Haftanın Kitaplığı – 30 Kasım 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz

CAHİDE: MELEKLER YERYÜZÜNDE YAŞAYAMAZ – EYÜPHAN ERKUL

“Sinemamızın ilk büyük yıldızı Cahide Sonku çocukken hayal meyal hatırladığım bir ibret hikâyesinin baş kişisiydi benim için. Onun hakkında yazılan, çekilen, çizilen hemen her şeyi aramaya, okumaya, izlemeye başladım.

Cahide Sonku’nun hayatına ne kadar hâkim olsam da Eyüphan Erkul’un yazdıklarını sanki ilk kez öğreniyormuşum gibi büyük bir ilgiyle okudum. Sonra kızım da dahil 2000 sonrası doğanların, hatta geçen yüzyılın son on yılında dünyaya gelenlerin hiç bilmediği o görkemli yılları, tanımadıkları o şahane isimleri onlara tanıtmak, unutmamak, unutturmamak gerek diye düşündüm.” İclal Aydın

İclal Aydın Kitap Kulübü’nün sunduğu, deneyimli yazar Eyüphan Erkul’un kaleme aldığı Cahide: Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz, Türk sinemasının en büyük yıldızlarından Cahide Sonku’nun hayat öyküsüne dayanan etkileyici ve dramatik bir biyografik roman. Cahide’nin zirveden yokluğa uzanan hayatı hiç bu kadar ayrıntılı işlenmemişti. Seneler süren bir çalışmanın eseri olan roman, bir kuşağın anılarını tazelerken genç nesle ülkenin gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerinden birini tanıtmayı hedefliyor.

Türk sinemasının en parlak yıldızıydı Cahide.

Filmlere bile sığmayacak bir ömür yaşayan, kayan bir yıldız…

Ne ondan önce ne de ondan sonra kimse onun mertebesine ulaşamadı. Hiç kimse onun kadar tanınmadı, onun kadar sevilmedi, onun kadar arzulanmadı. Ama onca sevgi selinin ortasında hep köksüz yaşadı Cahide… Ön adı Serap’tı, hayal gibiydi biraz. Belki de bu yüzden hiç yaşamamış gibi davrandı ömrünün son deminde. Bir rüya gibi geldi geçti sinema tarihimizden. Sanki bir an esti ve etkisi sürmeye devam ediyor hâlâ. Kimsenin çıkamayacağı kadar zirveye çıktı, kimsenin göremeyeceği diplerde gezindi. Yine de her seferinde ayağa kalktı. Sinemadaki ilk “starımız” oydu. Hayat denen uğultunun içinden hızla geçip gitti ve rüzgârı hâlâ dinmedi. Dinmeyecek…

ÖLÜME ÜÇ KALA UYANDIR BENİ – HARUN ÖZEN

Saçmalama Kudret” ve “Karton Kanatlı Melekler” adlı başarılı romanların yazarı Harun Özen’den heyecanla okuyacağınız yeni bir korku-gerilim eseri: “Ölüme Üç Kala Uyandır Beni”

Bu duvarın arkasında ne var, görebiliyor musun? Peki yanı başında duranı, nefesini kulağına üfleyeni, tenine sürtünüp geçeni hissedebiliyor musun? Dünyanın sadece gördüklerin, duydukların ve dokunduklarından ibaret olduğuna emin misin? Kolundaki saate, duvardaki takvime bakarak anlayabiliyor musun zamanın ne ifade ettiğini? Yaşadığın anın, evvelinde defalarca kez yaşandığını, yarının ve dünün iç içe geçmiş labirentlerden oluştuğunu söyleseydim sana, bulunduğun yere bakıp yine de emin olabilir miydin zamanın mutlak gerçekliğinden? O zamanın bükülüp kırılabildiğini görebilseydin, yine de sapasağlam bağlarla tutunabilir miydin aklının çıkıntılarına? En eski masalın ve peşi sıra sürüklediği lanetin hâlâ aramızda dolaştığına şahitlik edebilseydin, yüzleşme cesareti gösterebilir miydin yaşamını çepeçevre saran karanlıkla? En büyük yalancı, ışığın bizzat kendisi mi? Cevabını bilmek istediğine emin misin? Belki daha önce defalarca okudun bu kitabı, defalarca okuyacaksın belki de… Bu cümleleri kaç kez yazdım bilmiyorum, daha kaç kez yazacağımı da. Bozkırın üzerinde kadim ve titrek bir leke misali sırıtan o uzak köyde yaşananlara şahit olduktan sonra, sadece sen verebileceksin bu soruların cevabını. Başlayalım mı bir kez daha?

ÇOBAN KULÜBESİ – TIM WINTON

Avustralya’nın en çok satan yazarları arasında yer alan Tim Winton, iki kez Man Booker’a aday gösterildi. Romanları birçok dile çevrildi, birçok ödül aldı. Sert mevzuları hassas, yer yer lirik bir dille anlatmasıyla öne çıktı. Dünya çapında övgüler alan, satış listelerinde bir numaraya çıkan son romanı Çoban Kulübesi de dahil olmak üzere yirmi dokuz kitabı var. Kitapları Avustralya’da şimdiye dek iki buçuk milyondan fazla sattı.
Roman, öksüz Jaxie Clackton’ın babasının ölümüyle başlıyor. Suçun üzerine kalacağını sanan Jaxie yanına sadece bir su şişesi, bir tüfek ve birkaç konserve alarak evden kaçıyor. Telefonunun şarjı tek çubuk. Uçsuz bucaksız Batı Avustralya kırsalında yalnız olduğunu sanırken, sürgündeki bir rahiple karşılıyor.
Çoban Kulübesi hayatta kalmaya, aşka, dostluğa, aileye, yozlaşmış değerlere, özgürlüğü kendi hapishanesi olan insanlara dair sert ama muzipliği de elden bırakmayan fişek gibi bir roman.
“Winton Avustralya’nın büyük romancısı değil, büyük romancı, konu kapanmıştır.”
The Times

“İngilizcede daha incelikli yazan pek az yazar var.”
Chicago Tribune

“Hem alkışlanan, hem de çok satan, kıskanılası bir yazar olan Winton yerel şeyleri şiirselleştirme konusunda özellikle yetenekli ama kaleminin en önemli özelliği çıplaklığı.”
The Guardian

“Elden bırakılamayacak kadar dokunaklı. Büyüleyici. Kimi zaman bizim Cormac McCarthy kadar kasvete bürünen bir romancıdan en çıplak haliyle bir hayatta kalma romanı.”
The Washington Post

SANAT TARİHİNİN SONU – HANS BELTING

Sanat Tarihinin Sonu

Hans Belting, modernliğin, tarihin ve nihayet insanın sonunun ilan edildiği çağdaş zamanlarda, modernlikten beri sanata yön vermiş olan “sanat tarihi”nin de sona erdiğini öne sürüyor.

“Sanat tarihinin sonu”, sanatın ya da sanatla ilgilenen bilimin sona erdiğine değil, sanatta ve sanat tarihi söyleminde yerleşmiş bir geleneğin bittiğine işaret ediyor. Sanat tarihinin kurduğu çerçeveye sığamayan çağdaş sanatın sonunda onu parçaladığını öne süren Belting, günümüzde sanat üzerine düşünmek ve yazmak için bambaşka bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu savunuyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ve ABD’de modernizm ve avangardın seyrini izleyerek, çağdaş sanattaki gelişmelerin kökenlerini ve sonuçlarını irdeliyor. Yüksek/düşük kültür ayrımı, sanat eleştirisi karşısında sanat tarihi, modernizmin sanat tarihinde icat edilişi gibi meselelere eğiliyor.

“Modernizmin mücadelesini verdiği tabulardan kurtuluş, sanat hiç kimseyi kışkırtmaz olduğundan beri değerini yitirdi Modernizmin icadı olan burjuva-karşıtı avangardın meydan okuması, burjuvazinin çöküşüyle birlikte avangard da düşmansız kaldığı için, ortadan kalktı. Bir “seçkinler kültürü” imgesi etrafında yapılan tartışma, herkesin kendi seçimini yapabileceği bir kitle kültürü düzeyinde hükümsüzleşti. Son olarak da, kimliğin ya da çelişkinin yeri olarak tarih, her yerde hazır ve nazır ve kullanılabilir olduğu ölçüde, otoritesini yitirdi. Böylelikle tarihsel kültürümüze yön veren imge olarak sanat tarihi de ortadan kalktı.”

Hans Belting

TÜNEL / OPERASYON KUNDUZ AVI – SERDAR UZUNYOL

Başarısızlığı ve umutsuzluğu kabul etmeyen, birbirinden yetenekli soruçturmacılardan oluşan hırsızılık büro ekibi…

Türkiye’de suç kayıtlarına giren, gerçek hırsızlık olaylarının benzerleri ile karşılaşırsa…

Sizce her temas göründüğü gibi mi iz bırakır?

Yaşanmış olaylardan esinlenerek kurgulanmış bu sıra dışı hikayenin derinliklerinde kaybolmaya hazır mısınız?

GÖRÜNMEZ İZLER – ANNA HOPE

Dans eğitmeni olan Hettie, babasının ölümüyle kendisini evin geçimini sağlarken bulmuştu. Fazlasıyla katı annesi ve savaştan eski hâlinin bir gölgesi olarak dönen abisi de ona hiç yardımcı olmuyordu. Hettie uzun süredir hayata, savaşa, ailesine ve belki de en çok kendisine öfke duyuyordu.

Evelyn, sevdiği her şeyi kaybettikten sonra Emeklilik Bürosu’nda çalışmaya başlamıştı. Her gün yüzlerce yaralı askere ve onların karşılık bulmayan hizmetlerine tanık olmak, inançlarını derinden sarsıyordu. Umut edebilmek bile onun için imkânsızdı artık.

Ada ise her sokakta, savaşta kaybettiği oğlunu görüyordu. Zaman sanki donmuştu ve ona nasıl davranacağını bilemeyen yirmi beş yıllık kocası ondan gitgide uzaklaşıyordu. Bir gün evine gelen genç bir adam belki de ona yıllardır tutunduğu acıdan kurtulmak için bir şans verecekti.

Meçhul Asker’in naaşı, savaşta ölen tüm askerleri onurlandırmak adına yapılan anıtmezara doğru ilerlerken bu üç kadının hayatları da hızla birbirine yaklaşıyordu.

• 2014 Specsavers Ulusal Kitap Ödülleri, Yılın Yeni Yazarı Adayı
• 2015 Walter Scott Ödülü Adayı
• 2015 HWA İlk Kitap Ödülü Adayı

“Görünmez İzler tüm o şefkati ve sessiz önsezisiyle oldukça dokunaklı. Anna Hope, 1. Dünya Savaşı’ndan sonraki o gergin huzura özgün ve etkileyici bir pencere açıyor; karakterleri belirsizliğin, bilinmezliğin ve nihayetinde beklenmedik olanın çekimine kapılıyor.”

Chrıs Cleave

“Yepyeni, özgüven dolu ama aynı zamanda ölçülü olan bu çıkış romanı, çok büyük bir trajediyi dokunaklı bir şekilde ele alıyor.”

Kirkus Reviews

“Anna Hope, savaşın paramparça ettiği dünyalarına veda etmeye duydukları isteksizlikle birbirlerine bağlanan kadınların hikâyelerini anlatıyor.”

New York Times Book Reviews

“Görünmez İzler, savaşın acı verici sonuçları ve hayatımıza devam etmemizi sağlayan küçük, cesurca ya da sıradan yollar hakkında merak uyandıran, duygu yüklü bir çıkış romanı. Tek kelimeyle bayıldım.”

Rachel Joyce

“Karakterler öylesine gerçek, kusurlu ve arayış içinde ki insan Anna Hope’un ne kadar mükemmel bir hikâye anlattığını neredeyse unutuyor.”

Sadıe Jones

What's your reaction?