Haftanın Kitaplığı – 20 Aralık 2021

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Nehir Kıyısı Kadınları – Heinrich Böll

Rüşvet alıyorlar, füzeler yağdırıyorlar, ölüme tapıyorlar – bunların hiçbiri yeni değil. Yeni olan şu: Kendilerini suçlu hissetmiyorlar.
 
Nobel Ödüllü yazar Heinrich Böll’ün son romanı okuru 1980’li yıllara, Bonn’da Ren Nehri kıyısındaki seçkin villalara götürüyor. Politikacıların, bankerlerin, aristokratların yaşadığı bu evlerde bu kez başroller ipleri elinde tutanlarda değil, iktidar oyunlarını ve entrikalarla dolu bir dönemi sorgulayan eşlerinde ve sevgililerindedir. İşledikleri suçları ve yolsuzlukları halktan büyük bir beceriyle saklayan aristokratlarla, geçmişteki suçlarının üstünü örterek liberal Almanya’ya uyum sağlayan eski Nazilerle, yozlaşmış bir düzenin maskeli aktörleriyle hesaplaşan Nehir Kıyısı Kadınları, savaş sonrası siyasetin karanlıkta kalan köşelerine ayna tutarken okuru etik bir hesaplaşmaya da davet ediyor.

Gerçek Bir Hikayeden Uyarlanmıştır – Delphine De Vigan

“Hepimiz bir başkasının batığı, bir başkasında kayıp olanız ve bunun hiçbir anlamı yok.”
Bir süredir yaratma heyecanı sekteye uğramış olan yazar Delphine, L. adında bir gölge yazarla tanışır. Bu sırada imzasız bir tehdit mektubu alır. Bunu kimin yazdığını araştırırken L.’yle samimiyeti de artar. İki kadının hayatları yavaş yavaş iç içe geçer ve Delphine, L.’nin tutkulu kişiliğinin etkisi altına girerek zamanla hem birey hem de yazar olarak kendi kimliğini sorgulamaya başlar.

Delphine de Vigan, günümüz Fransız edebiyatının sevilen yazarlarından. Gerçek Bir Hikâyeden Uyarlanmıştır, psikolojik gerilimden üstkurmacaya çeşitli katmanlarıyla, Fransa’da ve yayımlandığı diğer ülkelerde eleştirmenlerin övgülerini topladı.
– 2015 Renaudot Ödülü –

Doğadaki İsteme Üzerine – Arthur Schopenhauer

Schopenhauer, 1819 yılında Berlin Üniversitesine yaptığı başvurudaki özgeçmişinde kendini “yersiz yurtsuz” olarak tanımlar. Gerçekten de onun yaşamının ilk 45 yılı bir göçebe hayatını andırmaktadır. Aynı zamanda Schopenhauer, ana eseri İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’nın basılmasının ardından tam 17 sene hiçbir şey yayımlamaz. Fakat tüm bunlar Schopenhauer’ın 1833 yılında 45 yaşındayken Frankfurt’a yerleşmesiyle değişir: Hem ölene dek buradan hiç ayrılmayacak hem de artık belirli bir yalnızlık ve münzevilik içinde yayın hayatına dönecektir.

İşte onun bu döneminin ilk meyvesi, 1836 yılında basılan Doğadaki İsteme Üzerine’dir. Schopenhauer, bu kitapta ana eserinde ortaya koyduğu metafizik ile empirik bilimlerin sonuçlarının uyum içinde olduğunu göstermek istemektedir. Bunu yaparken bilim dünyasındaki gelişmelerin sadece bir takipçisi ve kayıtçısı değil, bunların müthiş bir yorumcusudur da. Kitapta evrime dair tartışmasından Çin’in tanrısız dinlerine, bitki fizyolojisinden dilbilime pek çok konu parlak bir biçimde işlenmektedir.

Tıpkı İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya ve Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Üzerine’de olduğu gibi Türkçeye kazandırarak yayımladığımız Doğadaki İsteme Üzerine ile birlikte Schopenhauer’ın felsefesinin –popülerliği değil– tanınırlığı adına dev bir adım daha atmış oluyoruz. A. Onur Aktaş’ın tutarlı ve okurun merak edebileceği her noktada açıklık sunan çevirileri Türkçe Schopenhauer çalışmalarına ivme kazandırmaya devam ediyor.

Cehennem Melekleri – Hunter S. Thompson

Yolun Barbar Süvarileri, Kanunsuz Motorcuların Kraliyet Sınıfı: Cehennem Melekleri

Gonzo gazeteciliğinin kurucusu, Las Vegas’ta Korku ve Nefret ile Rom Günlükleri’nin efsanevi yazarı, karşı kültür ikonu Hunter S. Thompson, Cehennem Melekleri’nde, The New York Times Book Review’un tanımladığı şekilde “hiçbirimizin yüzleşmeye cesaret edemeyeceği” bir dünyanın içinden izlenimlerini anlatıyor.

Hunter S. Thompson altmışların ortasında neredeyse iki yıl boyunca beraber yaşadığı, birlikte yollara düştüğü, tartışmalı hayatlarına şahit olduğu Meleklerin anarşist ruhunu bizzat, yerinde gözlemledi. Amerikan medyası ve siyasetine bodoslama giren, geleneksel toplumu “tehdit eden” bu klanın üyelerinin ve işledikleri korkunç suçların yüceltilmeden, tüm gerçekliğiyle anlatıldığı Cehennem Melekleri bir ülkeyi afallatıp korkutan asi motosiklet çetesinin yaşam tarzına dair en cesur kayıtlarından biri.

“Dizginsiz üslubu ve alaycı mizahına rağmen Thompson’ın kitabı incelikli bir eser.” –The New Yorker

Kahrolmak – Cihat Duman

Şiirleri ve acımasız yergileri ile tanıdığımız Cihat Duman bu kez psikoloji ilminden emanet aldığı übertragung tekniği ile “aktarım roman” diyebileceğimiz türün ilk örneğini sunuyor okura. Başından itibaren, roman türünde sırıttığını düşündüğü ve aşağıladığı teknikleri, yazdığı şeyin anı olduğu kandırmacasına dayanıp yüzsüzce kullanarak sahiciliği yakalamış anlatıcı ses. Kitapta iki yıl öncesi, son dört ay ve kitabın karantina sürecinde yazma anı birlikte bulunduğu için zaman bir gerçeklik imkânı olarak değerlendirilmiş. Kitabın bir haftada yazıldığı da sık sık belirtilerek aynı zamanda bazı kısımların günlük gibi okunabilmesi sağlanmış. Kitabın kendisinin de bir roman meselesi yapılması romanı diğer üst kurmacalardan ayıran bir özellik. Nihayetinde kitap yazmakla, mesleğiyle, aşkıyla, bedeniyle, geçmişiyle, takıntılarıyla meselesi olan karakterin çözümsüz bir haftası okura verilerek okurun katharsis yaşamayıp bilakis kirlenmesi ve huzurunu yitirmesi murat ediliyor. Cihat Duman bu kitapta çağın hasta insanı ile yüzleşmiş. Bu anlamda gerçek bir karantina romanı ortaya çıkıyor.

“Bizim münasebetimizin niteliği tam olarak neydi? Başrolde Beyoğlu’nun olduğu bir filmde, biz sadece figüran mıydık yoksa? Serseriliğimiz bizi birbirimize meze mi yapmıştı? Ne olursak olalım, bana haksızlık ediliyordu. Ne olursa olsun, bu zamana dek haftada bir türlü amaçlarla gittiğim semte, artık her gün, sadece bir kadını görmek için gitmek kendime duyduğum saygıyı zedeliyordu.”

What's your reaction?