Haftanın Kitaplığı – 17 Temmuz 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

BÜYÜK MÜBADELE – KEMAL ARI

1919-1922 tarihleri arasında yaşanan Milli Mücadele’nin kazanılmasının ardından Anadolu’daki Rumların bir kısmı Yunan ordusu ile birlikte yaşadıkları toprakları terk etmeye başladı. Lozan Barış Konferansı toplandığında nüfus değişimi (mübadele) konusu ivedi olarak gündeme geldi ve Türkiye ve Yunanistan, savaş sonrası ortaya çıkan azınlık sorunlarının bir nüfus mübadelesi ile çözülmesini kabul etti. Komisyonların tartışmalı konularda uzlaşma sağlamasıyla, 30 Ocak 1923 günü Türk ve Rum Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme ve Protokol imzalandı. Mübadele zorunlu olacak ve İstanbul dışında yaşayan Rum Ortodoks Türk uyruklular ile Batı Trakya dışında yaşayan Müslüman Yunan uyrukluları kapsayacaktı. Prof. Dr. Kemal Arı bu çalışmasıyla, Türk-Yunan Savaşı’nın hemen sonrasında gerçekleştirilen mübadelenin 100. yılında, ağırlıkla Türkiye’ye zorunlu göç ile göçe ilişkin sorunları doğrudan yaşamış insanlara, toplumsal oluşumlara ve bu oluşumların siyasal düzeyde yansımalarına odaklanıyor.

KESTİRMELER VE KISA HİKÂYELER – UMBERTO SABA

Kestirmeler ve Kısa Hikâyeler, Saba’nın “yazın dünyası”nın geniş coğrafyasını tüm şifreleriyle ortaya koyuyor. Çağının tanığı bir yazar olarak faşizme, Mussolini’ye, Hitler’e, toplama kamplarına da değiniyor, Leopardi, Manzini, Dante, Ungaretti gibi İtalyan edebiyatının adlarına da yer veriyor. Gündelik hayattan sahneler de aktarıyor, kendi serüveninden çıkarımlarda da bulunuyor. Kısa hikâyeler de yazıyor. Ama en çok okuruyla “konuşuyor”. Üzerine kitaplar yazılacak edebiyat tartışmalarını “bir paragrafta” sonlandırıyor. Nietzsche’den başlattığı “kestirmelerin soy kütüğünü” Freud ile tamamlıyor.

KÜÇÜK TRAMPETÇİ KIZ – JOHN LE CARRÉ

Mikonos sahilinde radikal görüşlü arkadaşlarıyla tatil yapan tiyatro oyuncusu güzeller güzeli Charlie, son derece yakışıklı bir Doğu Akdeniz erkeği olan Joseph’le tanıştığında, onun özel biri olduğunu çok geçmeden anlar: Joseph, şiddet dozunu gitgide artıran bir terör şebekesini ortaya çıkarmak isteyen İsrail İstihbaratı adına Charlie’yi cezbederek büyüleyici bir ajana dönüştürmek niyetindedir. “Gerçeğin tiyatrosu”nda hayatının rolünü oynayacak olan Charlie, hem uluslararası politikanın hem de kendi benliğinin şeytanlarıyla bir ölüm kalım savaşına girişecektir. Sinema ve dizi uyarlamalarıyla ses getiren Küçük Trampetçi Kız, John Le Carré’nin ustalıklı kaleminden, karakterlerinin duygularını ve politik görüşlerini katman katman soyup onları yeniden bambaşka kılıklara büründüren, kimin kimi manipüle ettiğinin kolay kolay anlaşılamayacağı muazzam bir casusluk romanı. Terörizmin ve İsrail-Filistin çatışmasının tarihine de objektif bir dille değinen yazarın belki de en siyasi yapıtı.

DEVLET OPERASI’NIN KURULUŞ ÖYKÜSÜ – MURAT KATOĞLU

Devlet Opera ve Balesi tam bir ‘Cumhuriyet Kurumu’dur. İcracı sanatçıları, yorumcuları, solistleri ve kompozitörlerinin eğitimi/öğretimi; dünya opera repertuvarının sahnelenmesi ve yerli opera eserlerinin yaratılıp oynanmasıyla, yani bu sanatın bütün unsurlarıyla Türkiye’nin sanat hayatında Cumhuriyet rejiminin bilinçli örgütlenmesiyle yer almıştır. Elinizdeki kitap, bu kurumu oluşturan düşünsel yön duygusunu ve bunun sonucu olan heyecan verici doğum dönemini (1936-1941) hikâye etmektedir. Bugün Türkiye’nin altı şehrinde temsiller veren ‘Devlet Opera ve Balesi’ tam bir Cumhuriyet çocuğudur. Bu kitap ülkenin sanat hayatı için özellikli ve toplum için ‘genç’ bir sahne sanatı olan operanın doğuşundaki düşünsel anlayışı ve kuruluşundaki kararlı uygulamaları hikaye etmektedir.

KIRILGAN UMUT – AYŞE PARLA

Doğu Bloku’nun çöküşünden sonra, ekonomik sebeplerle Türkiye’ye göç etmeyi seçen Bulgaristanlı göçmenlerin deneyimlerini yansıtan Parla, onların makbullük hiyerarşisi içindeki yerine bakıyor ve devletin bu hiyerarşiyi var eden kriterlerine dikkatimizi çekiyor. Umudun ve güvencesizliğin ontolojisine eğilirken göçmenlerin kendi sesine, sözüne yer veren Kırılgan Umut, hem farklı göçmenlik kategorileri hem de aidiyet hissi üstüne düşünmek için yeni bir zemin, incelikli bir bakış açısı sunuyor.

MUTLU YURTTAŞ İMALATI – EDGAR CABANAS / EVA ILLOUZ

Edgar Cabanas ve Eva Illouz’un mutluluk reçetelerinin iktidarların elinde güçlü bir kontrol mekanizmasına dönüşmesini, neoliberalizmin bu durumu lehine kullanışını anlattıkları çalışmaları Mutlu Vatandaş İmalatı – Mutluluk Endüstrisi Hayatımızı Nasıl Kontrol Ediyor?, Tufan Göbekçin’in çevirisiyle İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Bu kitap “mutluluk hastalığının” arkasında nasıl devasa bir ekonomik pazarın işlediğini tartışıyor. Günümüzde mutluluk baskısı, hayatlarımızın seyrini ve yönünü belirleyen temel bir etkene dönüştü. Her fırsatta ve her alanda karşımıza çıkan pozitiflik salgınından sakınmak artık neredeyse mümkün değil. Mutluluk tali bir hedef veya slogan olmanın ötesinde, herkesin açıkça peşinde koştuğu bir ürün gibi görülüyor. Pozitif psikologlar, mutluluk uzmanları ve kişisel gelişim eğitmenlerinden oluşan yeni bir profesyoneller topluluğu, her fırsatta bireylere başarılı, sağlıklı ve işlevsel bir yaşama ulaşmaları için rehberlik ediyorlar. Bu “iyi yaşam” uzmanları, kamu kurumlarının ve çokuluslu şirketlerin desteği ve işbirliği sayesinde, nihayet toplumun siyaset, sağlık ve eğitim gibi alanlarda nasıl hareket edeceğini belirleme konumuna ve kudretine eriştiler.

​“Mutluluk arayışına girmek illaki daha iyi benlikler veya daha iyi bir toplum için çalışmak anlamına gelmez, ancak her zaman mutluluğun bir kavram, iş, endüstri ve tüketimci bir yaşam tarzı olarak meşruiyeti, yaygınlığı ve gücü için çalışmayı gerektirir. Mutluluk hayatlarımızı kontrol etmeye yarar çünkü bu saplantılı arayışın hizmetkârları olmuş durumdayız.”

GÖDEL, ESCHER, BACH: BİR EBEDİ GÖKÇE BELİK

Felsefe, psikoloji, karşılaştırmalı edebiyat, bilim tarihi ve bilim felsefesi, bilgisayar ve bilişim bilimleri, müzik ve elbette matematik gibi pek çok alanda öncü araştırmalar yapan Douglas R. Hofstadter, kitabevlerinde hangi rafa konacağına karar verilemeyen kitabı Gödel, Escher, Bach için şöyle der: “Gödel, Escher, Bach ‘ben’ ya da bilinçlilik sözcüğü çevresinde gezinir. Ben’in düşünmenin diplerinde bir yerden, güçlükle anladığımız örtük mekanizmalarla nasıl ortaya çıktığını ele alır. Yalnızca düşünmenin değil, benlik duygumuzun ve bilinçliliğimizin farkında oluşumuzun bizi diğer karmaşık şeylerden ayrı kıldığını vurgular. 
Sibernetik, yapay zeka ve bilgisayarlarla içli dışlı herkesin kutsal kitabı sayılan Pulitzer ödüllü Gödel, Escher, Bach akıcılığı, dehası, değişik fikirleri ustalıkla kaynaştırması açısından ancak Lewis Carroll’ın yapıtlarıyla karşılaştırılabilir. Bu eşi benzeri olmayan, daha önce hiç karşılaşmadığınız türden, kitap ötesi bir kitap: meta-kitap.

What's your reaction?

tr_TRTurkish