Haftanın Kitaplığı – 20 Ekim 2024

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Ara Nağme

Yazar: Fuat Sevimay

Yayınevi: İthaki Yayınları

Sokakta yanından geçip gidilenlerin, bazen durup başı okşananların; neşenin, hüznün, hem bilindik hem de sürprizli karşılaşmaların etrafında dolanan bir öykü kitabı: Ara Nağme.  
Fuat Sevimay kitaplığında önemli bir yer tutan ve 2014 Orhan Kemal Öykü Ödülü’ne layık görülen Ara Nağme, samimi bir buluşmaya davet ediyor okuru. Sokakla, gündelik olanla, hem şahsi hem de toplumsal nitelik taşıyan meselelerle temelden ilişkilenerek “gerçek”le organik bir bağ kuruyor. İçten, hepimizden, “biz”den bir dille… 
“Neden sonra, çay bahçesinin soğuk beton zemininde kıpırtısız yatarken, sarsarak bana bir şeyler anlatmaya çalışan yirmi beş yaşlarındaki ağabeyin, ‘Sen ne taraftansın?’ dediğini duydum. Ne taraftan? Ne taraftan olduğumu bilmiyordum. Sakallarım henüz çıkmamıştı. Çıksa da ne fark eder. Bıyıklarım terlemişti ama bıyık bırakıp uçlarını sarkıtabilmem için en az üç-dört yıla ihtiyacım vardı. O üç-dört yılı yaşasaydım, bıyıklarımı sarkıtır mıydım, zannetmiyorum. Yeşil bir parkam yoktu, yeşili sevmezdim. Saçlarım uzun değildi. Uzun saç sevmezdim. Hangi taraftan olduğumu bilmiyordum. Neden bir tarafta olmam gerektiğine aklım ermiyordu. ‘Ben Emel’i bekliyorum,’ dedim.” 

Zindankale

Yazar: Sezgin Kaymaz

Yayınevi: İletişim Yayınları

Korkunç bir rüya… Kâbus. Koca koca insanlara yatak ıslattıran, gündüz de zihne yapışan cinsten. Üstelik “dizi-rüya”. Devam ediyor, gelişiyor; gizli kamera gibi geziyor görenin geçmişinde.
 
Rüyanın musallat olduğu insanlar: Kendini bildi bileli dedesiyle yaşayan, dağınık ve hafif şaşkın bir sigortacı genç adam… Annesi ve yatalak dayısıyla birlikte yaşayan, hışım gibi bir genç kız… Bir de tuhaf ihtiyarlar meclisi… rüyayı ve rüyanın musallat olduğu çocukları adım adım takip eden: Bir buzdolapçı, bir sağlık kabinci… kocaman, upuzun bir adam… sonra yine o: sigortacının dedesi… Bütün bunların peşinde, şehir boyu kovalamaca oynayan bir gölge ve haylaz bir ışık topu.
 
Yau… Sen bi’ dakka…! N’oluyor Allahaşkına

Akşamın Sesleri

Yazar: Natalia Ginzburg

Çevirmen: Şemsa Gezgin

Yayınevi: Can Yayınları

İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1940`lar. Hayalî küçük bir İtalyan kasabası faşizmin pençesinden kurtulmaya çalışmaktadır. Burada doğup büyüyen 27 yaşındaki Elsa, savaş ve savaş sonrası kentleşme dönemindeki bu kasabanın trajedilerini, komşuluklarını ve akrabalıklarını, aşklarını ve dedikodularını, yıkılan hayallerini ve mutluluğu bulma mücadelelerini anlatırken geçmişin yüklerinden arınmış bir gelecek düşler. Ancak söz konusu geçmişin ağır yükleri ve enkazıyla yeni ufuklara yol almak hiç kolay olmayacaktır.
 
Ginzburg`un en iyi romanlarından biri kabul edilen Akşamın Sesleri, faşizm ve savaşın ağırlığıyla parçalanmış İtalyan toplumunun soyut bir portresini çizerken ilk aşk ve kaybedilen şanslar üzerine derin bir hikâye ortaya koyuyor.
 
“Akşamın Sesleri düşüncelerini gömmeye, birbirlerini yalnızca jestler ve sözler aracılığıyla tanımlamaya çalışan, nihayetinde de kendilerini bir absürtlük ve acı mengenesinde bulan insanların hikâyesidir.”
Italo Calvino
 
“Ginzburg nadiren doğrudan siyasete –özellikle de faşizme– değiniyor ama faşizmin gölgesi tıpkı karakterlerin üzerinde olduğu gibi, kitabın üzerinde de asılı duruyor.”
Kirkus Reviews

Sicim Krallık

Yazar: Tahereh Mafi

Yayınevi: Yabancı

Birbirlerine düşen imparatorluklar, yasak bir aşk ve halkının son umudu olan bir kraliçe…
Tüm dünya için Alize; sıradan, değersiz bir hizmetkârdan ibaretti. Oysa kimsenin bilmediği bir gerçek vardı: Alize, gizlenmek zorunda bırakılmış, kadim ve uzun zaman önce yıkılmış bir Cin krallığının kayıp varisiydi.
Ardunya İmparatorluğu’nun veliahtı Prens Kamran ise, tahtın tek vârisi olarak kralın yerini almaya hazırlanırken krallığın büyük bir tehlike altında olduğunu hissetmişti. Gizemli bir kadınla yolları kesiştiğinde onun kaderini değiştirecek bir sırrın peşine düşmeye karar verdi. Ancak, bu sırrın imparatorluğun en karanlık derinliklerine uzandığından ve Alize’nin geleceğini şekillendirecek güçte olduğundan habersizdi.
“Sicim Krallık, enfes bir fantastik kurgu. Zekice yazılmış bir nesir, leziz şaşırtmacalar ve nefes kesici bir dünya kurgusuyla fazlasıyla zengin. Mahvolmaya hazır olun; bu kitap kalbinizi paramparça, tüylerinizi diken diken edecek ve sonunda sizi tamamen kelimelerden yoksun bırakacak.” —Stephanie Garber
“Mafi; Alize’nin elle işlediği giysiler kadar zarif bir şekilde örülmüş bu hikâyede, kader ve tehlike, yasak aşk ve saray entrikaları, büyü ve devrim arasındaki ilişkiyi birer büyü gibi örüyor.” —Cassandra Clare
“Bu hikâye o kadar büyülü ve sürükleyici ki kitabı bitirdiğim anda –hem de yalnızca birkaç saat içinde– kitabın bir mücevhere dönüşeceğini tahmin ettim. Mafi’nin pırlanta parlaklığındaki lirik tonu; sihirle yaldızlanmış, şaşırtmacalarla bezenmiş, dolambaçlı bir romantizmin sırmalarıyla süslenmiş ve Pers mitolojisiyle zengin bir şekilde işlenmiş bir hikâye örüyor. Devamını okumak için sabırsızlanıyorum.” —Roshani Chokshi
“Destansı bir üçlemenin ilk bölümü.” —Popsugar
“Büyü, saray entrikaları ve romantizmle dolu muhteşem hikâye ilk bölümden itibaren okurları büyülüyor… Mafi’nin önceki serilerinin hayranlarını tatmin edecek, yeni bir serinin başlangıcı.” —Booklist

Ay’dayız

Yazar: Alice Kellen

Çevirmen: Burçe Kaya

Yayınevi: Athica Yayınları

Alice Kellen’dan duygularınıza dokunacak, sürükleyici bir roman.

Bir gece Paris’te, ışıklar şehrinin büyülü atmosferinde yolları kesişen iki yabancı. Rhys ve Ginger, birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da, kaderin onları sonsuza kadar birleştireceğini hayal bile edemezler.

Londra’da yaşayan ve kendi hayallerini bile unutacak kadar kaybolmuş Ginger ile hiçbir yerde kalamayan gezgin Rhys’in hikâyesi…

Her gece e-postalarla dolu itiraflar, şüpheler ve endişelerle aralarındaki arkadaşlık daha da derinleşirken zaman bu bağı sınamaya başlar.

Ay’a tutunmak mümkün mü?

Ay’dayız, aşkın, kaderin ve kendini bulmanın dokunaklı ve büyüleyici bir hikâyesi.

Kısa ancak kalpte iz bırakan bir karşılaşma kadar kalıcı hiçbir şey yoktur.

Muhteşem Hayalperest – Yüz İsimli Yolcunun Olağanüstü Hikayesi

Yazar: Juan Jacinto Munoz Rengel

Çevirmen: Beyza Fırat

Yayınevi: Ketebe

İspanyol yazar Juan Jacinto Muñoz Rengel, tarihle fantastiğin, masallarla mitlerin, düşle gerçeğin iç içe geçtiği, çok renkli ve çoksesli romanı Muhteşem Hayalperest’te, şaheser yazmaya çalışırken kendi yaşamı bir şahesere dönüşen Nikolaos Popoulos’u merkeze alıyor.
 
Muhteşem Hayalperest, okuyucuyu, 16. yüzyıl Atina’sında yaşayan, sınırsız hayal gücüne sahip bir kahramanın yolculuğuna ortak ediyor. Popoulos, sahip olduğu garip güçle bir başyapıt yazmak üzere çıktığı yolculukta, geniş bir coğrafyayı tecrübe edecek, Cervantes ile tanışacak, korsanlarla savaşacak, Vlad Tepeş, Elizabeth Báthory gibi fantastik kahramanlarla karşılaşacak, dünya edebiyatının çarpıcı metinleri arasında gezinecektir. Eşsiz bir maceraya atılan başkahraman, gördüğü şehirler arasında İstanbul’u ayrı tutacak ve Hezarfen gibi çatıların, minarelerin, sarayların, masmavi denizin üstünden aşarken kanatlarını tarihle mitolojinin, gotikle fantastiğin iç içe geçtiği bir masala açacaktır.
 
Çok erken yaşta dünyanın bir labirent olduğunu öğrendi; yapması gerekenin onu kurtarabilecek bir ipliğin varlığına inanmaktan daha ileri olduğunu biliyordu: Popoulos o ipliği yaratmak için doğmuştu.

What's your reaction?