Haftanın Kitaplığı – 15 Haziran 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

Karahindiba Şarabı – Ray Bradbury

Karahindiba Şarabı

Kitap Açıklaması

“Temiz, dumansız ve etkili, işte karahindiba şarabı bu.”

Düzyazının şairi Ray Bradbury’den, kendi çocukluğundan esintiler taşıyan eşsiz bir cennet tasviri.

Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilse de yaşadığının farkına varan, aldığı her nefeste daha da güçlenen on iki yaşındaki Douglas Spaulding, ailesi, zaman makinesi yapmaya çalışan komşuları ve yaz mevsimini doyasıya yaşadığı arkadaşlarıyla birlikte bu benzersiz romanda hayat buluyor. Hayatın büyüsü Douglas’ı etkilerken, yaz mevsiminin tüm güzellikleri karahindiba şarabıyla birlikte şişeleniyor.

Bradbury, yarı-otobiyografik romanı Karahindiba Şarabı’nda geçmişini ve anılarını olmasını istediği gibi yeniden canlandırırken, çocukluğunun büyülü kapılarında bekleyip, okuru kendi cenneti Green Town’da misafir ediyor. Yıllarca fantastik kurgu, bilimkurgu ve korku türünde yazdığı eserlerle tanınmasına rağmen, en iyi eserlerinden biri olan bu romanla yaşamı boyunca yazdığı her cümleye kaynaklık eden bir büyüme öyküsü anlatıyor bize.

Karahindiba Şarabı, Tom Sawyer’ın Maceraları ve Çavdar Tarlasında Çocuklar’la karşılaştırılabilecek güçte olan nadir romanlardan.

Yarım – Dünya: Gezegenimizin Hayatta Kalma Mücadelesi – Edward O. Wilson

Yarım - Dünya: Gezegenimizin Hayatta Kalma Mücadelesi

Tarihte ilk kez, on yıl ilerisini düşünen kişiler arasında, küresel bir oyunun sonunu oynamakta olduğumuz kanısı oluştu. İnsanlığın yarattığı sorunlar hem küresel hem de sürekli artıyor. Aklımızda ekonomik büyüme, dizginlenmemiş tüketim, sağlık ve bireysel mutluluktan başka bir amaç olmadan debelenip duruyoruz. Yüzyılın bu en büyük sorunu ancak ahlaki düşüncede temel bir değişiklik, insan dışındaki canlılara büyük bir bağlılıkla çözülebilir. Türümüzün miras aldığı bu güzel dünyanın biyosferi oluşturmasının 3,8 milyar yıl aldığını asla unutmamalıyız.

İnsanlık küresel biyolojik çeşitlilik hakkında çok daha fazla şey öğrenmedikçe ve bu çeşitliliği korumak için hızla harekete geçmedikçe, Yeryüzü’ndeki yaşamı oluşturan türlerin çoğunu kısa zamanda kaybedeceğiz. Yarım-Dünya önerisi, sorunun önemine uygun, birincil, acil bir çözüm sunuyor: Ancak gezegenin yarısını veya daha fazlasını ihtiyat olarak bir kenara ayırarak, çevrenin yaşayan kısmını kurtarabilir, kendi varlığımızı da sürdürebilmemiz için gereken dengeyi sağlayabiliriz.

Edward O. Wilson, Harvard Üniversitesi Biyoloji ve Zooloji fakültelerinde ders verdi, Harvard’da Frank B. Baird Bilim Profesörü, Mellon Bilim Profesörü oldu. Pellegrino Üniversitesi’nden emekli olduktan sonra ders vermeye devam etti ve Harvard’ın Karşılaştırmalı Zooloji Müzesi’nde entomoloji küratörlüğü yaptı. 2005’te E.O. Wilson Biyoçeşitlilik Vakfı’nı kurdu. Karıncalar konusunda dünyanın en yetkin ismi olarak tanınan Wilson, insanlar da dahil tüm hayvanların sosyal davranışlarının genetik kökenlerini çalışan sosyobiyolojinin önde gelen savunucusudur. İki kez Pulitzer Ödülü olmak üzere sayısız ödül almıştır.

Sevebilen Mutludur – Modern Klasikler – Hermann Hesse

Sevebilen Mutludur - Modern Klasikler

“Yaşama anlam kazandıracak tek şey varsa o da sevgidir. Şöyle ki: Biz ne kadar sevebilir, ne kadar özveride bulunma gücünü gösterebilirsek, yaşamımız o ölçüde anlam kazanır” diyen Hesse’nin yapıtından oluşturulan Sevebilen Mutludur adlı seçkide yer alan öyküler, şiirler, masallar, notlar, aforizmalarda, Ben’den Sen’e doğru atılan adım ve iç dünyanın itici gücü olarak Sevgi, tıpkı insan yaşamının evrensel tarihindeki gibi leitmotiv olma özelliği taşıyor.

Başka başka bulgularla deneyimlenebilen, tanımlanabilen ve anlamlandırılabilen Sevgi’nin varolma biçimleri Hesse’nin sözcük paletiyle kendi rengini buluyor.

Yumuşak güçlüdür sertten.

Su güçlüdür kayadan.

Sevgi güçlüdür şiddetten.

Akhilleus’un Ölümü/Bir Erast Fandorin Romanı – Boris Akunin

Akhilleus'un Ölümü - Bir Erast Fandorin Romanı

Dört yıllık sürgün gibi görevinden dönen Fandorin yine rahat bir görev olan Moskova Valiliği emrine atanır ancak onu hiç terk etmeyen şansıyla yine, bütün ülkeyi sarsan bir cinayetin içinde bulur kendini. Akunin bir yandan cinayeti örerken diğer yandan da Rusya’nın nasıl yönetildiği konusuna değinir. 1882 yılı Moskova’sı Tolstoy, Çehov ve diğer yazarların anlattıkları canlılıkla karşımıza çıkar. Fandorin’in Japonya’daki yılları boşa geçirmediğini okurken artık usta ve deneyimli bir dedektif olduğunu hissederiz.

Duygusal Adam – Javier Marias

Duygusal Adam

Javier Marías’ın 1986 yılında yayımladığı beşinci romanı Duygusal Adam, İspanyolca aslından çevirisiyle ilk kez okurlarıyla buluşuyor.

Duygusal Adam, meşhur olmak üzere olan genç bir opera şarkıcısı ile evli bir kadın arasındaki aşk macerası çevresinde kurulmuş bir roman. Ama yazarın dediği gibi, “Bu, aşkın ne göründüğü ne tecrübe edildiği, yalnızca bildirildiği ve hatırlandığı bir aşk hikâyesidir.”

Genç opera şarkıcısının bakış açısından okuduğumuz hikâye, şarkıcının bir temsilde rol almak üzere Madrid’e gitmek için bindiği trende, karşısında oturan bir kadınla iki erkeğin birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu hayal etmesiyle başlıyor. Daha sonra bu üç kişiyle kendisinin de kaldığı lüks otelde karşılaşıyor: Bunlar Belçikalı banker Hieronimo Manur, karısı Natalia ve onlara eşlik eden Dato. Kıskanç bir koca olan Manur, Dato’yu karısını erkeklerin alakalarından uzak tutmakla görevlendirmiştir ama genç opera şarkıcısı provalar arasında Natalia’ya kur yapmaktan sakınmaz, bunu gözlemleyen Dato da patronuna durumu aktarır. Kıskanç koca daha da kıskançlaşır…

Duygusal Adam, Marías’ın hatırlama ile beklenti kutupları arasında okuru gezdirdiği, gizem ve heyecan dolu bir macera.

“Javier Marías harika bir hikâye kaleme almış: Psikolojik analizlerde keskin, hikâyenin gelişiminde müşkülpesent, sonunda ise sürprizli. Aklıma Marcel Proust ile Unamuno’yu getirdi.”

 Manuel Alvar, ABC

“Yazınsal ihtişamının ötesinde [Duygusal Adam’ın] yarattığı gerçek sansasyon, çağımızdaki ahlaki ikiyüzlülüğün maskesini düşürmesi ve İyi ile Kötü konusunda kâğıtları baştan dağıtmasıdır.”

 Frankfurter Allgemeine Zeitung

“Marías’ın üslubu benzersiz, insan kalbinin derinliklerinde aranırken yaptığı keşifler gibi.”-

Los Angeles Times

“Marías, okuru tek kelimeyle afallatıyor.”

The Times Literary Supplement

What's your reaction?