Haftanın Kitaplığı – 28 Mart 2022

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

OTLARIN KALBİ – KADİR AYDEMİR

Kadir Aydemir’in yeni kitabı Otların Kalbi, şairin 50 yeni haikusunu bir araya getiriyor. Haiku, dünya edebiyatında bilinen en kısa metin biçimlerinin başında geliyor. Şairin daha önce yayımlanan ve Japonca, Rusça, İngilizce, Fransızca, Bulgarca, Ermenice gibi dünya dillerine çevrilen Sessizliğin Bekçisi ve Soğuk Yazgı adlı eserlerindeki şiirler de bu türe katkı sunan çalışmalardı. Kadir Aydemir’in haikularından biri, AB-Japonya NewSpace2060 Uluslararası Resimli Haiku Yarışması’nı kazandı ve şiir bir uzay mekiği ile uzaya gönderildi.

Otların Kalbi, naif yapısıyla doğanın ve insanın ruhuna seslenen güçlü bir esinti.

BİTKİLERİN RUHU – ROBIN WALL KIMMERER

Dünyanın evimiz olduğunu unuttuk. Robin Wall Kimmerer, Potawatomi halkının bir üyesi ve bir botanikçi olarak doğayla birden fazla dilde konuşabilen bir araştırmacı: Bir yandan çocukluğundan itibaren bitki ve hayvanlarla kurduğu ilişki ona doğanın en eski öğretmenimiz olduğunu göstermiş, öbür yandan ise botanik eğitimi ona bütünün parçalarını görmeyi öğretmiş. Halkının öğretilerini ve bilimin sesini kendinde birleştiren Kimmerer, Bitkilerin Ruhu’nda bu iki farklı bilgi merceğinden bakarak edindiği tecrübeleri bir araya getiriyor ve canlıların dünyasıyla kurduğumuz ilişkinin karşılıklı olması gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü ancak diğer canlıların dillerini anlayabildiğimiz zaman dünyanın cömertliğini anlayabilir, bu cömertliğe karşılık kendi hediyelerimizi vermeyi öğrenebiliriz.Gezegenimizin sesini duymak bizim sorumluluğumuz…

“Robin Wall Kimmerer olağanüstü bir kitap yazmış; kanıtlara dayalı, objektif bir bilim anlayışının, yerlilerin kadim öğretileriyle nasıl zenginleşebileceğini gösteriyor. Güzelliği o kadar iyi yakalayıveriyor ki… boylu mazıların, yabani çileklerin, yağmurun eksik olmadığı ormanların, mis gibi kokan kutsal ot dolu çayırların manzarası kitabı kenara koyduğunuzda bile gözünüzün önünden gitmiyor.” Jane Goodall

CENNET ÇÜRÜDÜ – JENNY HVAL

Norveçli müzisyen ve yazar Jenny Hval’ın 2009 yılında yayımlanan ilk romanı Cennet Çürüdü, Dilek Başak’ın Norveççe aslından çevirisiyle kuir feminist yayınevi Umami Kitap’ın ikinci kitabı olarak yayımlandı.

Hval, Cennet Çürüdü’de cinsel uyanışın ve kuir arzunun baş döndürücü bir tasvirini sunuyor. Yazar, yarattığı tekinsiz atmosfer ve büyülü gerçekliğe yaklaşan anlatımıyla okura cinsellik, beden ve mekânın dönüşümüne dair beklenmedik ve şiirsel bir roman sunuyor.

​Jo üniversite okumak üzere gittiği yabancı bir ülkede oldukça tuhaf günler yaşamaktadır. Sınırları olmayan bir kadınla paylaştığı, duvarları olmayan evi beklenmedik şekillerde canlanır. Jo’nun duyuları keskinleşirken bitkiler ile bedenler, iğrenme ile arzu, rüya ile uyanıklık arasındaki çizgi giderek bulanıklaşmaya başlar. 

LILITH’İN DÖLÜ / BİLİM KURGU KLASİKLERİ – OCTAVIA E. BUTLER

“Butler’ın zirve noktalarından biri.”  –Junot Díaz

“Antilop ve Flurya’yı yazarken bana en çok önerilen kitap Lilith’in Dölü’ydü.” –Margaret Atwood

“İNSANLIK KENDİ KENDİNİ YOK ETME ÇALIŞMASI SIRASINDA GEZEGENİ YAŞANAMAZ HÂLE GETİRMİŞTİ.”

Yalnızca kaleminin kuvveti değil aynı zamanda muhalif duruşu, ırk ve cinsiyet eşitsizliğine karşı tepkisiyle de döneminin en mühim figürlerinden biri olan tarihteki ilk kadın siyah bilimkurgu yazarlarından Octavia E. Butler, hem bilimkurguda hem de Afroamerikan edebiyatında bir dönüm noktası. Xenogenesis Üçlemesi’nin tüm kitaplarını bir araya getiren Lilith’in Dölü ise, siyasi tahakküm, cinsel farkındalık, mutasyon, üreme ve kadın-erkek ilişkilerine dair tabuları yıkan bir eser.

İnsanlık son savaşında atom bombasıyla Dünya’yı tükettiğinde Lilith Iyapo, eşini ve oğlunu kaybetmişti. Yüzlerce yıl sonra Lilith devasa bir uzay gemisinin derinliklerinde uyandı. Gemiyi ise, insanlığı yok olmaktan kurtarmak için tam zamanında gelmiş Oankaliler yönetiyordu.

Dünya hakkında öğrenebilecekleri her şeyi öğrenmişler, hayatta kalanları yüzyıllar boyunca uykuda tutup incelemişlerdi. Ama artık insanlığı Lilith’in önderliğinde, Oankalilerin yardımıyla iyileşen Dünya’ya geri götürmenin vakti gelmişti.

Ancak gezegene insanlarla birlikte Oankaliler de yerleşecekti. İnsanlara gezegenin vahşi doğasında hayatta kalmaya uğraşırken soylarını sürdürebilmeleri için tek bir seçenek sunulmuştu: Çocukları insan olmayacaktı. En azından tamamen.

Lilith’in Dölü, kendi kıyametinden kaçamayan insanlığa bir umut ışığı.

ÖLÜM CAN DÜŞMANIM – ELIAS CANETTI

Nobel Ödüllü Elias Canetti’nin yaşadığı ağır bir ruhsal sarsıntı neticesinde doğan Ölüm Can Düşmanım, dünyayı değiştirmeyi amaçlayan güçlü bir istenç, bir yaşam projesidir. Canilerde, diktatörlerde, efsanelerde, dünya tarihine damga vurmuş kesitlerde, edebiyat ve filozofların görüş alışverişlerinde, kişisel deneyimlerde, anılarda, kalbi halihazırda atmayı sürdürenlerde ve yaşamın absürtlüğünde anlam bulan ölümün anatomisini çıkaran Canetti, ölüme dair insani bir korkunun aksine meşum bir nefretten beslenir ve ona karşı, canlıları bu dünyadan koparan yegâne katilmişçesine Don Kişotvari bir savaş verir. İsyanı ise elbette Tanrı’yadır. Canetti’nin II. Dünya Savaşı’nın çetin ve amansız günlerinde başladığı, 50 yılı aşkın bir süre boyunca da hakkında yazmaktan geri durmadığı bu kışkırtıcı “anti-ölüm abidesi”, terk-i diyar eylemişlere bir saygı duruşu, nefes alıp vermeyi sürdüren bizler içinse direnç kaynağı niteliği taşıyor.

ZORLU BİR KIŞ – RAYMOND QUENEAU

Son dönemlerin en ünlü ve en ilginç Fransız romancılarından Georges Perec, birçok açıdan ustası olarak nitleyebileceğimiz Raymond Queneau’nun Zorlu Bir Kış’ını ilk okuyuşundan sonra bu fazlasıyla yalın romanın nasıl olup kendisini büyüleyebileceğini anlamakta biraz zorlandığını yazar. Ama her yeniden okumasında, bir önceki okumasında gözünden kaçmış olan bir sürü ayrıntı çıkar karşısına. Bu ayrıntıların en ilginçlerinden biri romanın birincil kişi Lehemeau’nun İngilizce karşılığının Hamlet olması, ayrıca, Zorlu Bir Kış’ta da karşımıza, tıpkı Hamlet’te olduğu gibi, iki mezar kazıcının ve bir hayaletin çıkmasıdır. “Şaşırtıdan şaşırtıya, buluştan buluşa, Zorlu Bir Kış benim için usul usul tükenmeze doğru yol alır” diye yazar Georges Perec. Gerçek bir yazın yapıtını tanıtmak için bu gözleme daha ne eklenebilir?

What's your reaction?