Haftanın Kitaplığı – 27 Kasın 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Büyük Blöf

Yazar: Maria Konnikova

Çevirmen: Sibel Eraltan

Yayınevi: Nepal Kitap

“Deneyimlerimiz her şeyin önüne geçer ancak çoğunlukla bu deneyimler inanılmaz derecede çarpıtılmıştır: Bize öğretirler ama iyi öğretmezler.”

Psikoloji alanındaki akademik çalışmaları ve özel hayatında deneyimlediği bir dizi talihsizlik sonucunda Maria Konnikova, yaşamımızda neyi kontrol edip neyi edemeyeceğimiz sorusunun cevabını aramaya başlamış, şans faktörünün ne denli önemli bir rolü olduğunu araştırırken de pokerle tanışmıştır. İşin ilginci Konnikova daha önce hiç poker oynamamıştır, hatta oyunun kurallarını bile bilmemektedir. Tüm bunlara rağmen bu alanda önemli başarılara imza atarak yaşayan bir poker efsanesine dönüşmüş bir ismi, Erik Seidel’ı akıl hocası olmaya ikna eder. İkili son derece rekabetçi bir dünyada ertesi yılın Dünya Poker Serisi’ne hazırlanmaya başlar.

Seidel’ın rehberliğinde kazanmaya başlayan Konnikova bu süreçte karşılaştığı dişli rakiplerini birer birer yenmekle kalmaz, kendisi hakkında da pek çok şey öğrenir. Artık okuyup anlamaya çalıştığı sadece rakiplerinin yüz ifadesi değildir, kendisini de tanıma ve anlama vakti gelmiştir. Masada ve hayatta doğru kararlar vermesine engel olan farklı ruh hallerini tespit etme yolunda büyük aşama kaydeder. Dahası bu zorlu yolculuk sayesinde şansın ne olduğu veyahut olmadığı gibi hayata dair pek çok konuda aydınlanma yaşar. Bir yılı aşkın bir sürede katıldığı turnuvalardan ciddi para kazanmaya başlayan ve sonunda kazancı yüz binlerce doları bulan yazarın öğrendiği en büyük blöf, becerinin yeterli olduğudur. 

Zaman zaman önümüze kötü kartlar dağıtılacaktır; fakat böyle zamanlarda sonuçtan ziyade o kartları nasıl oynadığımıza odaklanırsak  karanlık dönemleri atlatabilir ve şansın kapımızı tekrar çalacağı günü az kayıpla bekleyebiliriz. Hayat da poker gibidir aslında: Odaklanmış bir zihin ve biraz beceriyle en güçlü elleri bile alt etmek mümkündür. 

Örgütlü Vahşetin Yükselişi – Şiddetin Tarihsel Sosyolojisi

Yazar: Sinisa Malesevic

Yayınevi: Fol Kitap

Doğumun fiziksel ve zihinsel sarsıntısıyla dünyaya geliyor, bedenimize ve zihnimize işleyen ölüm deneyiminin şiddetiyle dünyayı terk ediyoruz. Arada kalan “ömür” dediğimiz kısa süre zarfındaysa şiddetin bin bir yüzüyle karşılaşıyoruz: Bazen ona maruz kalıyor, bazen bizzat uyguluyor, bazen de sadece haberdar oluyoruz. Yine de birçok uzman bize insanlık tarihinin muhtemelen en barışçıl ve iyimser döneminde yaşadığımızı, hâl ve gidişatımızın pekiyi olduğunu telkin ediyor. Uygarlaşma sürecinin şiddeti azalttığı, Aydınlanma ilkeleri üzerine bina edilen karmaşık modern kurum ve örgütlerin çatışmaları yönetmeyi kolaylaştırdığı, insanın esenliğini artırdığı söyleniyor. 20. yüzyılın başından itibaren yaşanan İki dünya savaşı, etnik çatışmalar, soykırımlar, katliamlara rağmen istatistikler ve sayılar da onları doğruluyor. Eski çağların vahşi cinayetleri, ürkütücü tarihsel anlatıları ve mitleştirilen işkence usulleri karşısında şiddet azalıyor görünüyor. Peki, görünenle gerçek örtüşüyor mu?
Bu kitapta, şiddetin azaldığı iddiasına meydan okuyan Malešević, şiddetin modern çağda azalmak şöyle dursun, aslında yükselişte olduğunu gösteren derinlemesine bir sosyolojik çözümleme sunuyor. Eldeki tarihsel, arkeolojik, antropolojik ve sosyolojik kanıtlardan ve vakalardan hareketle savaşlar, devrimler, soykırımlar ve terörizm gibi örgütlü şiddet eylemlerinin doğası ve şiddetin tanımı ve kapsamı hakkında bir tartışma açıyor. Weber, Elias, Foucault, Mann, Bourdieu, Collins, Pinker, Gat,  Skocpol, Shaw gibi alanın önde gelen isimleriyle hesaplaşarak modern toplumsal örgütlerin kitlesel şiddet eylemlerine halk desteğini seferber etmek amacıyla ideolojiyi ve dayanışma ağlarını nasıl kullandığını gösteriyor. Uzun vadede şiddeti, insanın mizacını ve toplumu şekillendiren süreçlerin ve yapıların net ve bütünlüklü bir manzarasını sunuyor.

Kızın Hikayesi

Yazar: Annie Ernaux

Çevirmen: Esiren İdemen

Yayınevi: Can Yayınları

Nasıl ki son bir sevgili, son bir bahar varsa son bir kitap da mutlaka olacaktır fakat bunun hangisi olduğunu anlayacak hiçbir işaret yok. Başından beri “58’deki kız” adını koyduğum o kız hakkında bir şey yazamadan ölebileceğim düşüncesi zihnimi kemiriyor. Bir gün, onu hatırlayacak hiç kimse kalmayacak. Bir başkasının değil, o kızın yaşadığı şey açıklanmadan kalacak, bir hiç uğruna yaşanmış olacak.

1958 yazı. On sekiz yaşındaki Annie Duchesne, küçük bir kafe-bakkal işleten ve varoluşlarıyla kendisini utandıran ailesinin yanından bir yaz kampında eğitmen olarak çalışmak üzere ayrılır. İlk kez yalnız ve özgürdür. Sofistike Fransız gençleri arasında onlar gibi olmaya, onlar gibi hissetmeye can atan bir genç kızdır. Çok geçmeden kamptaki başeğitmenle geçirdiği ilk gecenin ardından iradesini onunkine teslim edecek ve kendini bir başkasının iradesi ve arzusu karşısında ezilmiş bulacaktır.

Annie Ernaux’nun hayatı boyunca yazmayı düşündüğü kitap olarak tanımladığı Kızın Hikâyesi bugünün Ernaux’suyla 58’deki genç kızı buluşturan son derece cesur ve açıksözlü bir metin.

“Zamanın, şimdiki benliğimiz ile bir zamanlar sahip olduğumuz benliğin arasına ördüğü aşılmaz duvarın derin ve güzel bir incelemesi. Bu duvarın yarattığı hüsranı, cazibeyi ve onu aşmaya çalışırken yaşadığımız kalp kırıklıklarını, özlemi bu denli canlı anlatan başka bir kitap daha okumadım.”

Alakalı Filmler – 1 Tema 3 Film 33 Yazı

Yazar: Hakan Bıçakcı

Yayınevi:İletişim Yayınları

Hakan Bıçakcı’dan filmler ve kurmacanın doğası üzerine kişisel bir çalışma. Filmleri türlerine, dönemlerine, coğrafyalarına değil, hikâyelerine bakarak yan yana getiren bir inceleme. Hikâyenin anlatılış biçiminin, karakterin içinde bulunduğu durumun, hatırlananların, unutulanların, kâbusların, tesadüflerin, olup bitenlerin veya bir türlü olamayanların ortaklığından yola çıkarak her biri 3 filme değinen 33 bölüm.

Sondan başlayan akışlar, iki taraf arasında savrulan kahramanlar, yaşamla ölüm arasında çırpınanlar, yuvaya sızan yabancılar, cinayeti görür gibi olanlar, bedensiz sevgililer, bilip de anlatamayanlar, masumken suçlananlar, takım elbiseli uzaylılar, hayırsız sonlar ve diğer alakalı durumlar.

Alakalı Filmler, bazı filmleri hatırlamaya, yeni filmler keşfetmeye, filmler arasında yeni bağlantılar kurmaya, okuma-izleme listelerini uzatmaya vesile olması umuduyla yazılmış bir sinema kitabı.

Hatırlayamadıklarımız

Yazar: Zehra İpşiroğlu

Yayınevi: Kırmızı Kedi

Yıllardır kaleme aldığı tiyatro oyunlarıyla Türkiye’deki toplumsal cinsiyet sorununa odaklanan yazar, akademisyen Zehra İpşiroğlu, son dönem interaktif oyunlarında yarattığı dünyayı bu kez romanında yeniden kuruyor. Derin, Suzan, Selen, Selim ile Yunus’un yaşadıkları ve anlattıkları, bu ülkede yaşanan nice şiddet olayının birer küçük örneği. Parçalanarak çöp torbasına atılan, gözü dönmüş bir minibüs şoförünün parçaladığı, öldürüldükten sonra intihar ettiği söylenen Münevver’lerin, Özgecan’ların, Şule’lerin, Hatice, Melike, Selen veya ismini bilmediğimiz daha onlarcasının hikâyesi… Hatırlayamadıklarımız, Zehra İpşiroğlu’ndan sonu her şeye rağmen umuda açılan çok sesli bir roman.
“Birden yoğun bir yaşam sevincini hissettim içimde, ayak uçlarımdan bacaklarıma, bacaklarımdan karnıma, karnımdan göğsüme ve kollarıma doğru yükselen inanılmaz bir güç ve enerji yayıldı bütün bedenime, koşmak istiyordum, evet yine koşacaktım. Ama yaşamdan kaçmak için değil, tersine yaşamın akışını yüreğimin çok çok derinlerinde duymak için…”

Değişim

Yazar: Kingsley Amis

Çevirmen: Püren Özgören

Yayınevi: Can Yayınları

Hubert kendisine söylenenlerin tamamına inanıyordu, ama olacakların en önemli kısmı, yıllar sonra yetişkin bir erkeğe dönüştüğünde dünyanın ona hangi gözle bakacağı söylenmemişti. İşin o faslını anlatabilecek tek bir sözcük bile yok gibiydi: Coğrafi konumu dışında hiçbir şeyini bilmediğin bir ülkede yaşamak gibi bir şeydi bu. Yıl 1976. Prens Arthur’un hiç ölmediği, dolayısıyla VII. Henry’nin tahta hiç geçmediği, Reform’un, Protestanlığın ve Sanayi Devrimi’nin hiç gerçekleşmediği bir İngiltere. Henüz pek çok bilimsel keşif yapılmamış, motorlu taşıtlar yeni bir icat. Demokrasiden ve bilimden yoksun bu dünyaya Papalık hükmediyor. Kral III. Stephen kısa süre önce ölmüş. Koronun yetenekli sopranosu, on yaşındaki Hubert Anvil cenaze törenindeki ayin sırasında performansıyla herkesi bir kez daha büyülüyor. Ancak Tanrı’nın yüceliğini vurgulamak adına sanatı korumayı arzulayan papanın ve din adamlarının Hubert’in sesinin güzelliğini korumak için birtakım planları var. 1976’da en iyi bilimkurgu dalında John W. Campbell Ödülü kazanan ve Philip K. Dick’in Yüksek Şato’daki Adam eseriyle birlikte anılan Değişim hem alternatif tarihe ilginç bir bakış hem de dinî dogmatizmin insanları kişisel ve toplumsal açıdan nasıl etkilediğine dair çarpıcı bir roman. “Mevcut alternatif dünya romanları arasındaki en iyilerden biri.” Philip K. Dick

What's your reaction?