Haftanın Kitaplığı – 29 Haziran 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

SON – KARL OVE KNAUSGAARD

Kitaplar yayımlandıktan sonra bir gün Linda’nın Stockholm’deki terapisti telefon etti, onunla konuşmak istediğini söylerken sesi buz gibiydi. Linda’yı da onun mücadelesini de çok yakından tanıyordu ve benim girişimimin gerçekten ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Koridordan yatak odasına geçerken her seferinde aynı duyguya kapılıyordum: Ona yıkmıştım ve şimdi saklıyordum. Yakında birlikteliğimiz onuncu yılına girecekti; ben herkes gibi olduğumuz, çatışmalarımızın herkesinkiyle aynı olduğu ve Linda’nın bunlarla herkes gibi başa çıkması gerektiği düşüncesinden yola çıkmıştım. Onun öfke patlamalarını, beni kontrol etmeye çalışmalarını görmüştüm; fakat her şeyi yitirme korkusunu, uçurumun kenarına geldiği duygusunu görmemiştim. Ben çamaşır sepetleri, kovalar, makineler ve bebek bezi torbaları görmüştüm. Puset, çocuk giysisi, küvet ve beşik görmüştüm. Linda’nın çocuklara ne kadar yakın olduğunu, onlara gereken her şeyi verdiğini görmüştüm; fakat bunun ona neye mal olduğunu görmemiştim. Şimdi görüyordum, çünkü kayıp düşmüştü ve batıyordu. Giderek daha derine batıyor, giderek uzaklaşıyordu. Günlük hayat artık erişimi dışında kalmıştı. Bulunduğu derinliklerden bunu görebiliyordu ve kendisini sonuna dek zorlarsa uzanıp dokunabiliyor, birkaç dakikalığına buraya gelebiliyor, kucağına bir çocuk alabiliyordu; ne var ki daha fazlası, onlara bir meyve vermek, bir şaka yapmak, ilginç bir konuda soru sormak, onları giydirip parka götürmek gibi hayatı oluşturan kolay şeyler elinden gelmiyordu. Tüm bunlar kolaydır, dolayısıyla o sırada onlara değer vermeyiz, ancak daha sonra, çocuklar büyüdüğünde, onlar iki veya dört yaşındayken, hem onlar hem de biz farklı bireylerken yaptıklarımızı hatırlarız ama o zaman olduğumuz insanlar sonsuza kadar yitip gitmiştir.

“Nihayet Knausgaard’ın Kavgam serisinin çok beklenen ‘Son’ kitabı. Hitler ve Nazizm’in anlatıldığı, kötülüğün doğasının anlatıldığı sayfalar. Hitler’in Kavgam’ı ile Knausgaard’ın Kavgam’ı arasında kurulan huzursuz edici tüm o paralellikler bu kitaptan fışkırıyor.”

Booklist

“Knausgaard’ın epik serisinin ‘Son’ kitabı. Heyecan verici.”

Publishers Weekly, starred review

“Knausgaard’ın heybetli Kavgam serisinin olağanüstü ‘Son’ kitabı. 21. yüzyılın en önemli edebiyat girişimi.”

(Guardian)

“Tek kelimeyle Epik. Sizi tamamen içine alan bir dünya yaratıyor. ‘Son’, nefes alıyor.”

Sunday Times

“Altı ciltlik Kavgam bize özel bir şey sunuyor: Başka bir insan’ın arkası yarınlarında tümüyle kendinden geçmek.”

Melissa Katsoulis, 

The Times


“Son, Kavgam serisine cesur bir veda… Seriyi yeniden ve yeniden okuyacağım.”

(William Leith, Evening Standard)

“Kavgam, Knausgaard’ın sıra dışı 6 ciltlik romanı tüm bilinen ticari reklamları alt üst ederek yazarını bir rock yıldızı haline getirdi. Sadece Norveç’te 450.000 adet satıldı, her 9 yetişkinden biri Kavgam’ı okudu.”

Emma Brockes, The Guardian

“Bırakamıyorum, bırakmak istiyorum, bırakamıyorum, sadece bir sayfa daha, sonra akşam yemeğini hazırlayacağım, bir sayfa daha…”

Västerbottens-kuriren – İsveç

“Knausgaard’ı okumak Google Earth’e ilk kez bakmak gibi; uzaydan kıtayı, ülkeyi, sonra büyüdüğünüz kasabayı ve caddeyi yakınlaştırıp tıklıyorsunuz. Hepsi orada, sadece tıklamaya devam edin.”

London Review of Books

“Kavgam şaşırtıcı bir biçimde büyülüyor – ayrıntılar ve içtenliğin birleşimi, başka birinin beynine girme illüzyonu yaratıyor. Kavgam, kavgaya değer.”

GQ

“Kavgam insanın bakış açısını değiştiren bir kitap. İncil gibi.”

Heather Mallick, The Toronto Star

HAMAMBÖCEĞİ – IAN MCEWAN

“Zeki ama bir derinliği olduğu kesinlikle iddia edilemeyecek olan Jim Sams, o sabah huzursuz rüyalardan uyanınca kendini devasa bir yaratığa dönüşmüş buldu.”

İngiliz edebiyatının yaşayan en önemli isimlerinden Ian McEwan’ın yeni romanı Hamamböceği bu cümleyle açılıyor ve okurları hem çok tuhaf hem de çok tanıdık bir İngiltere’ye götürüyor: “Tersincilik” adı verilen ve ekonominin akışını bütünüyle tersine çevirmek üzerine kurulmuş bir ideoloji son yıllarda popülerlik kazanmış, hatta referandumdan galip çıkmıştır. Önceki hayatında iğrenilen bir yaratık –bir hamamböceği– olan Jim Sams anlam veremediği bir dönüşümün sonucunda kendini İngiltere başbakanının bedeninde bulduğunda büyük bir sorunla karşı karşıya kalır: Bir tarafta halkın iradesinin uygulanmasını bekleyen basın ve seçmenler vardır, öbür taraftaysa ülkeyi aklıselime davet eden birkaç yerel siyasetçi ve olup bitenleri hayretle izleyen dünya kamuoyu.

Hamamböceği, Londra’dan Brüksel’e ve Washington DC’ye dünya siyasetinin labirentlerine uzanırken İngiliz mizah geleneği ile Kafka’nın dünyasını buluşturuyor. Bu keskin hicvi, Ian McEwan’ın romanın kaynaklarına dair önsözüyle beraber sunuyoruz.

CASUSLAR MÜCADELESİ – JOHN LE CARRE

Savaşın üstünden uzun zaman geçmiş, Şube şaşalı günlerini geride bırakmış, çoğunluk bürokratik mücadelelere dalmıştır. Batı Almanya sınırına yakın bir bölgede gizli bir füze üssü bulunduğu dedikodusu Şube’ye ulaşır. Bu, istihbarat dünyasında eski yerlerini almalarını sağlayabilecek bir şanstır. George Smiley ve Circus’la rekabetlerinde sonunda kazanan taraf olma ihtimalini yakalamışlardır. Eski ajanları Fred Leiser’ı Doğu Almanya’ya kısa bir eğitim ve savaş günlerinin haşmetli hatıralarıyla yolladıklarında, istihbarat dünyasının büyüleyici perdesi aralanacak, bambaşka bir karanlık tüm pisliğiyle ortaya serilecektir.

John Le Carré’nin kalemi Casuslar Mücadelesi’nde  gerçekçi ve acımasız.

“Casusların büyüleyici yaşamları değil,  insanlığın trajik ve yıkıcı bir kaydı.”
New York Herald Tribune

“Nadir denk gelen etkileyici kitaplardan…”
Financial Times

KURTADAM – BORİS VİAN

Otuz dokuz yıllık renkli ve verimli yaşamı boyunca romanlar, şiirler, şarkılar yazan, trompetten ve cazdan vazgeçmediği gibi oyunculuk, şarkıcılık, mucitlikten de geri kalmayan ve doğal bir oyunbozan olan Vian’ın meslek hayatında Fransız Standartları Enstitüsü’nü seçmiş olması belki de sanat dünyasının en parlak ironilerinden biridir. Dönemin diğer bazı isimleri gibi doğaçlama yaşayıp eser veren Vian bugün asıl olarak yazar kimliğiyle ve antimilitarist bakış açısıyla tanınıyor.

Raymond Queneau’nun “Boris Vian, bir gün Boris Vian olacaktır,” dediği Vian’ın ölümünden sonra yayımlanan öykü derlemesi Kurtadam’da, insana dönüşen kurtlar, şehre çöken afrodizyak etkili bir sis, şamatacı müzisyenler, direksiyonu yolcusuna bırakan taksiciler ve duygularla tanışan bir yapay zekâ geziniyor.

Boris Vian’ın öykülerinde absürt ile normal arasında bir sınır yok, her an her şey mümkün, mesela bir karakter aniden ördeğe dönüşebilir ve bunun kadar normal başka ne olabilir ki?

“Onu dinledikten sonra farklı bir şeyler denemeye karar verdim.”

–Serge Gainsbourg

“İleride yaşıyordu. Geleceğin eksenindeydi, hâlâ da öyle.”

–Noël Arnaud 

DİLENCİLER VE KİBİRLİLER – ALBERT COSSERY

“Hayatı yaşamadan öğretmek cehaletin işlediği en iğrenç suçtu.”

İnsan ilişkilerine ve topluma getirdiği nüktedan ve kışkırtıcı bakışla Batı kültürünün son gerçek anarşist yazarı kabul edilen Albert Cossery’nin döneminin avangard yazarlarının aksine can sıkıntısı ve muğlaklıklardan uzak romanı, adaletsiz toplumların düzenini bozan hırsızlar, züppeler, dilenciler ve yersiz yurtsuzlardan oluşuyor. Eski felsefe hocası ve dilenci Gohar, uyuşturucu satıcısı ve şair Yeghen, otoriter ve eşcinsel polis amiri Nur El Dine, Kahire sokaklarında bir araya geliyor. Peki, toplumsal norm ve heveslere karşı çıkarken iç huzuru nasıl koruyorlar? Fakirliğin ortasında, usanmaz devlet güçlerinin durduramadığı yaşam enerjisini nasıl muhafaza ediyorlar?

Karakterlerinin içinden geçtiği dinmeyen hüzne ve beyhudeliğe rağmen, Cossery her eserinde boyunduruğa karşı insanlardaki inatçı inancın gücünü göstermeye devam ediyor.

-Henry Miller

Bir efsane… Otoritenin tüm biçimlerini çürüten yakıcı bir hiciv onunkisi. Mesajı çok açık: Cennet kaybolmadı, sadece hepimiz dünyanın cennetvari sadeliğinin tadına varamayacak kadar meşgulüz.

-Guardian

Camus gibi Cossery de ahlaki soruları absürdün filtresinden geçirerek inceler; Miller gibi o da başıboşları kucaklar. Bununla birlikte onun yazınında çok güçlü bir politik görev duygusu vardır. Cossery’e göre en şiddetli isyan edimi, iştirak etmemeyi tercih etmektir.

-Los Angeles Times

Albert Cossery … her gün karşımıza çıkması gereken bir isim. O kadar iyi ki: kusursuz bir üslupçu, boyun eğmez bir mizahçı, en önemli meselesi ise “her şeyin yanlış olduğu bir dünyada” hevesin beyhudeliği.

-David Ulin,  Los Angeles Times

RUHUN TELGRAFLARI – PETER ALTENBERG

“Altenberg bize önemsizmiş gibi görünen şeyleri ele alan bir dâhidir! O, bu dünyanın güzelliklerini kahvehane masalarındaki küllüklerde duran sayısız izmarite benzeten tuhaf bir idealisttir.”

Franz Kafka

20. yüzyılın sonu ve fin-de-siècle Viyana’sının en yenilikçi yazarlarından biri olan Peter Altenberg “telgraf tarzı” olarak adlandırdığı üslubuyla, aralarında Mahler, Schnitzler, Klimt ve Adolf Loos’un da bulunduğu geniş bir çevreyi derinden etkiledi.

Flâneur hayat tarzı ve radikal düşünceleriyle modernizme ilham kaynağı olan Altenberg, şiirle düzyazı, kurguyla keskin gözlem, sert gerçeklikle anlık izlenim arasındaki çizgiyi belirsizleştiren ve Baudelaire’in düzyazı şiirlerinden esinlenen özgün kısa metinleriyle tanındı.

Altenberg Ruhun Telgrafları’nda kafeler, kadınlar, gece hayatı, edebiyat, estetik ve genel olarak Avrupa yaşamına ilişkin en kişisel görüşlerini doludizgin ifade ederken, tezcanlı çağımıza ürkütücü bir önseziyle seslenen modern bir estetik geliştiriyor, kelimenin tam anlamıyla “bohem” bir yazarın merceğinden Avrupa’da bir yüzyıl sonuna ışık tutuyor.

“Eğer ‘ilk duyuşta aşk’tan söz etmek mümkünse, Altenberg’in metinleriyle karşılaşmamı böyle betimleyebilirim.”

Thomas Mann

What's your reaction?