Haftanın Kitaplığı – 28 Aralık 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz.

iÇKi CUMHURiYETi – MO YAN

Bu çarpıcı epik romanda Çin’in yaşayan en önemli yazarlarından Mo Yan, okurlarını hayalî bir diyara, İçki Cumhuriyeti’ne götürüyor. Hurafelerin, açgözlülüğün ve gerçeküstü olayların hüküm sürdüğü bu yozlaşmış diyarda, yetkililer tuhaf olayların yaşandığına, halkın ölçüsüz bir yeme alışkanlığına kapıldığına dair duyumlar alır ve olayları araştırmak üzere bölgeye emektar Müfettiş Ding Gou’er’i gönderir. Ancak soruşturma sırasında Ding’in gerçeklik duygusunu kaybetmesine neden olacak absürd hatta fantastik gelişmeler yaşanacaktır.

Olay örgüsünün arasında da, İçki Yapımı Üniversitesi, Harmanlama Bölümü’nde doktora öğrencisi ve bir yazar adayı olan Li Yidou tarafından yazar Mo Yan’a yazılmış mektuplara yer verilir. Bu mektuplara birer kısa öykü de eklenmiştir. Ne var ki Li’nin her biri öncekinden daha fantastik ve kötücül hale gelen öykülerinde anlatılanlar gittikçe Ding’in İçki Cumhuriyeti’nde çektiği eziyetlere benzemektedir.

Muazzam bir yaratıcılık sergileyen, siyasi açıdan yıkıcı ve kışkırtıcı bir roman olan İçki Cumhuriyeti, Nobel Ödüllü Mo Yan’ın, hiçbir iktidar ve baskı odağının hayal gücünü yok edemeyeceğini kanıtladığı evrensel bir roman.

VEZIR GAMBiTi – WALTER TEVIS

“Nabokov’un Lujin Savunması ve Zweig’ın Satranç’ı gibi klasiklerin arasına Vezir Gambiti de katılıyor artık.”

The Financial Times

Vezir Gambiti, feminizme, satranca, bağımlıklara dair hem bir yetişkinliğe adım romanı hem bir gerilim hikâyesi hem de bir spor macerası. Farklı türlere dokunan ve birçok konuya dair söyleyecek sözleri olan bu roman, bilimkurguyu da suç hikâyeleri kadar rahatlıkla yazabilen, çok yönlü bir akla sahip Walter Tevis’in kaleminden çıkabilirdi sadece.

Sekiz yaşında ve hayatta yapayalnız kalmış Beth Harmon diğerleri arasında göze batmayan, sıradan bir çocuktu, ta ki ilk gördüğü andan itibaren aklını çelen bu garip oyunla tanışana kadar. Bu altmış dört karelik tahta üzerinde bambaşka bir gelecekle karşılaşan Beth adım adım, her hamlesinde didinip çabalayarak kadınlara kapalı satranç camiasının zirvesini hedeflemekte. Her oyunda rakibinin yanı sıra koca bir geleneğe karşı da hamle yapıyor. Durumu tartıyor, geleceği öngörüyor, rakibinin aklını okumaya çalışıyor ve taşları yerinden oynatıyor. Satrancın siyah beyaz dünyasında zirve dâhilere her zaman açık olsa da gerçekte işler bundan biraz farklı işliyor.

Walter Tevis, Vezir Gambiti’nde zekâ dolu ve usta işi bir oyunu tek bir cinsiyete sıkıştırmaya çalışanları ezip geçerken dâhi bir kadının en az yaptığı hamleler kadar girift iç dünyasını sıkı bir serüvenle anlatıyor.

“Beth Harmon muazzam bir karakter. Vezir Gambiti ise Tevis’in yazdığı en kusursuz roman.”

Jonathan Lethem

“Vezir Gambiti baştan aşağı eğlenceli. Birkaç yılda bir, sadece zevki ve mahareti nedeniyle tekrar okuduğum kitaplardan.”

MÜGE KOÇAK – YANKI

Gecenin karanlığında, ıssız sokaklarda gezer düşlerin fısıltıları. Sahipsizliğin somurtkanlığını peşlerine takarak, buldukları ilk barınağa girerler. İşte orada, gölgelerin ardında, başlar siyahla beyazın hikâyesi. Ya da öyle sanır herhangi birisi…
Yankı bir ilk kitap olmasına karşın ustalıkla örülmüş öykülerden oluşuyor. Rahatsız edici, hatta denebilir ki “riskli” meseleleri irdeleyen bu öyküler yeri geldiğinde biçimsel denemelerden sakınılmadan ortaya konuyor. Kimi zaman şiddeti, ardındaki nedenleri ya da düpedüz nedensizliğini, kimi zaman günlük hayatımızın içine sinmiş tahakkümü, kimi zaman da sıradan hayatlarımızın karanlığını ya da üzerimizde bir yük gibi taşıdığımız yarı ölü halimizi anlatıyor. Açgözlülüğü, doymak bilmez arzuyu, saçma sapan yaşamları ve belki de en önemlisi, sokağı ve eşitsizliği odağına almaktan, bunları hayal gücünün prizmasına tutmaktan da asla geri durmuyor…
Müge Koçak yaratıcılığıyla; muzip, kıvrak ve cesur kalemiyle adından çok söz ettireceğe benziyor.

HER YER SERi DiRENiŞ – EREĞLi İŞÇi HiKAYELERi – CAN KARTOĞLU

” ‘60’lar ve ‘70’lerin Ereğli’sindeki, Can Kartoğlu’nun hikâyelerine de konu olan yaşanmışlıklar, Türkiye’de işçinin ve sendikanın dünyasına bir pencere aralar adeta. Kitapta, bütün bu yıllar boyunca yolları Ereğli’den geçen çok tanıdık insanlarla karşılaşıyoruz. Bu yıllar boyunca, Amerikan Morrison’u “müstesna” bir şirket olarak ilan eden halkçı Ecevit kâh Çalışma Bakanı kâh Başbakan’dır. Ereğli’den, “Morrison Süleyman” unvanını da kuşanarak siyaset sahnesindeki yerini alan Süleyman Demirel, Başbakan olmadan önce Morrison’un Türkiye Temsilcisi olarak, işçilerin ve sendikanın karşısındadır.”

Ereğli İşçi Hikâyeleri, Ereğli işçilerinin portreleri üzerinden ülkenin tablosunu resmediyor. Her tekil hikâyeyi bir işçinin gözünden anlatan yazar, işçilerin gözünden bakmanın hakikatin gözüyle bakmak olduğunu kanıtlıyor. Yakın tarihimize ayna tutan bu belge-hikâyeler, dünümüze ne denli uzak olduğumuzu fark etmemizi sağlıyor ve bize bilinmeyen bir tarihi edebiyatla keşfetme imkânı sunuyor. Can Kartoğlu’nun hakikat gibi yalın, doğal, katışıksız, dokunaklı dilinin insancıllığı, dile getirdiği kahramanlarının insancıllığını ustalıkla yansıtırken insanın varoluş mücadelesinin özünde “işçi mücadelesi”nin saklı olduğunu kendiliğinden açıklıyor.

JANE EYRE OLMAK – SHEILA KOHLER

1846’da Charlotte Brontë hasta babasına bakarken, paylaştıkları odanın kuytusuna çekilmiş, genç bir mürebbiye üzerine bir roman yazmaya koyulmuştur: yaşamda kendine bir gaye ve yer edinmeye çalışan, yanında çalıştığı adama delicesine âşık, fakir ve tutkulu bir kadın üzerine. İnanç ve kararlılıkla hedeflerine ulaşarak rüştünü hem kendine hem de dünyaya ispatlayan bir kadın. Bu bir yanıyla Jane Eyre’in ama bir yanıyla da yazarı Charlotte Brontë’nin hikâyesi. Ve tabii tamamen Güney Afrikalı yazar Sheila Kohler’in penceresinden.

Kohler, Brontë ailesine ait mektuplardan, haklarında yazılmış yaşamöyküleri ve bizzat kendilerinin yazdığı edebi eserlerden yola çıkarak, gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği bir hayat içinde, büyük bir yazar ile onun unutulmaz kahramanını zihnimizde yeniden canlandırıyor.

What's your reaction?