Haftanın Kitaplığı – 20 Temmuz 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

ARİS’İN YOLCULUĞU – ACERAKİS

Aris Dadu gezegeninde yaşıyor. Kış mevsimini ve Mia’yı çok seviyor ama onun en büyük tutkusu Dünya. Dünya’ya bir yolculuk yapıp bu ilginç gezegeni keşfetmek için sabırsızlanıyor. Ama önce aşması gereken engeller var: Babasını ve Bilgeler Meclisi’ni ikna etmeli. Üstelik bu yolculukta onu büyük tehlikeler bekliyor: Korkunç varlıklar, sinsi yaratıklar, kara delikler ve en büyük düşmanı olan ön yargılar… Evet, ön yargılar Aris’in en büyük düşmanı… Ve gitmek istediği yer, Dünya, ön yargılarla dolu bir yer. Ama yine de… “…birazcık umut olması bile, umutsuz olmaktan iyidir!”

DİNOZORLARIN TÜKENMEYEN SOYU – BERNHARD KEGEL

Britanyalı anatomist Richard Owen 180 yıl önce onlara isim koyduğundan beri dinozorlar bir kült olup çıktı. Son yıllarda ulaşılan heyecan verici fosil bulguları ve yeni bilimsel bilgiler zihnimizdeki dinozor imgesini bir kez daha kökten değiştirmek zorunda olduğumuzu gösteriyor. Onları önceleri dev sürüngenler olarak görürken, iki ayakları üzerinde duran ejderhalar olarak görmeye başladık; onları hantal ve ilkel hayvanlar olarak düşünürken çevik ve zeki avcılar olarak tasarlamaya başladık; bir zamanlar onlar bizim için pullu dev kertenkelelerdi ama sonra onları tüylü dev tavuklar olarak görür olduk.

Bugün artık soylarının tam olarak tükenmediğini biliyoruz. Dinozorlar bugün dünyamızda mevcut olan en başarılı hayvan gruplarından birine dönüşerek hayatlarını sürdürdüler: Evet, hiç şüphesiz kuşlar dinozorların tükenmeyen soyunu temsil ediyor.

Bernhard Kegel paleontoloji tarihi, dinozor fosillerinin paleontoloji içindeki yeri ve en son bilimsel bulgular hakkında pek çok bilgi içeren bu kitabında keyifli ve eğlenceli bir okuma deneyimi vaat ediyor.

“Bernhard Kegel dinozorları konu alan bu şaşırtıcı kitabında, kan dökücü canavarların önce kanguru benzeri devlere, ardından da, tüm gezegeni dostça işgal etmiş olan küçücük tüylü hayvanlara nasıl dönüştüğünü betimliyor.”

— Frank Vorpahl, ZDF Aspekte 

YALNIZLIK KALESİ – JONATHAN LETHEM

Bilimkurgu, kara polisiye gibi türler arasında yaptığı geçişlerle “yüksek edebiyat” ile popüler kültürü harmanlayan, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü sahibi ve MacArthur Dâhi Bursu’nu kazanan Jonathan Lethem neslinin en sıradışı yazarlarından. New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani’nin “hem çılgınca iddialı hem de alçak sesli bir samimiyeti var,” diye tanımladığı, yetmişlerin Brooklyn’inden doksanlara uzanan Yalnızlık Kalesi ise âdeta Jonathan Lethem’ın yazmak için doğduğu destansı bir roman.

Karanlıkta çakan bir kibrit gibi. Değişen zamanlar, mahalleler. Öksüz iki çocuk. Dylan Ebdus beyaz. Mingus Rude siyah. Babaları kendi âlemlerinde. Sokağın dili zor, ritüelleri şiddetli. Çizgi romanlar sayesinde dost olan bu dertli ergenler sihirli bir yüzük bulurlarsa ne olur peki?

Jonathan Lethem, Yalnızlık Kalesi’nde Brooklyn’i, siyahla beyazı, müziğin, sanatın kudretini sadece onun yapabileceği şekilde anlatıyor. Başınızı kaldırın, gökyüzünde uçan bir adam var. Yukarıdayken burası nasıl görünüyor acaba?

“Yazılması kaçınılmazmış gibi gelen nadir kitaplardan birisi.” –Nick Hornby

“Görkemli, kaotik, sert… Lethem 1970’lerin New York’unu kavrayıp yakalıyor ve onu anlatmaya değecek bir hikâyeye taşıyor.” –Time

SENİN İÇİN-TOPLU HİKAYELERİ – TEVFİK FİKRET

Tanzimat’ın ardından Edebiyat-ı Cedide akımıyla bireyi ve sanatı ön planda tutan yepyeni bir dönem başlar. Şiirde olduğu kadar düzyazıda da büyük değişimler kendini gösterir, hikâye türü oldukça gelişir. Halit Ziya başta olmak üzere, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit gibi yazarlar hikâye türünün en güzel örneklerini ortaya koyarlar. İşte bu isimler arasında Tevfik Fikret de hemen hemen aynı yıllarda (1894-1899) bazı hikâyeler kaleme almış, ancak sonrasında bütünüyle şiire yönelmiştir.

Büyük şairimizin kimileri yayımlandığı dergilerde kalmış hikâyeleri, ilk kez bu kitapta, günümüz Türkçesi ve orijinal metin olarak bir araya getirildi.

LANETLİ – FRANK MILLER/THOMAS WHEELER

Nimue kendi halkı tarafından dışlanmıştı. Kara büyüyle olan bağlantısı yüzünden Druid köyünde ondan korkulur hale gelinmişti, bu yüzden ayrılmaktan başka seçeneği yoktu…

Ama kader, tüm köyün Kızıl Paladinler tarafından katledilmesinden sonra Nimue’nin önüne yepyeni bir yol çıkardı. Annesi ölmeden önce ona son bir görev vermişti, adı sadece efsanelerde anılan Güç Kılıcı’nı bir büyücüye, Merlin’e götürmesi gerekiyordu. Halkını kurtarmak için tek şansı buydu. Bu zorlu görev intikam almasını her ne kadar zorlaştırıyor olsa da içinde uyanan güç, intikamdan başka bir şey istemiyordu.

Nimue etkileyici paralı asker Arthur ve göçmen Fey Ahalisi ile atıldığı macerada, tek gerçek krala vadedilmiş kılıcıyla hem paladinlerle hem de yozlaşmış kralın ordularıyla savaşmak zorundaydı. Halkını bir araya getirmek ve ailesinin intikamını almak isterken kendisi hakkındaki gerçekleri de adım adım keşfedecekti.

Ama belki de kaderi değiştirebilecek tek şey, bir kılıcın ucundaydı

Thomas Wheeler ile 300, Günah Şehri, Batman: Kara Şövalye Dönüyor gibi efsanevi çizgi romanların altına imza atan Frank Miller’ın yarattığı Lanetli’de, Gölün Hanımı miti Kral Arthur efsanesi içinde hak ettiği değeri buluyor. Arthur efsanesinin güncel bir yorumu olan romana Miller’ın çizdiği onlarca siyah beyaz ve renkli çizim de eşlik ediyor.

What's your reaction?