Haftanın Kitaplığı – 28 Şubat 2022

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

KADINCA BİLMEYİŞLERİN SONU / 1960-1980 DÖNEMİNDE FEMİNİST EDEBİYAT – DUYGU ÇAYIRCIOĞLU

Duygu Çayırcıoğlu’nun Türkiye’de feminizmin henüz adının anılmadığı, anılsa da olumsuz şekilde anıldığı bir dönemde, feminist duyarlılığın edebiyatta yol alışına dikkat çektiği Kadınca Bilmeyişlerin Sonu – 1960-1980 Döneminde Feminist Edebiyat adlı çalışması İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.

Çayırcıoğlu, bu kitapla kadınların siyasal ve toplumsal hareketliliğinin, görünürlüğünün arttığı fakat özerk seslerinin henüz gür çıkmadığı 1960-1980 döneminde, edebiyat evreninde bir ön-feminizmin geliştiğini gösteriyor. Kadınca Bilmeyişlerin Sonu, kadınca bilinçlenmenin hikâyesini anlatıyor.

Nezihe Meriç, Sevim Burak, Sevgi Soysal, Leylâ Erbil, Adalet Ağaoğlu, Füruzan ve Tezer Özlü’nün eserlerinde, erkek egemenliğinin ve ataerkil aile kurumunun nasıl sorgulandığını görürüz. Özel olanın gerçekten politik olduğunu ve kadınların hayatının nasıl daraltıldığını “canhıraş” tasvir eden bu eserler, aynı zamanda kadınların bu baskıya –bazen de “delilikle”- nasıl direndiklerini hikâye ederler. Sevgi Soysal, Tante Rosa’yı “bütün kadınca bilmeyişlerin tek adı” diye tanımlar.

“Edebiyata kulak vermeden, feminizmin sesinin tam duyulamayacağına, sözünün tam anlaşılamayacağına ve feminizme ilişkin bir incelemenin eksik kalacağına inanıyorum. Bu metinlerin her biri, 1960’ların ve 1970’lerin sokağa taşamamış, içte kalmış sesidir. Hatta 1960’ların öncesinin de birikimi, birikmiş isyanıdır. Bu metinlerde yol alarak o dönemin siyasi atmosferini, toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde yaşanan çıkmazları/tıkanmaları ve elbette bu açmazlara karşı isyanı görmek mümkündür.”

AYNI GÜNEŞİN ALTINDA – KOLEKTİF

Bu antoloji, birçok açıdan diğer şiir antolojilerinden ayrılıyor. Ortaya çıkış süreciyle, iki ülkeden şair ve edebiyatçıları ortak paydada buluşturmasıyla ve kurulan değerli dostlukların yansımasını elimizde somut şekilde tutabiliyor oluşumuzla bize insan yanımızı hatırlatıyor. Hissettiklerimiz, düşündüklerimiz, yaşadıklarımız aynı olduktan sonra hangi dili konuşmuşuz, nerede doğmuşuz ne fark eder ki?

Elinizde tuttuğunuz Genç İsrail Şiiri Antolojisi sıradan antolojilerden değil. Bu antolojinin macerası, tasarladığım ve eş başkanı olduğum Wordexpress projesinin bir uzantısı olarak, Tel-Aviv’de Helicon tarafından düzenlenen Shaar Şiir Festivali kapsamında gerçekleştirdiğimiz performans ve çeviri atölyesi ile başladı. 2010 yılında Shaar Şiir Festivali sırasında İsrailli şairlerle oluşan dostluklarımız ve Helicon ile geliştirdiğimiz işbirlikleri desteğiyle 2012 yılında İsrail’de Ein Hashofet Kibuttz’da, Türkiye’den benimle Efe Duyan ve Onur Behramoğlu’nun da katıldığı bir çeviri atölyesi daha gerçekleştirdik. Ortak çalışmalarımız ilerledikçe köklü şiir geleneğine sahip iki kültürün ortak ve birbirini tamamlayan yanlarını keşfediyorduk. 2013 yılında bu kez İstanbul’da yine Efe Duyan ile bir önceki çeviri atölyesindeki ekibe sevgili Nurduran Duman, Anita Sezgener ve Dr. Mehmet Altun’un da katıldığı bir atölye daha gerçekleştirdik ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde büyük bir okuma düzenledik.

2017 yılında Tel-Aviv’de tüm atölyelerimize İsrail tarafının organizatörü ve moderatörü olarak katılan Helicon başkanı Tziona Shamay ile ben ve Zerrin Yılmaz editoryal bir çalışma kampı gerçekleştirdik ve şiirleri çevrilen Türk şairlerin şiirlerinin İsrail’de İbranice bir antoloji, İsrailli şairlerin şiirlerinin de Türkiye’de Türkçe bir antoloji olarak yayımlanmasına karar verdik. Antolojilerin kapakları ve adları aynı olacak, böylece simgesel olarak çalışmaların bütünlüğü vurgulanacaktı. Antolojinin adını Türkiye’de yaşayan Türk ve Yahudilerin yüzyıllardır süren dostluklarını vurgulayan, “Aynı güneşin altında çamaşır kurutmuşuz” sözünden ilhamla Aynı Güneşin Altında koyduk.

Antolojinin vurgulanması gereken bir özelliği de antolojideki tüm şiirlerin, şairleri ile yüz yüze yapılan çalışmalar ile çevrilmiş olmalarıdır. Bu özelliği ile bu antolojinin alanında ilk olduğunu söylemek sanırım fazla iddialı olmaz. Bu durum; çeviri atölyelerinin ve şiir festivallerinin, şairlerin adlarını duyurmaya çalıştıkları faydasız turistik etkinliklerden ibaret olmadığının ve doğru kullanıldıklarında ortak çalışma kültürünü geliştiren, sürdürülebilir ve kalıcı çalışmalar bıraktığının da bir ispatı sayılabilir.
– Gökçenur Ç.

ULTRA ÇOCUK İLE HARİKA KÖPEK – BEN DAVIS

Ultra Çocuk ile Harika Köpek, insanlar ve köpekler arasındaki koşulsuz sevgiyi hem hüzünlü hem de eğlenceli bir anlatıya dönüştürüyor.

Ultra Çocuk ile Harika Köpek’in İNANILMAZ Maceraları…

İngiliz yazar Ben Davis’in, insanlar ve köpekler arasındaki koşulsuz sevgiyi hem hüzünlü hem de eğlenceli bir anlatıya dönüştürdüğü Ultra Çocuk ile Harika Köpek, belleklerden uzun süre silinmeyecek bir dostluk romanı.

Doğdukları günden beri hiç ayrılmayan ultra çocuk George ile harika köpeği Gizmo’nun büyüme ve olgunlaşma hikâyesini sayfalarına taşıyan bu bol ödüllü kitap, olumsuz durumlara karşı tek yürek olmanın ve cesur davranmanın gerekliliğini hatırlatıyor.

Muzip dili, sağlam kurgusu ve Julia Christians’ın resimleri eşliğinde, okurlara “inanılmaz” maceralar yaşatan eser aynı zamanda; ebeveyn ayrılığı, sevdiklerini kaybetme, anksiyete, akran zorbalığı, yalnızlık gibi çocukların duygu dünyalarını altüst edebilecek hassas konulara da dikkat çekiyor.

14 yaşındaki Gizmo, bir köpeğin umabileceği her şeyi yaşadı şu hayatta! Can dostu George sayesinde sevgi dolu, muhteşem bir ömür sürdü. Galaksilerarası Güç Takımı’na katıldı. Herkesin arkadaşı, suç savaşçısı, sincap kovalayıcısı ve reçelli bisküvi sevdalısı oldu. Ama hepsinden önemlisi, köpek yaşıyla aşağı yukarı 78 yıl boyunca (!) hep çok iyi bir çocuk olarak kalmayı başardı o. Fakat artık işler iyiye gitmiyor. Gizmo bir hayli yaşlandı ve… bu duruma çok üzülen George, onunla son kez DELİCESİNE eğlenebilmek ve güzel anılar biriktirebilmek için bir “Gizmo ile Yapılacaklar Listesi” hazırladı. Kampa gitmek, dondurma yemek, şehrin öteki tarafındaki yüksek tepeye tırmanmak, on beş dakikalığına ünlü olmak… Peki, George’un yerli yersiz “fıttırışları” ve Gizmo’nun aşırı tembelliği işin içine girince, bu listedekilerin ne kadarı gerçeğe dönüşebilecek dersiniz?

Ben Davis’in, “Ne olursa olsun, hayat devam ediyor; eksik, yarım, özlemle. Hem de hiç dinmeyecek bir özlemle…” görüşü üstüne temellendirdiği Ultra Çocuk ile Harika Köpek, kahkaha attırırken gözleri nemlendirmeyi başaran kitaplardan!

DAKTİLO NEBAHAT – SUAT DERVİŞ

“Bugün çocuğu cephede bulunan bir anne de çocuğu canavarlar tarafından parçalanmış tarih öncesi bir anne gibi kuduz bir acı hissetmiştir. Biz kadınlar hangi yaştan, hangi ırktan, hangi asırdan olursak olalım hep aynı şekilde hisseder ve aynı şekilde muhakeme yürütürüz. Dikkat ederseniz görürsünüz ki, biz kadınlar diktatör bir devlet idaresinde kurulmuş gizli bir cemiyetin azalarına benzeriz.”

Daktilo Nebahat, Suat Derviş’in 1930-38 yılları arasında kaleme aldığı, kadın karakterleri merkeze alan öyküleri bir araya getiriyor. Kariyeri boyunca neredeyse yalnız kadınları yazmış, öykülerine, romanlarına kadın ana karakterler seçmiş Derviş. Dahası yazıları, söyleşileri, röportajları ve anketleriyle de kadınları görünür kılmış. Bu efsane kadın, henüz otuzlu yıllarda tüm bu ezber bozan kadınları yarattığı için sizleri kendisine hayran edecek, henüz etmediyse.

Suat Derviş’in kadın karakterleri, onların hayata ve aşka bakışı, mücadelesi bugün de güncelliğini, gücünü koruyor. Zaten Derviş’i büyük bir yazar yapan tam da bu.

Bige Bilgen de kitapta yer alan “Suat Derviş’in Kadınları” başlıklı yazısında, hem bu derlemedeki öykülerden hem de Suat Derviş’in yıllar boyu farklı gazete ve dergilerde çıkmış “kadın”, “kadınlık” yazılarından bahsedip bu yazılardan üçünü bir araya getiriyor.

OKUMAMAK – ALEJANDRO ZAMBA

“Haftalık edebiyat eleştirilerini bıraktığımda pek çok kez bazı kitapları okumamaktan ötürü haz duydum. Bu kitabın bir yazımdan ödünç alınan başlığının sebebi de kısmen bu. Aslında başlık bu seçkide bulunan birkaç konuya atıfta bulunuyor; edebiyat dünyasındaki sahtekârlıklara, yeniliklerin zulmüne, iç karartıcı zorunlu okuma listelerine, olağandışı ama artık kök salmış bir alışkanlık olarak kitapları hiç okumadan üzerine konuşmaya ve bir bakıma da başlık bulmanın zorluğuna. Fakat bu kitabın hepsinden öte okumaya bir övgü olduğu açık.”

Çağdaş Şili edebiyatının en parlak yazarlarından Alejandro Zambra edebiyat üstüne yazılarını Okumamak’ta bir araya getiriyor. Kendi edebiyat yolculuğuna da yer verdiği bu içten, bir o kadar da derinlikli yazılarında Bolaño’dan Tanizaki’ye, Cortázar’dan Kafka’ya, Buzzati’den Borges’e, Madam Bovary’den Yastıkname’ye birçok yazar ve eser hakkında tespitlerde bulunuyor.

MARVELLOUS WAYS’İN BİR YILI – SARAH WINMAN

Günleri tükenmeden önce kalbinde hâlâ yeşerecek yeni sevgiler vardı.

Seksen dokuz yaşındaki Marvellous Ways, neredeyse bütün hayatını ücra bir koyda tek başına geçirmişti. Son zamanlardaysa karavanının önünde oturuyor, teleskopuyla nehrin kenarında sanki bir şey arıyor, birini bekliyordu – ne olduğundan tam olarak emin değildi ama görünce tanıyacağını biliyordu.

İkinci Dünya Savaşı’ndan kafası karmakarışık çıkmış genç bir asker olan Drake’i deniz, anlatılmamış hikâyeler ve yarım kalan bir aşkın silik gölgesi çağırıyordu. Ölmek üzere olan bir adamın son dileğini gerçekleştirmek için verdiği söz onu Marvellous Ways’in koyuna sürüklediğinde, her ikisi de içlerine çöreklenmiş kederi beklenmedik bir dostlukla sağaltmaya çalışacaktı.

“Bu sıcak, şefkatli romanda deniz hem sihirli hem de şifalı.” —Times

“İnsanı gerçekten büyülüyor.” ―Irish Times

“Dünyanın çirkinliğini gözler önüne sermekten korkmayan bir roman.” —Toronto Star

“Sarah Winman, coşkulu anlatımı ve sevginin her biçimini ele aldığı sarsılmaz temasıyla göz kamaştırıyor.” —Stylist

“Zamanın sınavını geçip geleceğe kalacak zarif ve zengin bir üslup.” —Irish Examiner

“O güzelim cümlelerin tadına varabilmek için ağır ağır okumanız gereken bir kitap.” —Good Housekeeping

“Winman, mekânların kokusunu, sesini ve renklerini okura aktarmakta müthiş başarılı.” —Metro

“İnsanın yüreğine dokunan ve bir tutam büyülü gerçekçilik içeren hikâyeler, romana neşeli, masalsı bir hava katıyor.” —Daily Record

“Marvellous Ways’in Bir Yılı, ister biyolojik olsun ister sonradan edinilen, yaşamlarımızı tam mânâsıyla yaşayabilmek için bizi sarıp sarmalayacak bir aileye duyduğumuz ihtiyacı tüm canlılığıyla gözler önüne seriyor.” —Sunday Express

“Marvellous Ways’in Bir Yılı sizi öyle hipnotize edecek, öyle cezbedecek ki kitabı elinize alıp tekrar tekrar okumaktan başka bir şey yapamayacaksınız.” —Tiffany Murray

“Roman boyunca hissedilen o büyülü his, okurun kitabı son sayfaya dek elinden bırakamamasına neden oluyor.” —Hannah Beckerman

“Bitter çikolata gibi küçücük ama leziz lokmalar hâlinde, tadını çıkara çıkara okunacak bir kitap. Winman’ın kendine has bir ahengi ve ritmi olan üslubu, tıpkı müzik gibi sizi bambaşka diyarlara götüren şiirsellikte.” —Emma Hooper

“Winman’da beni en çok çarpan şeyler, muazzam tasvirler, güzel paragraflar ve yaratıcı hikâye anlatıcılığı. Acayip ve biraz da uçarı bir kitap Marvellous Ways’in Bir Yılı. Kesinlikle unutulmayacak.” —Mitford Society Summer Reads

What's your reaction?