Haftanın Kitaplığı – 23 Haziran 2024

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert – Genç Cumhuriyet’in Tiyatro ve Opera Serüveni

Yazar: Filiz Ali

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Ankara’da bir Musiki ve Temsil Akademisi ve bunun devamı olarak Devlet Tiyatro ve Operası’nı kurmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından davet edilen Carl Ebert, 1936’da yazdığı raporla bir yol haritası hazırlar. Bu rapor doğrultusunda kurucu kadroya dahil olan uzmanlarla birlikte son derece disiplinli bir çalışma süreci başlar. Carl Ebert, dört yıl gibi kısa bir sürenin sonunda Türk seyircisine Türkçe olarak oynanan iki opera örneği sunarak Atatürk’e verdiği sözü tuttuğunu gösterir.Filiz Ali Bir Tutkunun Peşinde Carl Ebert’te kişisel hayatında derin izler bırakan Carl Ebert’in Ankara’da geçirdiği on bir yılda bir opera kurulması ve opera kültürünün oluşması için yaptıklarını, eğitim anlayışını, çalışma arkadaşlarını ve öğrencilerini anlatırken Cumhuriyet’in ilk yıllarında sanat ve kültür hayatımızdaki gelişmeleri ve bu sürecin aktörlerini de tüm ayrıntılarıyla ele alıyor.“Onunla tanıştığımda çok küçüktüm. O zamana kadar tanıdığım hiç kimseye benzemiyordu. İlk görüşte müthiş etkilenmiş olmalıyım. O etki bugüne kadar devam etti. Konservatuvardaki tiyatro ve opera provalarını, temsillerini izleyerek, ama en çok büyülenmiş gibi onu izleyerek büyüdüm. Öğrencilerinin onun ağzından çıkan her sözcüğü, gösterdiği her jest ve mimiği nasıl hayranlıkla özümsediklerine tanık oldum. Öğrencilerle aynı dili konuşmamalarına rağmen babamın aracılığıyla kurulan müthiş dinamiği deneyimledim.”

İnsan (Ne Olduğunu Biliyor muyuz?)

Yazar: Amanda Rees

Çevirmen: Hilal Dikmen

Yayınevi: İletişim Yayınları

İnsan nedir? İnsan olmayan nedir?
 
Amanda Rees ve Charlotte Sleigh ilk bakışta basit gibi görünen ama cevaplamanın çok da kolay olmadığı bu soruların peşine düşüyorlar. Tarihte, kültürde, mitolojide, bilimde, sanatta ve siyasette insanın izini sürerek Öteki’nden nerede ve nasıl ayrıldığına odaklanıyorlar. İnsanı hayvan, hominini, makine, kadın, tanrı ve yabancıyla mukayese ederek insan tanımının sınırlarının nasıl çizilebileceğine bir yol arıyorlar. Bunu yaparken insanın içinde olduğu zamanın, mekânın ve toplum yapısının öneminin ne denli belirleyici olduğunu gösteriyorlar. İnsan, benzersizlik iddiası taşıyan bir grubun, yani insanın tanımını yapmaya çalışmanın zorluğunu yansıtırken, birey olarak insanın da neye benzediğini bizzat kavramaya çalıştığını gösteren, düşünmeye sevk eden bir eser.
 
“İnsanlığın, tanımlanması namümkün bir şey olduğunu ve belki de türlerin sınırları içinde düşünülmemesi gerektiğini ileri sürüyoruz. Aksine, içeriye alınan şeyin ya da kimsenin muhteviyatına bakmadan, insanlığı çerçeveleyen bir kapsama hareketi bu. İnsanlık –öyle bir şey varsa tabii– ne talep edilebilir ne de bahşedilebilir, yalnızca kırılgan, geçici bir takdimle, yani Öteki ile olan ilişkinin idrakiyle var olabilir.”

Kralın Laneti

Yazar: Will Heinrich

Çevirmen: Zeynep Enez

Yayınevi: Jaguar Kitap

Joseph Malderoyce çok genç yaşta resme başlar ama Mondrian’ın resimleriyle tanışınca asla onun kadar iyi bir ressam olamayacağını anlayıp vazgeçer. Tüberküloza takıntılı şekilde merak duyan, felsefi görüşlü biridir Joseph. Ailesinden yüklü bir miras kalınca, çalıştığı hukuk firmasından istifa eder ve ülkenin en kuzeyinde küçük bir kasabaya yerleşir. Orman kenarındaki evinde münzevi bir hayat sürerken bir sabah verandasında uyuyan, fena halde dövülmüş bir çocuk bulur.

Kimsesiz ve yardıma muhtaç olduğu anlaşılan Abel, böylece Joseph’ın hayatına girer ve çok geçmeden onun en yakını olur. Ama ilişkileri ilerledikçe, şeytani bir zekâya sahip Abel’ın davranışları tuhaflaşmaya başlar. Sonunda Joseph, evinde kendi eliyle beslediği bu sorunla yüzleşmek zorunda kalır. 

Son derece titizlikle işlenmiş, tüyler ürpertici bu çağdaş roman, insan ruhunun kötücül doğasını ve karanlık köşelerini keşfe çıkıyor. Olayların sadece karakterler arasında değil, aynı zamanda gizliden gizliye okurla karakterlerin arasında da geçtiği kitaplardan olan Kralın Laneti, Zeynep Enez’in çevirisiyle…,

Çırak Sihirbaz – Yazarlar Kahramanlar Hikayeler ve Hayat

Yazar: Margaret Atwood

Yayınevi: Doğan Kitap

“Kadınların yazar olarak karşılaştıkları zorluklardan bahsedebilirim. Örneğin; bir kadın yazarsanız, bazen herhangi bir yerde size şu soru sorulabilir: Kendinizi önce yazar olarak mı, yoksa kadın olarak mı görüyorsunuz? Dikkat edin. Bunu soran kişi hem yazmaktan hem de kadınlardan nefret eden ve korkan biridir.”

George Orwell’den Marquez’e; Calvino’dan Le Guin’e; Virginia Woolf’tan Toni Morrison’a yazarlar; Damızlık Kızın Öyküsü’nden 1984’e, Yeşilin Kızın Anne’den Sevilen’e kitaplar; Grace’ten Winston Smith’e kahramanlar; doğaüstü varlıkların cirit attığı masallar, fantastik romanlar, evin bodrumunda açgözlü bir hevesle okunan tüm kitaplar;

Afganistan’dan Kanada’ya coğrafyalar; yazmalarına şaşırılan, yazdıkları ayıplanan kadınlar; bir romanın doğuş serüveni; kitaplarla hayatın buluştuğu o şaşırtıcı ve sevinçli sahneler; kadın karakterlerin gücü ve güçsüzlüğü; feminist edebiyat eleştirisinden yeniden okunan anlatılar; bizi dünyanın geri kalanıyla birleştiren dertler… Hepsi bir tarihin içinden olağanüstü bir bilgelikle süzülüyor.

Atwood edebiyatın devasa labirentinde bizi muzip, ele avuca sığmaz bir mihmandar gibi dolaştırıyor. Bize düşen, labirentin çıkış kapısını aramadan kendimizi bu oyunbaz mihmandara teslim etmek. Ödülümüz ise okur olmanın o büyülü deneyimi.

Stoacılığı Yaşamak

Yazar: Ward Farnsworth

Yayınevi: Kolektif Kitap

“Bu kitap, insan doğası ve bu doğanın idaresi hakkındadır. Antik dönemlerde, veya belki de tüm tarih boyunca, bu konuyu en zekice işleyenler Stoacılardı. Nasıl düşünmemiz ve nasıl yaşamamız hakkında tavsiye verdiklerinde, günümüzde ‘Stoacı’ kelimesiyle özdeşleşen nemrut bir duygusuzluk akla gelmemeli. İlk Stoacılar, filozofların ve psikologların en maharetlilerindendi; üstelik son derece uygulamacı kişiliklerdi; gündelik yaşamın sorunlarına çözümler sunuyorlardı ve akıldışı eylemlerimizin üstesinden gelmek için tavsiye veriyorlardı, ki bu çözümler ve tavsiyeler günümüzde hâlâ geçerlidir ve işe yaramaya devam etmektedir. Bu kitaptaki bölümler, onların en faydalı öğretilerini on iki ders halinde sunmaktadır.”


Farnsworth, bu derslerde Stoacılığın teknik ve metafizik detaylarına girmez; ölüm, arzu, haz, tutku, erdem ve yargı gibi bizi doğrudan ilgilendiren ve yaşamımızda hayati bir öneme sahip olan konulara odaklanır. En çok faydalandığı figürler, öğretinin simge isimleri Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius’tur. Fakat Farnsworth, bu meşhur temsilcilerle sınırlı kalmaz; Epikür, Cicero, Plutarkhos, Montaigne ve Schopenhauer gibi Stoacı sayılmayan pek çok farklı isimden de birçok alıntı sunar. Böylece Stoacılığın zamanı aşan bir öğreti olduğunu bize gösterir.

Leviathan veya Dini ve Sivil Bir Devletin Maddesi Biçimi ve Gücü

Yazar: Thomas Hobbes

Yayınevi: Can Yayınları

Thomas Hobbes Leviathan’ı İngiltere’deki içsavaştan kaçıp Fransa’da II. Charles’ın öğretmenliğini yaptığı yıllarda kaleme alır. 1651’de yayımlanan metin, Machiavelli’nin Prens’iyle birlikte, Batı felsefesini şekillendiren eserler arasında sayılır. Yüzeysel bir bakışla bir siyaset felsefesi incelemesi olarak değerlendirilebilecek metin, yazarın insan doğası üzerine tespitleriyle başlar, devletin ve egemenin tanımıyla devam eder ve son olarak din-siyaset ilişkisini ele alır; tüm bu terimleri kapsamlı şekilde tanımlar. Bu yüzden her yetişkinin en az bir defa okuması gereken, insan yaşamına dair sosyolojik, antropolojik ve hatta psikolojik gözlemleri de kapsayan, toplum ve birey yaşamına dair vazgeçilmez bir rehberdir Leviathan. Üzerine sayısız başka kitap, tez hatta senaryo yazılmış metin yönetim bilimi ile insan bilimini buluşturan, din de dahil pek çok şeyi devlete bağlayan bir görüşün kapsamlı bir ifadesidir. Belki de bu nedenle Hobbes kitabına ve hayalindeki devlete bu ismi vermeyi tercih eder; insanın ve toplumun yaşamı, Leviathan adlı bu heybetli canavara emanettir Hobbes’un gözünde.

What's your reaction?