Haftanın Kitaplığı – 30 Ekim 2023
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
Yankı Odası
Yazar: John Boyne
Çevirmen: Mert Doğruer
Yayınevi: DeliDolu
Attığınız bir tweetle, nasıl bir anda tüm dünyayı karşınıza alabilirsiniz?
John Boyne`un hiciv dolu kaleminden çıkan Yankı Odası, dijital çağın kaçınılmaz bir yansıması olarak giderek sanallaşan hayatlarımızın banallığı üzerine düşündürürken, mahremiyet kavramının ne denli sarsıldığını gösteren çarpıcı bir eser.
Sahip oldukları her türlü lükse ve konfora rağmen tarifsiz yoksunlukların pençesine düşen bireylerin bitip tükenmek bilmeyen yeni heyecan arama tutkularını keskin bir gözlem gücü ve karakteristik bir mizahla eleştiren yazar, sosyal medya bağımlılığı ekseninde tartışmalı meselelere temas ediyor.
Sosyal medya platformlarının ve ardı arkası kesilmeyen influencerların popüler kültür bağlamında toplumda arttırdıkları ahlakî yozlaşmayla gerçeklik anlayışımızı bulandıran roman; algı yönetimi, suç ve itibar gibi demir tellerle örülü konuları sürükleyici bir anlatıda buluşturuyor.
İnsan olmak hata yapmayı da içerir ama işleri gerçekten berbat etmek için bazen sadece bir cep telefonu yeter!
Cleverley ailesi kendilerine “bahşedilen” ayrıcalıkların doyumsuz zevk-ü sefasıyla olası felaketlerden sadece bir tweet uzakta, parıltılı bir yaşam sürmektedir. Altmış yaşındaki George Cleverley, BBC`deki ışıltılı kariyerinin sarhoşluğundan bir türlü kurtulamayan, etrafı ünlülerle çevrili popüler bir televizyon programcısıdır. Kalpleri çarptırma ustası eşi Beverley ise kitaplarını daima gölge yazarlara kaleme aldıran, dünya çapında tanınan bir aşk romanları yazarıdır. Bu iki yozlaşmış karakterin çocukları da ebeveynlerinden çok farklı değildir şüphesiz. Ciddi sosyal sorunların gölgesinde öğretmenlik mesleğinde dikiş tutturmaya çalışan Nelson, takipçi sayısını artırmak ve paylaşımlarını geniş kitlelere beğendirmek için her yolu kendine mubah gören sanal âlem prensesi Elizabeth ve henüz öğrenci olmasına rağmen karşısındakinin zaaflarıyla acımasızca oynama konusunda kimselerin eline su dökemeyeceği, küçük dolandırıcı Achilles. Ne aile ama! Üstelik her bir ferdi karmaşık duygu dalgalanmalarıyla varoluş çıkmazına sürüklenmişken birbirlerinden rol çalmak için çırpınıyor. Hem de canları acıtma pahasına bambaşka yankı odalarında benlik savaşı verirken…
John Boyne, sosyal medyayı altüst eden bu romanıyla sanal dünyanın çılgın talepleri karşısında peş peşe yapılan hataların kimi zaman geri dönüşü bulunmayan sorunlara neden olabileceğini hatırlatıyor.
İrlanda Edebiyat Ödülleri kapsamında finale kalan Yankı Odası; teknolojik harikaların ehil ellerde yepyeni dünyalara açılan birer kapı görevi üstlenirken; gafillerin, dikkatsizlerin ve beceriksizlerin ellerinde ise nasıl hain birer silaha dönüşebileceğinin altını çiziyor.
Dildo – Yaşam Yazın ve Sanatın Mekaniği
Yazar: Cem Akaş
Yayınevi: Kafka Kitap
“‘Hakiki’nin yerini tutması için üretilen bir ‘gerçeklik’tir dildo, ama burada kalmaz; yerini tuttuğu ‘hakiki’nin ötesine geçer, onda olmayan özellikler, fonksiyonlar kazanır ve böylece kendi ‘hakiki’liğine erişir; artık yalnızca başka bir şeyle karşılaştırılarak tartışılmaz, kendi hakikiliği çerçevesinde değerlendirilir.
Yazın, sanat ve diğer kültürel yapıtlar için dildo bu anlamda bir simgedir; bu yapıtlar bir şeye benzemeye çalışan, bir şey hakkında olmaya çalışan birer ürün olmaktan çıkar ve kendileri ‘bir şey’ olur; o şeyler artık dünyanın hakikatine eklemlenmiş birer hakikattir.”
– Cem Akaş
Akaş’ın bu kitapta bir araya gelen denemeleri, kimi sözcüklere yeni anlamlar biçme cesareti vermekle kalmayıp altbaşlıkta kendini gösteren meselelere de başka bir gözle bakmayı gerektiriyor.
Mümkünse, yepyeni gözlerle…
Hal böyleyken, içerideki satırlarda saklı küçük bir mesajı buraya taşımak belki de en iyisi:
Yapıttan çıkarken dikkat edilmesi gereken hususlar:
Kapıyı çarpmadan çıkmak en iyisidir – dönmeniz gerekebilir.
Müzede Kaybolduğumuz Gün
Yazar: Laure Monloubou
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Bugün günlerden okul gezisi günü! Çocuklar sınıfça müze ziyareti yapacaklar.
Bütün öğrenciler kırmızı şapkalarını taktı, herkes arkadaşıyla el ele tutuşacak ve kimse arkadaşının elini bırakmayacak!Müzede konuşmak, yemek yemek, bağırmak, sergilenen nesnelere dokunmak yok!
Noemi ve Henri sınıflarıyla birlikte müzeyi geziyorlardı ki birden yalnız kaldıklarını fark ettiler. Peki herkes nereye gitti?
Şarkı Söyleyen Düşünceler
Yazar: Andrey Platonov
Yayınevi: Natama
Sevişme ve şehir üstüne hem hafif hem de ağır bir roman; okuması kavraması kolay hesaplaşması güç. İnsanın anarahminden başlayıp siberuzaylara uzanan serüvenine getirilmiş hem yepyeni bir yorum gibi hem de yaşlı bir bilgenin uyarıları gibi okuyabileceğiniz deyim yerindeyse ister istemez seveceğiniz bir Sevişme. “Cinslerin Şehir İçinde Gezinişleri ve Gezinirken İçine Düştükleri Haller Üzerine Alçakgönüllü ve Berbat Ruhlu Bir Roman Denemesi”.
Büyük İnsanlık
Yazar: Gülşen İşeri
Yayınevi: İnkılap Kitabevi
Bugün kaç işçi öldü dünyada?
Peki ya Türkiye’de?
Onlar bazıları için sadece günlük, aylık ve yıllık olarak ortalamaları alınan birer sayı. Oysa onların birer hayatları vardı, sevdikleri, geride bıraktıkları, uğruna öldükleri. Ve yazık ki uğruna ölmeye devam edecekleri…
Bu kitap, artık uğruna ölmesinler diye hazırlandı. İş ve işçi güvenliği sağlansın, üç kuruş için hayatlar harcanmasın diye çıkıldı yola. Kimi zaman Zonguldak oldu yolun sonu, kimi zaman Diyarbakır, kimi zaman Ordu. Hikâye her yerde aynıydı. Bir işçi, bir mecburiyet, bir ölüm…
Kimi ailesine bakmak için yerin dibine inmek, kimi metrelerce yükseklere çıkmak, kimi zehir solumak zorunda. Yerler farklı olsa da her biri ölümün kıyısında. Ve sordu bir işçi daha, “Ölüm hep bana mı düşer usta?”
Büyük İnsanlık, zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey olmayanların hikâyesi…
Sözcükleri Tadan Adam – Duyularımızın Tuhaf ve Ürpertici Dünyası
Yazar: Guy Leschziner
Çevirmen: Deniz Keskin
Yayınevi: Metis Yayınları
“Bu kitapta sizleri duyuları bir şekilde değişikliğe uğramış, farklılaşmış, dünyalarının belli bir kısmına dair algıları azalmış veya artmış, gerçekliğe dair fikirleri duyuları tarafından sıradışı ve çoğunlukla da şaşırtıcı şekillerde biçimlendirilen çok sayıda insanla tanıştıracağım. Bunlardan bazıları doğuştan itibaren böyle yaşamış, bazılarıysa hayatlarının ileriki aşamalarında deneyimleri değişikliğe uğramış olan insanlar.
“Nörolojide öteden beri geçerli olan bir ilke vardır: Bir sistemde terslik yaşandığı zaman onu incelediğimizde, sistemin normal işlevine dair kavrayışımız artar. Bu kitapta aktarılan hikâyeler duyularımızın –her birimiz açısından– kısıtlarını ve tuhaflıklarını, sinir sistemimizin yapısal ve işlevsel bütünlüğüne ne kadar bağımlı olduklarını ve daha da önemlisi, her birimizin dünyaya dair algısının gerçeklikten epeyce farklı olabileceğini açık seçik ortaya koyuyor. Bu insanların tecrübeleri gerçekliğin tabiatına ve insan olmanın ne demek olduğuna dair sorular ortaya atıyor.”
Hiç fiziksel acı hissetmeyen Paul, kör olduğu halde etrafında zombi yüzleri gören Nina, sürekli ölüm ve çürüme kokusu alan Joanne, sıcak nesneleri soğuk, soğuk nesneleri de sıcak gibi hisseden Alison, sözcüklerin tadını alan James ve daha niceleri… Nörolog Guy Leschziner bu kişilerin hikâyelerini, alışılmadık durumlarının neden ve sonuçlarını anlatırken, konuya sadece bilimsel değil insani bir açıdan da yaklaşarak bize her yaşamın kendi içinde biricik ve değerli olduğunu hatırlatıyor.