Haftanın Kitaplığı – 30 Ağustos 2020
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
SAHTEKAR – JAVIER CERCAS
“Büyüleyici… Sahtekâr’ın aldatma yöntemleriyle sınırlı kalmayıp aldatılanın da yalanları kabul etmekteki istekliliğine ışık tutuyor.”
Publishers Weekly
Sınırın Yasaları, Saplantı ve Kiracı romanlarını yayınladığımız, çağdaş dünya edebiyatının usta kalemlerinden Javier Cercas, Sahtekâr’da, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın Flossenbürg toplama kampında kaldığını, savaştan sonra ülkesine döndüğünde ise Franco rejimiyle mücadeleye giriştiğini iddia eden ve tüm bunlara uygun bir otobiyografi yaratıp İspanya İç Savaşı sonrası ülkesinde, cesareti ve dik duruşu onurlandırılan; tarihsel hafızanın, daha doğrusu hafıza sektörünün öncüsü Enric Marco’yu ve inşa ettiği gerçek-kurmaca dünyasını anlatıyor.
Enric Marco bir sahtekârdır kuşkusuz; ama temize çıkarılma çabasından ya da linç edilmekten daha fazlasını hak eder: Anlaşılmak. Cercas’ın “romanesk sanatçı” olarak nitelediği Marco, itirafına kadar ülkesinin önemli sivil toplum kuruluşlarında çalışmış, gazete ve dergilere yüzlerce röportaj vermiş, toplama kamplarını ve Nazilerin işkencelerini anlatmış, okullara giderek faşizm karşıtı konuşmalar yapmış, anmalara ve konferanslara katılarak büyük bir yalanın içinde doğruları söylemiştir.
Sahtekâr, Cercas’ın Enric Marco’nun işaret ettiği ipuçları doğrultusunda, yaşamının kimi yakın tanıklarıyla çıktığı yolculuğu, kurmaca ile gerçeğin iç içeliğini tarttığı, tekrarlarla hafızayı diri tuttuğu eşsiz bir 21. yüzyıl klasiği. “İyi niyetli” yalancının, Barselonalı Don Quijote’nin bu dolambaçlı hikâyesini okurken şu soruyu soracaksınız kendinize: Yalan, asılsızlıktan, kasıtlı asılsızlıktan daha mı kötüdür?
“Bir yazarın rolü, gerçeğin doğası, hafızayla tarih arasındaki savaş üzerine çok önemli bir inceleme.”
Deborah Mason
NEYDİ O GELECEK BAYRAMLAR – ZAFER KÖSE
Ölümle erken randevusundan önce Zeynep ilk gençliğini yaşadığı kasabaya dönmelidir. Şehirde geçirdiği başarılı yılların gözünde bir anlamı kalmamıştır, ailesiyle yeniden bütünleşecektir. Ama ne kasaba bıraktığı gibidir ne de ailesi.
Yoksa geçmişteki o hayat, Zeynep’in hayalinde yaşattığı gibi değil midir? Sonradan yazdığı günlükleriyle kendini mi kandırmaktadır?
Neyse ki Fidan vardır orada. Gerçektir, güzeldir, Zeynep’in kasabadan ayrıldığı yaştadır. Ve Deli Metin vardır. Umuttur, özgürlük hayalidir, Şirinler Projesi’ni yeniden canlandırmıştır.
“Zafer Köse, Neydi
O Gelecek Bayramlar’da yitirdiklerimizi ve hâlâ önümüzde uzanan umutları neşesini kaybetmeyen bir hüzünle anlatmış. Zeynep’in yılları gibi akıp giden, sorgulayıcı, keyifli, okunması gereken bir roman.”
Zülfü Livaneli
SİYAH DERİ BEYAZ MASKELER – FRANTZ FANON
“Bir Çinhintli kendine özgü bir kültür keşfettiği için ayaklanmamıştır. ‘Yalnızca’ birçok bakımdan artık soluk alamadığı için ayaklanmıştır,” diyen Frantz Fanon’un Siyah Deri, Beyaz Maskeler’i ABD’deki Kara Panterler ve Üçüncü Dünyadaki bağımsızlık mücadeleleri gibi siyasi hareketlere ilham kaynağı olmuş, aynı zamanda sömürgecilik ve ırkçılıkla bağlantılı kimlik sorunlarının tartışılmasına öncülük etmiş kitaplardan biri. Irkçılığın, ayrımcılığın —heyhat!—hâlâ gündemde olduğu dünyamızda da modern eşitlikçi düşüncenin klasiklerinden biri olarak güncelliğini koruyor.
Siyah gerçekliğini anlamaya çalışırken Fanon, İkinci Dünya Savaşı’na Fransa Özgür Ordusu saflarında katılmış genç adamın savaş sonrasındaki gündelik yaşantısından ve hocası Aimé Césaire’in Siyah kimliğine sahip çıkan düşüncesi ile şiirinden hareket ediyor, uzmanı olduğu psikiyatri ve psikanalizden yararlanıyor; ayrıca felsefeden, özellikle Jean-Paul Sartre’ın Yahudi düşmanlığı ve Siyah-karşıtı ırkçılık üzerine yazılarından hem besleniyor hem de yer yer onlarla tartışarak ilerliyor.
Tetikte bekleyen bir bilinç ile şiirsel bir dili birleştiren bu etkileyici metin ırkçılık, sömürgecilik ve
“İnsan” üstüne düşünmek isteyenler için.
LEZZET FETİHLERI – ÜÇ BÜYÜK BAHARAT KENTİNİN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ – MICHAEL KRONDL
Tarçın, zencefil, kimyon, karanfil, kakule, muskat, karabiber… Doğudan, bilinmeyen diyarlardan gelen onlarca çeşit baharatla yemeklerini lezzetlendiren, damaklarını şenlendiren Batılıların baharat ticaretini tek başlarına ele geçirme hamlesi sadece Avrupa’nın değil, dünyanın kaderini de değiştirmişti: Baharatlar zamanla Venedik kadırgalarında taşınan “gizemli” tılsımlar, Haçlıların devasa ticaret gemilerine yü klenen egzotik hazineler olmaktan çıkıp Felemenk Doğu Hindistan Şirketi’nin ambarlarına boşaltılan alelade ama çok kârlı ticari mallara dönüştü. Baharatların Venedik, Lizbon ve Amsterdam’ı sırasıyla dünyanın en zengin şehirleri haline getirip Avrupalıları âdeta “medeniyetin taşıyıcıları” kılan yolculuğu,dünyanın öbür ucundaysa köle ticaretini, soykırımları, sömürgeciliği yerleştirdi.
Michael Krondl, Lezzet Fetihleri’nde tüm bu çerçevelerde olağanüstü zenginliklere, maceralara, acımasız kıyımlara sebep olan, imparatorlukların kaderini değiştiren baharatların hem yemek tarihinde hem de dünya tarihinde oynadıkları rolü ele alıyor. Baharat imparatoru olmuş üç büyük kenti odağına alan Lezzet Fetihleri Haçlı Seferleri’nden Doğu’daki cennet arayışlarına, Ümit Burnu’nun keşfinden küreselleşmenin ilk adımlarına, yemek kültüründen sömürgeciliğe uzanan geniş bir yelpazede, baharat kokularıyla dolu bir tarih anlatısı…
“… karabiber öğütücünüzdeki buruşuk küçük kırmızı taneler Avrupa’nın dünya sahnesine girişinin ve dünyayı fethedişinin işaretini vermişti. Küreselleşmenin kökeni doğrudan baharat ticaretine dayandırılabilir.”
– Michael Krondl –
KAPLUMBAĞA KADINLAR – TÜLAY GÜZELER
Üçüncü kuşak gayrimenkul zengini İzmirli bir aileye mensup Belur’un hayatı, fobik atakla darmadağın olur. Yalnız yaşama yetisini kaybeden Belur, önce evcil hayvanlarına, sonra dostlarına, Görünmez Tiyatro grubundaki arkadaşlarına ve akrabalarına sığınmaya çalışsa da ihtiyaç duyduğu destek evin temizlikçisi Kapi’den gelecektir. Çocukluğu Bornova’da Çingene mahallesinde (Tarlabaşı) geçmiş, yoksul ve gudubet Kapi’den. Onun gecekondu mahallesindeki derme çatma evi, Belur’un hayatını sürdürebileceği biricik yere dönüşecektir.
Romanda Kapi’nin Belur’a anlattığı “Katırların Efendisi” metin içi metinlerdendir.
DENİZ KIZI VE DELFİ – ŞAHİKA ENCÜMEN
Deniz kızı Şahika ve minik yunus Delfi’yle heyecan dolu bir macera yaşamaya hazırlanın. Masmavi okyanusun derinliklerinden yunus parklarına uzanan bu macerada sayısız deniz canlısıyla tanışacak ve onların dünyasını daha yakından tanıyacaksınız. UNDP Türkiye Sudaki Yaşam Savunucusu Şahika Ercümen, bu kitapla çocukları, mavi dünyayı tanıyıp sevmeye ve korumaya davet ediyor. Tüm canlıların uyum içinde yaşadığı, temiz bir dünya için…