Haftanın Kitaplığı – 24 Eylül 2023
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
Beni Görebiliyor Musun?
Yazar: Libby Scott
Çevirmen: Esra Kökkılıç
Yayınevi: Mundi
ally, 11 yaşında ve otizimli. Çevresine uyum sağlayabilmek için bunu bir sır olarak saklıyor. Tabii en yakın arkadaşı Layla hariç. Layla kendini Tally’nin yanında rahatsız hissedenlerden biri olmadı hiçbir zaman. Şimdiye dek…
Ortaokula başladıklarındaysa bazı şeyler farklılaşıyor. Tally ne kadar “normal” davranmaya çalışırsa çalışsın, bunu artık gizleyemiyor ve gerçek benliğini kucaklamanın önemini keşfetmeye başlıyor. Rebecca Westcott, Libby’nin otizmle ilgili deneyimlerinden yola çıkarak bu dürüst ve ilham verici hikâyeyi kaleme aldı. Bize arkadaşlığın gücünü, çeşitliliğin güzelliğini ve kendini keşfetmenin dönüştürücü yolculuğunu hatırlatıyor.
Başrolde Mimarlık-Yeşilçam Filmlerinde Mekan ve Modernite Renkli Resimli
Yazar: Kolektif
Yayınevi: Everest Yayınları
Mimarlık ve sinema, mekân, eylem ve zaman üzerine düşünen ve üreten iki disiplin olarak birbiriyle etkileşim içinde olmuş ve beyaz perdeye yansıyan ilk filmden bu yana birbirlerine sürekli yeni olanaklar, olası yeni görme biçimleri sunmuştur. Bu nedenledir ki mimarlık ve sinema arasındaki ortak doğurgan ilişki mekânın kavranmasından, kurgulanmasına, üretiminden sunumuna kadar çeşitlenen pek çok araştırmaya konu edilmiştir. Son yıllarda mimarlık tarihi alanı da sinema filmleriyle daha fazla ilgilenmekte ve sinema filmlerini “bir mimarlık tarihi belgeleme aracı” olarak görmeye çalışmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan “gerçekçi” sinema akımlarının etkisiyle yönetmenlerin, aktörlerin ve kameraların stüdyo ve set ortamından sokağa taşınmasının ardından doğal kurgular, doğaçlama diyaloglar ve en önemlisi gerçek mekân çekimleriyle daha sahici ve samimi bir sinema dili yaratılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda bu film sahnelerinin arka fonlarında yer alan kentsel alanlar, mahalleler, mimari yapılar ve iç mekânlar kaybettiğimiz ya da daha iyi anlamaya çalıştığımız modern mimarlığın tasarım kültürüne ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Türk filmlerinin Türkiye bağlamında modern mimarlığın belgelenmesinde ve yorumlanmasındaki bu kurucu rolünün fark edildiği noktadan başlayarak, beş yıl boyunca seyredilen yüzlerce Türk filmi üzerinden, kolektif bir çalışmayla değişik ölçek ve işlevde pek çok modern mimarlık mirasına ilişkin görsel bir arşiv oluşturuldu. Bu kitapta arşiv malzemesinin bir kısmı kullanılarak yazılan yazıları toplamaktan mutluluk duyuyoruz.
Umut Şumnu
Yemek Dedektifleri
Yazar: Hisaşi Kaşivai
Yayınevi: Hep Kitap
Geçmişte yediğiniz ve tekrar yemeyi çok istediğiniz bir
yemek var mı?
Kyoto’daki sessiz bir sokakta, kimsenin fark etmediği bir
restoranda Koişi ve babası Nagare müşterilere olağanüstü
yemekler hazırlıyorlar. Ama gelenlerin hevesle bir
daha gelmesinin tek nedeni bu değil…
Kendilerine “yemek dedektifleri” diyen baba kız
müşterilerine iştah kabartan yemekler sunduktan sonra onların
geçmişlerindeki o unutulmaz yemeği de bulup hazırlıyor. Kimi
zaman artık bu dünyada olmayan birinin yaptığı bir yemeğin
peşine düşüyorlar, kimi zaman çok önce kapılarını kapamış
bir restoranın tariflerinin peşine.
Japonya’da adından sıkça bahsettiren, dünyada da pek
çok dile çevrilen kitap Yemek Dedektifleri’nde okuru,
geçmişle bugünü birbirine bağlayan
Kişiler ve Şeyler – Beden Bakış Açısından
Yazar: Roberto Esposito
Çevirmen: Balkır Uysal
Yayınevi: Ketebe
Batı uygarlığı, başlangıcından bu yana, kişiler ile şeyler arasında katı bir ayrıma dayanmış, kişilerin şeyler üzerindeki araçsal egemenliği üzerine kurulmuştur. Yaşam dünyasını iki mıntıkaya ayıran bu karşıtlık; Antik Roma hukuku, Hristiyanlık, sonra da modernite boyunca devam ederek bugün mevcut küresel pazarda yerini almıştır ve giderek büyüyen çelişkiler üretmeye devam etmektedir. Bu açık ve gerekli bir ayrım gibi gözükse de hukuki, ekonomik, siyasi ve teknolojik uygulamalara göz atıldığında bakış açısının sürekli tersine döndüğüne şahit oluyoruz: Bazı kişi kategorileri şeylere asimile olurken bazı şey türleri de kişisel bir profil kazanmaktadır. Bir yandan, şeyler yalnızca kölece nesnelere değil, aynı zamanda tek kullanımlık metalara indirgenirken diğer yandan, şeylerin kişiliksizleştirilmesi süreci, kişilerin kişiliksizleştirilmesi süreciyle paralellik arz etmektedir; öyle ki gerçek kişiler ile kişi olmayanlar, neredeyse kişiler, geçici kişiler veya anti-kişiler olarak ilan edilenler arasındaki ayrımla tarihsel olarak yeniden üretilen farklı kişi tipolojileri ortaya çıkmıştır.
Biyopolitika, bağışıklık kavramı ve bu kavramın toplumla/ortaklıkla kurucu ilişkisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan İtalyan filozof Roberto Esposito, kişi dispozitifi ve kişi olmayan fikri üzerine önceki eserlerinde ortaya koyduğu düşünceleri bu kitabında geliştirerek ne bir kişi ne de bir şey olan bedenin, kişiler ve şeyler arasındaki dikotomiyi çözebilecek kişisel olmayan bir kategori olduğu savıyla felsefi, hukuki ve siyasi sözdağarımıza hâkim olan kavramların tarihini maharetle katediyor, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkan paradokslar için zihin açıcı çıkış yolları gösteriyor.
Yıl Bir – Felsefi Bir Döküm
Yazar: Susan Buck Morss
Çevirmen: Bülent O. Doğan
Yayınevi: Metis Yayınları
Bugünkü Yunanistan, Ege, Ortadoğu coğrafyasında, milat ile başlayan Yıl Bir’e gidiyoruz.
Susan Buck-Morss günümüzün tasavvurlarından uzaklaşarak tarihi kendi içinde, kendisi olarak yakalayıp kavramaya çalışıyor. Zamanı ölçme, sayma, adlandırma biçimlerinin bizim bildiklerimizden nasıl farklı olduğundan başlayarak, “hakikat” kabul edip kanıksadığımız şeylerin kültürel geçmişine uzanıyor. Kelimelerin o dönemki anlamlarını inceleyerek bugünden geriye doğru yansıttığımız yorumlarımızı tartışıyor. Geçmişte iz sürdükçe iki bin yıldır var olduğunu varsaydığımız ayrımların, “fark”ların ardında ne kadar çok bulanıklık olduğu açığa çıkıyor; Yunan kim, Romalı, Yahudi ya da Hıristiyan kim, başka bir tarih kavrayışıyla yeniden düşünmek gerektiği anlaşılıyor.
Yıl Bir Yunan, Roma ve İbrani kültürlerinin temas ve etkileşimlerini ele alırken Flavius Josephus, İskenderiyeli Philon ve Patmoslu Yuhanna gibi, genel kabul görmüş kimlik şemalarına sığmayan, marjinalleştirilmiş tarihsel kişilikleri araştırmasının eksenine alıyor ve filolojinin yanı sıra arkeoloji ve nümizmatik gibi tarihsel disiplinlerden yararlanıyor.
Yıl Bir geçmişin özgüllüğünü ve bugüne indirgenemezliğini güçlü bir felsefi birikim ve zekâ eşliğinde okuyan, böylelikle bugüne de ışık tutmak isteyen ufuk açıcı bir çalışma.
Stoacının Eğitimi – Teive Baronu’nun Tek Eseri
Yazar: Fernando Pessoa
Çevirmen: İmren Gökçe Vaz de Carvalho
Yayınevi: Sel Yayıncılık
arkındalığın, eylemsizliğin ve mükemmeliyetçiliğin getirileri nedeniyle akıp giden yaşama uyum sağlayamayan Teive Baronu’nun, Stoacılığın kurucusu Kıbrıslı Zenon gibi intihar ederek yaşamını sonlandırışına uzanan yolu döşeyen taşlar, kuvveden fiile geçişte doğan çelişkilerin yarattığı paradoksal çıkmazlardır.
Nev-i şahsına münhasır edebi deha Fernando Pessoa’nın yarattığı yüzlerce persona arasında, kendi karakteriyle en çok özdeşleşen Teive Baronu’nun kara kaplı defterine yazdıklarından derlenen Stoacının Eğitimi, Portekizce aslından çevirisiyle ilk kez Türkçede…
“İçimde farklı kişilikler yarattım. Sürekli kişilik yaratıyorum. Her bir düşüm, onu düşlediğim anda başka bir kişide ete kemiğe bürünüyor, ben değil, o kişilik düşlemeye başlıyor. Yaratmak için kendimi yok ettim; o kadar çok kendi dışıma çıktım ki yalnızca dışarıdan kendimde var olabiliyorum. Farklı roller oynayan aktörlerin geçtiği çıplak bir sahneyim ben.”