Haftanın Kitaplığı – 31 Mayıs 2021

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz.

EDDY’NİN SONU – EDOUARD LOUIS

1990’ların sonunda, Kuzey Fransa’daki yoksul bir kasabada, işsizlik, alkolizm, ırkçılık ve homofobiyle iç içe büyüyen Eddy Bellegueule’ün tek istediği ailesinin, arkadaşlarının ve kasabalıların gözünde bir delikanlı olmaktır çünkü burada oğlan çocuklarından, kasabadaki yaşam tarzının ürünü olan bir erkeklik tipine uymaları beklenir. Fakat kendini çocukluğundan beri farklı hisseden Eddy, her geçen gün etrafındakiler için daha fazla sorun teşkil edecektir.

Yirmiden fazla dile çevrilen, toplumsal eşitsizlik, cinsellik ve şiddet üzerine tartışmalara yol açan Eddy’nin Sonu dokunaklı, evrensel bir çocukluk ve büyüme hikâyesi. Aynı zamanda cinsel uyanışa ve eril zorbalığa dair çarpıcı bir metin


“Muazzam bir güç ve sahicilik yüklü.”
Annie Ernaux

“Eddy’nin Sonu sadece dikkate değer bir etnografi değil, aynı zamanda farklılık ve ergenlik hakkında, birçoğundan çok daha gerçekçi olan büyüleyici bir hikâye.”

The New York Times

SANATTA MANEVİYAT ÜZERİNE – VASSILY KANDINSKY

Modern sanatın gelişiminde büyük bir öneme sahip olan bu çalışma, Wassily Kandinsky (1866–1944) tarafından kaleme alındı. Yayımlandığı 1910 yılından bu yana halen günümüzde de sanatta bir rehber niteliği taşıyan bu eser, hem sanatçılara hem de sanatseverlere yol gösteriyor. Sanatı, geleneksel bağlarından koparıp özgürleştiren sanat hareketinin öncü kuramlarının yer aldığı bu yapıtta, resimdeki tinsel devrim olarak adlandırabileceğimiz, maddesel olandan uzaklaşıp soyuta yönelen dışavurumculuğun temelleri atılıyor. Kandinsky, bu kitabında, biçim ve rengin kendine özgü dilini ifşa ediyor.

FUKARA ÖLÜSÜ – SUAT DERVİŞ

Suat Derviş’in bilinen üç öykü kitabı, Ahmet Ferdi, Behire’nin Talipleri ve Beni Mi? onun 1921-24 yılları arasında yazdığı öykülerden ibarettir. Oysa Derviş, tüm kariyeri boyunca öykü yazmaya devam etmiştir. Gazete ve dergi ciltleri arasında kalan yüzlerce öyküsünden, 1930-41 yılları arasında yazılmış yirmi yedi tanesi bu derlemede bir araya geliyor. Fukara Ölüsü’ndeki tüm öyküler insanın ‘para’yla ilişkisine dair. Derviş’in karakterleri paranın yokluğu ya da varlığıyla sınanıyor bir bir.

“Eline alışık olmadığı bir para geçince, parasızlık yüzünden çekmeye mahkûm olduğu bu hayattan kaçmak istemişti. Bir gün için bile olsa yaşamak, insan gibi yaşamak istemişti.”

Bizim Hikâye, Osmanlı’dan günümüze edebiyatımızda öykünün izini süren, öykücülüğümüzü var etmiş, geliştirmiş yazarların eserleri arasından en güzellerini, en başarılılarını, en önemlilerini belirli bir tematik bütünlük gözeterek ortaya koyan, 1850’lerden 1950’lere kadar bir asırlık öykücülüğümüzün verimlerini bir araya getiren bir kitap dizisi.

Bizim Hikâye dizisiyle birlikte, hem öykücülüğümüze dair bütünlüklü bir söz söylemek hem de yeni öykücüler keşfetmek üzere farklı yolculuklara yelken açıyoruz.

ESKİ YUNAN TOPLUMU ÜSTÜNE İNCELEMELER 1: TARİHÖNCESI EGE – GEORGE THOMSON

İngiliz bilim insanı George Thomson, tarihöncesi Ege’yi toplumsal, sanatsal ve felsefi yönleriyle incelemek için yıllarını verdi. Yazarın bu yoğun çalışmasının en seçkin ürünü, iki ciltlik Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler’dir. Eskiçağ üstüne yapılmış en yetkin araştırmalardan biri olan Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler’in ilk cildini oluşturan Tarihöncesi Ege, sosyal bilim alanında disiplinlerarası çalışmalar açısından da çığır açan bir yapıt.

George Thomson’ın etnoloji, arkeoloji, sosyoloji, dilbilim gibi disiplinlerdeki ileri birikimi damıtarak oluşturduğu bu başyapıtında, eskiçağın Ege’si ele alınıyor. Totemcilikten dine, kabileden devlete, kamptan kente, anaerkillikten ortaklaşmacılığa tüm bir tarihsel süreç gözlerimizin önüne serilirken, farklı Ege halklarının, kahramanlık çağı hanedanlıklarının ve onların destanını anlatan Homeros’un hikâyelerine de uzanıyoruz.

Yaşadığımız coğrafyanın tarihsel ve kültürel zenginliğini bir kez daha hatırlatan bu eşsiz yapıt, dilimize de aynı zenginlikte bir Türkçeyle kazandırıldı. Tarihöncesi Ege’yi Celal Üster’in 1983 yılı Azra Erhat Çeviri Ödülü’ne değer görülen çevirisiyle okurlara yeniden sunuyoruz.

“Eğer her kitabın bize bir şeyler öğrettiği düşüncesi yanlış değilse, bugüne kadar okuduğum ve çevirdiklerim arasında en çok şey öğrendiğim kitapların başında Tarihöncesi Ege’nin geldiğini söyleyebilirim. Neler öğrendiğime gelince, özellikle Tunç Çağı’na tarihlenen dönemde Ege’de anaerkillik, toprağı kullanma hakkı, kentlerin gelişimi ve destanın doğuşundan Ege’nin ilkçağ toplumları, uygarlıkları ve kültürlerinin ekonomik gelişme temeli üstündeki oluşumu, yapısı ve evrimine kadar pek çok şey sayabilirim. Ama bu uçsuz bucaksız alanı derinliğine ve ayrıntılı bir incelemeyle gözler önüne seren Tarihöncesi Ege’den asıl öğrendiğim, bir konunun incelenmesinde çok farklı bilim dallarının birbirini zenginleştirmesidir.”

BANA YENİ BİR HAYRET – BEKİR DADIR

Geldiler. Hepsi Birer Birer Geldi
Sonsuz Bir İncelikle Açıldı Kapılar
Geldiler. Geldikleri Yerleri Selam Diye Açtılar
Benim Bu İçimde Tekrarladığım Islık
Benim Bu Ağzımda Ufaladığım Kenar Dipleri
Bu Merhaba. Seğrilen Alın Çizgisi. Bu Yaşmaklı Sabah
Onların Ellerinde Dipdiri Bir Yenilgiydi
Sonra Bir Uykusuzluk Aldı Yürüdü Uyumsuzluğa
Onların Ellerinde Dipdiri

MURATHAN MUNGAN’IN SEÇTİKLERİYLE AİLE ALBÜMÜ

Aile Albümü’nde eski kuşaklardan ve günümüzden 80 şairin 127 şiiri yer alıyor. Bu şiirlerin ortak özelliği kişiyi eksen alan, bir anlamda vesikalık denebilecek şiirler olmaları. Kimisi çok bilinen kimisi ise biraz karanlıkta kalmış bu şiirler kendi dönemsel özellikleri ve temsil kabiliyetleriyle başka bir ışık altında yan yana getirilmiş bir edebi portreler galerisi oluşturuyorlar. Mungan’a kulak verelim:

“Bu seçki sizde kucağınıza aldığınız bir ‘aile albümü’ hissi uyandırsın istedim; kendi hayatınızdan, yaşadığınız kentlerden, oturduğunuz mahallelerden, büyüdüğünüz sokaklardan tanıdık gelecek yüzlerin, hayatların, açık ya da örtülü varlığını sezdiren hikâyelerin içinde yer aldığı, ‘tasvir edilen’ kişileri gözünüzde canlandırabileceğiniz şiirlerden oluşan ‘aile boyu’ bir albüm yapmak istedim. Farklı bir prizmayla geçmişten günümüze, dedelerden, ninelerden torunlara iz düşüren bir soy ağacı, simli bir şiir tarihi… Ömrü yıllara, zamanlara dağılmış şairler ailesinin bir albümü.”

What's your reaction?