Haftanın Kitaplığı – 20 Eylül 2021

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

OKÇU’NUN YOLU – PAULO COELHO

Her okun uçuşu farklıdır. Bin ok atarsan, bini de sana farklı bir yol gösterecektir: Okçunun yolu işte budur.

Ülkenin en mahir okçusu Tetsuya bir köyde mütevazı bir marangoz olarak yaşamını sürdürmekteyken bir gün uzak diyarlardan gelen bir okçu ona meydan okur… Tetsuya bu meydan okumayı kabul ederek okçuluk felsefesini hem yabancı okçuya hem de köyün delikanlılarından birine aktaracaktır.

Paulo Coelho’nun Okçu’nun Yolu’nda dile getirdiği öğreti sadece okçuluğa değil hayatın her alanına uygulanabilecek, yolu nice erdemden geçen bir ilkeler bütünü.

“Kaleme aldığım bu metinde yay, ok, hedef ve okçu aynı gelişim ve sınama mekanizmasının bütünleyici birer parçası.”
Paulo Coelho

BİR AĞACIN ALTINDA – SELÇUK DEMİREL

Selçuk Demirel’in kendine özgü görsel poetikasının beslediği, Güven Turan’ın deyişiyle “düş ağaçlar”dan oluşan bir “düş ormanı”nın farklı yönleri bu çizimler. Doğayı ve dışarıda olma hissini besleyen, zengin ayrıntıların oluşturduğu bu görsel şölen ve şiirsel patika yolun karşımıza çıkardığı bu düşler ormanının “yeşil kalabalığında” kaybolma korkusu bir yanda, bulunma korkusu diğer yanda. Bu ormanda yolunuzu kaybederseniz şayet, ağaçlara sorun, onlar size çiçek açacaktır…

“Selçuk Demirel’in ‘Bir Ağacın Altında’ serisinde gördüğümüz figürler, adeta sürmekte olan zamanın izdüşümleridir. Parçalanan bir zamanın içerisinden, bilinen gerçekliğin çok ötesinden çıkagelirler. Doğanın tam ortasında açılan bir yarıktan gün yüzüne çıkan figürler gibidirler.”
Uras Kızıl

“ …bundan daha zor olansa bir düşler ormanı yaratmaktır. Selçuk Demirel bu düş ormanını yaratmış. Yıkımını da gösteriyor bize…”
Güven Turan

“Bir Ağacın Altında” Selçuk Demirel’in 24 Eylül-25 Ekim 2021 tarihleri arasında Galeri Nev İstanbul’da açacağı kişisel sergisindeki çalışmalardan oluşuyor.

BİTKİ MİTOSLARI – DENİZ GEZGİN

Deniz Gezgin’in farklı coğrafya ve kültürlerde, bitkilerin kültür dünyasında yer buluş biçimlerini aktardığı çalışması Bitki Mitosları, Pinhan Yayıncılık’tan çıktı.

Bitki Mitosları’nda kökündeki ölümcül inatla çığlıkları duyulan adamotundan, ölmezağaç zeytine dek bitkilerin binlerce yıllık anlam yolculuğunun izi sürülüyor. İnsanın anlam arayışının ve inşasının ürünü olan mitoslar, insanla ilişkide olan tüm diğer varlıklar gibi bitkilerin de çağlar boyu dönüşümünü ilk ağızdan aktarıyorlar.

Her şeyden önce ve her şeyden sonra yaşam, daima bir tür yeşerme olarak ifade bulmuştur. Doğumda ve dirimde, bollukta ve doyumda bu yeşermenin varlığı duyulur. Hayat ağacı dünyanın merkezinde, sayısız yuvayla donanmış dallarıyla, kökten göğe tohum saçar. Yeryüzünün tüm bitkileri bu tohumlardan toprağa düşer, yayılır ve yaşama karışır. İçlerinde ölümsüzlüğüne inanılan ulu gölgeli ağaçlar da vardır, zehirli, şifalı, dikenli dikensiz otlar da. Bazısı uykuya dalar, mevsimleri çevirir, ruhu bir ilahın bedenine yerleşir. Onunla uyanır bahar ve o kaybolunca esmeye başlar soğutucu rüzgârlar. Yaşam bitkilerin yanı sıra devinir. Bitkileri böylelikle duyarız, onlar hakkında bildiklerimiz milyonlarca yıllık bir birlikte yaşam deneyiminden taşınır.

TATLISU – AKWAEKE EMEZI

Nijeryalı bir ailenin çocuğu olan Akwaeke Emezi hem gençlere hem de yetişkinlere yönelik eserleriyle Ulusal Kitap Vakfı tarafından 35 yaş altı 5 yazar arasında gösterildi, romanları birçok saygın ödülde finale kaldı. On üç dile çevrilen, Amazon ve New York Times tarafından yayımlandığı yılın en iyi eserleri arasında sayılan Tatlısu ise Otherwise ve Ilube Nommo Ödülü’nü kazandı.

Ada’nın içinde birbiriyle çatışan birden fazla ruh var. Ailesi ise çocuklarının bu durumuyla nasıl başa çıkacaklar, bilmiyorlar. Zaman geçiyor ve artık Amerika’da üniversite öğrencisi olan Ada’nın içindeki sesler, bir saldırı sonucu gittikçe güçleniyor ve onu korumaya başlıyor. Hatta öyle güçleniyorlar ki Ada geriye çekilirken onlar öne çıkıp hayatı kendileri yaşıyorlar. Daha tehlikeli, daha coşkulu ve belki de daha hakiki bir hayatı.

Akwaeke Emezi’nin yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı, tek bedendeki farklı kişiliklerin ağzından anlatılan Tatlısu kimlik ve varoluşun yılankavi izlerini takip eden yakıcı bir roman.

“Bu romanı okumalarını herkese ısrarla tavsiye ediyorum.” –Sophie Mackintosh

“Bu kitap bir cinsiyet disrofisi çalışması da aynı zamanda – ama tam anlamıyla yanlış cinsiyetlendirilmenin değil, fiziksel bir biçim içine mahkûm olmanın, kategorilerden kaçınabilmeni sağlayan o hayaletimsi yeteneği kaybetmenin acısını anlatıyor.” –New Yorker

2019 The Otherwise Ödülü Kazananı
2019 PEN/Hemingway Ödülü Finalisti

YOK YOLCU – KAMİL ERDEM

Ödüllü kitapları Şu Yağmur Bir Yağsa ve Bir Kırık Segâh ile okurun takdirini kazanan Kâmil Erdem’in on öyküden oluşan yeni kitabı Yok Yolcu, Sel Yayıncılık’tan çıktı.

Erdem, yakın tarihimizde kuşaklar boyu dalgakıran etkisi yaratan dönemeçleri ele aldığı gibi edebiyat camiasının tanıtıcı/eleştirmenlerine, sansasyonel kalemlerine ve sahipsiz bırakılan cenazelerine de güncel ve incelikli bir selam gönderiyor. Adını Ece Ayhan’ın dizelerinden alan, “Ayapera!” başlığıyla diğerlerinden ayrılan öykü üçlemesinde ise okurları Beyoğlu, İstanbul ve nihayetinde bir bütün olarak değişen ve dönüşen ilişkiler izleğinde bir yolculuğa çıkarıyor.

“Kâmil Erdem öyküleri bir akarsu gibidir, bir akarsuyun gereğini yapar, öyle olması, akması gerektiği için akar. Suyun uzunluğu, derinliği, içinde mi kıyısında mı, neresinde durmak gerektiği kararını ise okur vermek durumundadır; bu sakin, sessiz, keyif çatılan bir dere kenarı da olabilir, köpürtülü, gürültülü ve tekinsiz bir çağlayan da. 

Üçüncü öykü kitabı Yok Yolcu da böyle müphem öyküler barındırıyor; sonsuz bir sonsuzluktan, derin düşüncelerden, koca bir hayat boyu yaşananlardan, çıkarımlardan, süzülenlerden, öyle kendince akanlardan ve dökülenlerden dileyen dilediği kadarını alıyor. Bütün caddeleri, sokakları, evleri, evlerinin içindeki insanları, insanlarının arasındaki ilişkilerin yıkıldığı ve yeniden kurulduğu, bozunuma uğradığı ve onarıldığı, duvarlar ya da sular altında kaldığı Beyoğlu’na da incelikli bir ağıt yakıyor.

What's your reaction?