Evlat, kardeş, sevgili, koca ve baba olarak kendini yenilmiş hisseden, vasat yazarlık kariyeri zaman içinde sönüp gitmiş kırk üç yaşındaki Arvid Jansen’in ağabeyinden başka kimsesi kalmamıştır. Ne var ki kardeşinin tam zıddı gibi görünen tuzukuru David de hayatının dizginlerini elinden kaçırmaya başlamıştır.

Ardından, donmuş nehrin altındaki dip akıntısını, şahdamara uzak bir yerde yeniden atmaya başlayan nabzı, ancak dibi gördükten sonra yükselen bir neşeyi getiriyor akla. Her şeyin ardından, dışa vurmaya cüret eden küçük bir kıpırtı.

YARATICILIK VE AKIL HASTALIĞI – SİMON KYAGA

Felsefede, siyasette, şiirde veya sanatta üstün olan kişilerin açıkça melankolik olması ve bazılarının kara safradan kaynaklanan hastalıklardan aşırı derecede mustarip olması acaba nedendir?
Aristoteles, Problemata XXX (1984)

Delilik ile deha arasında gerçekten ince bir çizgi var mıdır? Çoğumuz buna inanmaya meyilli olsak da tarih bilimi bu görüşün çürütüldüğü fikirlerle dolu. Son zamanlarda yaratıcılık ve yaratıcılıkla akıl hastalığı arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda artış söz konusu. Bu kitap, bu eski fikir hakkındaki mevcut bilgilere kapsamlı bir inceleme sağlamakta ve yeni deneysel bulguları sunmaktadır. Şimdi, Aristoteles’in melankoli ile büyük başarılar arasında var olduğunu iddia ettiği korelasyonun doğru olduğu sonucuna kesin olarak varabilir miyiz? Burada sunulan ve bir milyonu aşkın insanı içeren yeni araştırma bu tartışmaya bir son vermeyi ve aynı zamanda bulgularının sonuçları hakkında yeni tartışmalara kapı açmayı ummaktadır.

TRANSANDANS – GAIA VINCE

Gaia Vince’in modern insanın genler, çevre ve kültürün birlikte geçirdiği incelikli bir evrimin ürünü olduğunu öne sürdüğü kitabı Transandans – Ateş, Dil, Güzellik ve Zaman Üstünden İnsanın Evrimi, Şiirsel Taş’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

Geçtiğimiz yıl yayımlandığında büyük ses getiren ve Kraliyet Akademisi Bilim Kitapları Ödülü finalisti olan kitapta yazar, popülasyon genetiği, arkeoloji, paleontoloji ve nörobilimdeki öncü gelişmelerden yola çıkarak evrimimizin dört lokomotifi olan Ateş, Dil, Güzellik ve Zaman’ın, türümüzü Homo omnis adını verdiği aşkın bir süperorganizmaya nasıl dönüştürdüğünü gösteriyor.

Basit taş aletlerden akıllı telefonlara nasıl geldik? Avcı-toplayıcı gruplar nasıl oldu da çokuluslu imparatorluklara evrildi? Sapiens okurları bilişsel bir devrimin –beynimizde meydana gelen çarpıcı evrimsel değişim sayesinde ilkel insanların modern bireylere dönüşmesinin– kültürel bir patlama yarattığını söyleyer. Gaia Vince ise Transandans’ta modern insanın genler, çevre ve kültürün birlikte geçirdiği incelikli bir evrimin ürünü olduğunu öne sürüyor. Ona göre insanı benzersiz kılan şey bireysel zekâmızdan çok, kolektif kültürümüz.

Transandans bizleri kimliğimiz üstüne yeniden düşünmeye çağıran ve aldığımız bu uzun yolun sonunda bugün çok daha büyük ama daha yıkıcı olabilecek bir şeyin eşiğinde durduğumuzu gösteren etkileyici ve kışkırtıcı bir kitap.

TÜM PANAYIRLARIN HEYULASI: KAYIP RIHTIM ÖYKÜ ANTOLOJİSİ

Fantastik edebiyat, bilimkurgu ve korkunun çoğu genç ismi bir araya gelip bir ucube öyküleri antolojisi yaratmış. Aralarında sevdiğimiz pek çok yazar var. Ve en güzeli, kadın-erkek dağılımı da umut verici.” 

Sevin Okyay

“İsyan başladığında ucubeler yüzünden gerçekle yüzleşmek zorunda kaldılar, hayatlarını idame ettiren yalanlara ne kadar bağımlı olduklarını gördüler.”

İnsanların popülist politikalar tarafından marjinalleştirildiği, yalnızlaştırıldığı, öteki olmaya mahkûm edildiği zamanlardayız. Öteki olmanın anlamını, aykırılığın, ucubeleşmenin ne demek olduğunu sorgulamanın en iyi yollarından biri de kurmacadan geçiyor.

Tüm Panayırların Heyulası fantazi, bilimkurgu, korku, distopya, tuhaf kurgu ve polisiye türlerinde yazılmış “ucube” temalı 20 öyküyü bir araya getiriyor. Özel olarak bu kitap için kaleme alınmış öykülerde ucube, kimi zaman bir mekân kimi zaman bir durum. Bazen de normalin ta kendisi.

İzlerini arama çubuğunda değil, hayatın içinde sürdüğünüzde ucubelerle şekillenen panayırları görebilirsiniz. Üstelik tüm panayırların bir heyulası var. Tüm panayırlar aynı özü saklıyor. Hepsinin cevheri aynı maden ocağında gömülü. Derinlere inip onları görmemiz gerekiyor. Beraber paylaşacağımız yollar var.

Kayıp Rıhtım, sizi yalnız yürümek istemeyeceğiniz bir patikaya davet ediyor.

MÜPHEMLİK AHLAKI ÜZERİNE / PIRUS VE SINEAS – SIMONE DE BEAUVOIR

Simone de Beauvoir’ın 1944’te ve 1947’de yayımlanan felsefi denemelerinin bir araya getirilmesiyle hazırlanan Müphemlik Ahlakı Üzerine ile Pirus ve Sineas, Gülçin Kara- Rocheman’ın çevirisiyle Everest Yayınları’ndan çıktı.

20. yüzyılın en etkili yazar ve düşünürlerinden Simone de Beauvoir’ın “Müphemlik Ahlakı Üzerine” başlıklı denemesi varoluşçuluğun temelindeki özgürlük ve bu bağlamda varoluşçu bir ahlak için ihtimallere dair bir sorgulamayı içeriyor. Felsefi birikime, Sartre, Montaigne, Kant, Hegel, Kierkegaard gibi düşünürlere dayanarak insanlık durumunun müphemliğinin kabulü ve bu kabule dayalı bir ahlak üzerine düşünüyor.

Beauvoir’ın ilk felsefi denemesi olan “Pirus ve Sineas Plutarkhos”un bir metninde geçen, Kral Pirus ile Sineas arasındaki bir konuşmadan yola çıkarak sonsuzluk, insanlık, ötekiler, eylem gibi sorularla özgürlüğün başat olduğu bir varoluşu tartışıyor. Her iki metin de varlığını hep koruyan özgürlük ve özgürlüğün etiği sorusuna rehberlik ediyor.

What's your reaction?