Haftanın Kİtaplığı – 21 Nisan 2024

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Yalnız Evler Soğuk Olur

Yazar: Selim İleri

Yayınevi: Everest Yayınları

İçi boşalmış, bomboş deniz kabuklarından denizin sesi duyulur, sona sürükleyen amansız dalgaların sesi. Çok eski çağlardan çıkagelir. Uğultuyu bir an olsun dindiremezsiniz. Yazarlar ikide birde bu uğultuyu yazmak isterler. Deniz kabuklarından birçok kez insan sesleri de işittim, kesik, boğuk; deniz uğultularına karışmış. Bugüne kadar yazamadım.

Öyküleri, romanları, senaryoları, eleştirileri, edebiyat dünyasına dair gözlemleri ve anılarıyla yazıyla ilişkimizi hep diri tutanlardan Selim İleri’nin yeni romanı Yalnız Evler Soğuk Olur’un kendine has bir özelliği var: Bu romanın anlatıcısı Selim İleri’ye çok benziyor; adeta onun anılarına sahipmişçesine aynı yollardan geçiyor, yaşadığı yerlerden, onunkine benzer bir çocukluktan sahneler hatırlıyor. Dahası, tıpkı İleri gibi o da yazıyor, hatta belki aynı kitapları kaleme almış.

Vaktiyle yaratmış olduğu kahramanlar, özellikle aşk romanları yazarı Süha Rikkat karşısına çıkıp ondan hesap sorduğunda, anlatıcı tıpkı Selim İleri’nin de yapacağı gibi, elli yılı aşan bir yazı deneyimiyle onunla yüzleşiyor.

Selim İleri ile Yalnız Evler Soğuk Olur’un anlatıcısı arasındaki ilişki, İleri’nin çok sevdiği Nahid Sırrı Örik’in “Bir Küçük Çocuk” öyküsüne düştüğü notu hatırlatıyor: “Bu yazının anlattığı çocuk ben değilim ve çocukluk hatıraları benim kendi çocukluğumun hatıraları değildir. Fakat kendi çocukluğumun hatıralarıyla bu hatıralar arasında bazı kısımlar birbirinin aynı gibidir.”

 Bir yaşamdan birçok yaşama, bir evden birçok eve dağılmış, hiç dinmeyen acılar, genç ölümler, darağaçları.

İnsan Düşünüşünün Doğal Tarihi

Yazar: Michael Tomasello

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Michael Tomasello (1950, Florida) gelişimsel psikoloji, karşılaştırmalı psikoloji ve dilbilim alanın¬da çalışmalar yapmaktadır. Şu an Duke Üniversitesi’nde profesör olarak psikoloji alanında eğitim vermektedir. Aynı zamanda da Max Planck Enstitüsü, Evrimsel Antropoloji bölümü yöneticilerin-dendir. Çalışmaları nedeniyle birçok ödüle değer görülen Tomasello gelişimsel ve karşılaştırmalı psikoloji alanındaki en yetkin isimlerden biridir.
Eserlerinden bazıları: The Cultural Origins of Human Cognition (1999), Constructing a Language: A Usage-Based Theory of Language Acquisition (2003), Origins of Human Communication (2008, İnsan İletişiminin Kökenleri, Metis Yayınları, 2019), Why We Cooperate (2009, Neden Ortaklıklar Kurarız, Alfa Yayınları 2014), A Natural History of Human Thinking (2014), A Natural History of Human Morality (2016, İnsan Ahlakının Doğal Tarihi, Koç Üniversitesi Yayınları, 2018).

Tomasello, insan öncesi atalarımızın, günümüzün büyük maymunları gibi, sorunları düşünerek çözebilen sosyal varlıklar olduğunu savunuyor. Gelgelelim ekolojik değişiklikler sadece kendi bireysel hedefleri peşinde koşan bu rekabetçi canlıları daha işbirlikçi bir yaşam formuna zorladı. Böylece ilk insanlar eylemlerini koordine etmek ve düşüncelerini işbirliği kurdukları ortaklarına iletmek zorunda kaldılar. Tomasello’nun “ortak maksatlılık hipotezi”, sosyal açıdan giderek karmaşıklaşan bu yaşam formunun nasıl olup da kavramsal açıdan karmaşıklaşan düşünme biçimlerine yol açtığını or¬taya koyuyor. Hayatta kalabilmek için insanların dünyayı çeşitli sosyal perspektiflerden görmeyi, sosyal olarak yinelenen çıkarımlar yapmayı ve grubun normatif standartları aracılığıyla kendi düşüncelerini denetlemeyi öğrenmesi gerekiyordu. Dil ve kültür bile öteden beri süregelen birlikte çalışma ihtiyacından doğdu. Tomasello, bizi diğer büyük maymunlardan en çok ayıran şeyin, işbirliğine ve iletişime dayalı yeni etkileşim biçim¬lerimizin ortaya çıkardığı yeni düşünme tarzları olduğunu gösteriyor.
İnsan Düşünüşünün Doğal Tarihi, insanın toplumsallığı ile biliş arasındaki bağlantı hakkında bugüne değin yapılmış en ayrıntılı bilimsel analizi sunuyor.

“İnsan düşünüşünü eşsiz kılan şey nedir? Michael Tomasello’nun maymunlar ve çocuklarla yaptığı deneysel çalışmalardan yola çıktığı ufuk açıcı yeni kitabı, insan bilişinin evrimsel kökenlerine dair önemli yeni görüşler ileri sürüyor.”
Dan Sperber, Centre National de la Recherche Scientifique, Paris

100. Yıl Cumhuriyet’e Mektuplar

Yazar: Kolektif

Yayınevi: Doğan Kitap

Cumhuriyet Türkiye’dir, Türkiye sevdalısı olmaktır.
— Aydın Doğan, Doğan Holding Onursal Başkanı
 
Sen var oldukça biz, biz var oldukça sen hep var olacaksın!
— Ayşe Kulin, Yazar
 
İkinci yüzyıla ilerlerken değerlerimizi güçlendirerek  Atatürk’ün mirasını yaşatacağımıza ve ortak hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için çalışacağımıza yürekten inanıyorum.
— Begüm Doğan Faralyalı, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı
 
Cumhuriyet’in kıymetini bilelim. Onu yaşatmak, koruyup gözetmek, ona sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur…
— Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, Psikiyatrist
 
Hiç şüphesiz laiklik kavramı, Atatürk’ün ulusa en büyük hediyesidir.
— Muazzez İlmiye Çığ, Sümerolog
 
Son olarak vurgulamak isterim ki, Atatürk’ün Türkiye için çizdiği yol hâlâ tek geçerli yoldur; çünkü aklın ve bilimin yoludur.
— Ömer Koç, İş İnsanı

Acı Portakal

Yazar: Claire Fuller

Çevirmen: Mehmet Gürsel

Yayınevi: Kafka Kitap

Köprüye ulaştığımda balyozun sapını en ucundan iki elimle kavradım, kaldırıp taşa doğru salladım. Ne kadar hasar verdiğimi bilmiyorum fakat istediğim gibi, her şeyin göle düşmesi için yeterli değildi. Balyozu bir kez daha kaldıramayınca orada bıraktım; eve, sütunlu girişin altına, yolun karşısına doğru, iki yanı ağaçlarla kaplı geniş yol boyunca kiliseye yürüdüm.

Hatırlamıyorum ama bana, Victor’ın beni kanlı ellerimle burada bulduğu söylendi.

Frances Jellico, Bay Liebermann’ın satın aldığı Lyntons mâlikanesinin mimarisiyle ilgili rapor yazmak üzere, 1969 yazında bir İngiliz kasabası olan Lyntons’a gelir. Kasvetli ve harap olduğu kadar büyüleyici bir atmosfere de sahip kır evinin çatı katındaki banyosunda bir gözetleme deliği olduğunu keşfeden Frances, alt katta yaşayan Cara ve Peter’ı gözetlemeye başlar, fakat onun için asıl sürpriz, bu çiftin kendisini tanımak istemesi olur. Hayatında ilk kez bir evi ve arkadaşları olduğunu düşünen Frances, Cara ve Peter’la unutulmaz bir yaz geçirecektir. Ancak zamanla, bir şeylerin yolunda gitmediğini; gerçek ile yalanın, doğru ile yanlışın sınırlarının bulanık olduğunu fark eder: Cara’nın anlattığı hikâyelerin ne kadarı doğrudur? Peter’ın bu hikâyelerdeki yeri nedir? Frances’in Cara’nın hayatındaki rolü nedir? Ve en nihayetinde gerçekler gün yüzüne çıkacak mıdır?

Her şey gitgide karmaşık bir hâl alırken, küçük yalanlara korkunç bir suç da eklenir; hepsinin hayatını derinden etkileyecek, dehşet verici bir günah… Acı Portakal, harap bir kır evinde tanıştığı çifti saplantılı bir merakla izleyip hayatlarında yer edinen Frances Jellico’nun tuhaf ve karanlık hikâyesini modern zamanların gizemli masallarından biri hâline getirerek aktarıyor.

Yavaş Seyahat – Aheste Bir Ruhun Gözlemleri

Yazar: Gökhan Kutluer

Yayınevi: Yitik Ülke Yayınları

“Bu kitap, umudunu ve merakını kendisine kalkan yaparak şartlar ne olursa olsun yoluna devam etme cesaretini göstermiş olan gezginler, dijital göçebeler ve içinden taşanı akıtmak için kendine bir ‘Paris’ bulamayanlara yazıldı.”

Gökhan Kutluer, okuyucuyu bir uçağın küçük penceresinden Alp Dağları’nı görmenin sevincine ortak ediyor, ellerinden tutup şehirlerde gezdiriyor ve yürümenin olağan güzelliğine eşlik eden olağan dışı karşılaşmalara, kendiliğinden kurulan bağlara davet ediyor.

“Yavaş Seyahat”, kentleri turist telaşı ile gezmenin değil, dünyayı eliyle koymuş gibi bulmak isteyenlerin öyküsü. Yalnız ama asla tek başına yürümeyenlerin serüveni.

Kitabı okumaya başlamadan önce kendinize bir soru sorun: Tek bir yerde kök salmak yerine her yerde çiçek açabilmek mümkün mü?

Ve Gökhan Kutluer’in verdiği “Evet!” cevabına inanın. – İlkay Yıldız

Dünyanın Düzleşmesi – Kültürün Krizi ve Normların Tahakkümü

Yazar: Olivier Roy

Çevirmen: Haldun Bayrı

Yayınevi: Metis Yayınları

Psikolojik destek almak için uçağa tavuskuşunuzla ya da tasmalı bir timsahla binmeyi düşünür müydünüz? Yirmi-otuz yıl önce aklımızdan bile geçmeyecek bu tür davranışlar bugün yaşanmakla kalmıyor, bunlara ilişkin düzenleme ve açıklamaların yapılması zorunlu hale geliyor. Peki neden? 
Olivier Roy bu soruya yanıt ararken, davranışların zımni kabullerle belirlenmesi anlamına gelen kültürün aşılması ihtiyacına işaret ediyor. Dünyanın pek çok yerinde geleneksel anlamıyla kültür aşınır; edebiyatı, sanatı, düşünceyi kapsayan “yüksek kültür” de değerini kaybederken, kültür kelimesinin kullanım alanı genişliyor ve “iptal kültürü” gibi ifadelere rastlıyoruz. Giderek daha çok davranış apaçık ifade edilen normlarla düzenlenmeye çalışılıyor; genç kuşaklar woke denen, “duyarlılık yanlısı” bir tavırla yeni doğruları ve yanlışları gündeme getirmeye ve belirlemeye yöneliyor. Yazara göre eşzamanlı sayılabilecek dört hareketin bir sonucu bu da: 68’le birlikte başlamış kültür eleştirisi, internet teknolojisinin dünyanın büyük kısmını birbiriyle iletişime sokmuş olması, neoliberalizmle birlikte her türlü ilişkinin metalaşması ve ürünlerin, ilişkilerin yurtsuzlaşması, bu arada kitleselleşen göçler. 
Kültürün krizi aynı zamanda insanın doğa içindeki ve gezegen üzerindeki yeriyle ilgili bir kriz. Dünyanın Düzleşmesi, yaşadığımız dönemi ve içinden geçtiğimiz dönüşümü anlamak ve yorumlamak isteyenlere kapsamlı bir çerçeve sunuyor.

What's your reaction?