Haftanın Kitaplığı – 13 Temmuz 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

MESAFENİN ŞİDDETİ – YALÇIN TOSUN

”Yine yanaklarım alevlendi. Sevişme lafı en çok bizim gibilere dokunur zaten. Derininde bir yere bir kor üflenmişçesine titreyiverir insan. Durdum bir an, sonra denize çevirdim başımı, ne olursa olsun halden anlayan denize.”

Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler, Peruk Gibi Hüzünlü, Dokunma Dersleri, Bir Nedene Sunuldum ile günümüz öykücülüğünün sevilen yazarları arasına giren Yalçın Tosun, beş yıl aradan sonra, beşinci öykü kitabı Mesafenin Şiddeti ile etkisini gösteriyor.

Çocukluğu, evliliği, aileyi, anneyi ve babayı, hep o kırılgan bakışla, hep bir ergen uyanışıyla ince ince işleyen, doyurucu öykülerden oluşuyor Mesafenin Şiddeti. Yalçın Tosun, mahremin çeperinde özgürce devinen duyuşları, düşünüşleri, düşleri, beklentileri anlatıyor. Gönlün kırıldığı yeri, zihnin sarsıldığı noktayı, hangi mesafeden olursa olsun şiddetin göründüğü aralıkları yakalarken anlatıcılığını giderek uçlara taşıyor. 

ZAMANA DÜŞÜŞ – E.M. CİORAN

“Başkaları zamana düşer; bense zamandan düştüm. Zamanın üzerinde yükselen ebediyetin yerini, onun aşağısında kalan öteki ebediyet alır; o kısır mıntıkada artık ancak tek bir arzu duyulur: Tekrar zamanla bütünleşmek, her ne pahasına olursa olsun ona yükselmek, yerleşilen bir yuva yanılsaması için ondan bir parseli sahiplenmek. Ama zaman kapalıdır, ama zaman erişilmezdir: Bu negatif ebediyet, bu kötü ebediyet de zamana nüfuz etmenin imkânsızlığından ibarettir zaten.”

Cioran insana, insanlığa, insan oluşa lanetler yağdırmaya devam ediyor. En başa dönüyor, çünkü ona göre hata en başa ait: İnsan yanlış ağacın, hayat ağacı yerine bilgi ağacının meyvesini yedi. Ebediyetten zamana düşüş, yani Tarih’i başlatan adım böyle atıldı.

Kökleri çok eskiye uzanan bir felsefi geleneğin parçası olan Cioran, insanın varoluşunu küçümseyerek bütün “başarıları”na, “ilerleme”ye de eleştirel yaklaşıyor. Uygarlık eleştirisine girişiyor, ama amacı uygarlığın veya modernliğin foyasını meydana çıkarmaktan ibaret değil; asıl derdi insanın yanlışlığı. Acımasızca çalışıyor onun yumuşak karnına, yüzüne vuruyor kusurlarını.

Başka türlü düşünme imkânını hatırlamamız için duruyor Cioran yanı başımızda, belki de karşımızda. 

DÜNYAYI SEYRETMEK İÇİN BİR YER – ERTUĞ UÇAR

Masaya doğru eğildiler, biri parmağıyla önümdeki küçük haritada fenerin olduğu noktaya bastırdı ve şöyle dedi: “Yalnız küçük bir sorun var, kalacağınız zaman boyunca hava şartları nedeniyle hatlarda giderilmesi uzun sürebilen arızalar oluyor. Yani elektrikten ve dolayısıyla size varlıklarından bahsettiğimiz ekipmanı kullanma şansından mahrum kalabilirsiniz. Her ne kadar yedekleriniz olsa da bir süre dünyayla bağlantınız kopabilir.” Biraz heyecanlanmışlar gibi geldi. İyice bana doğru eğildiler. Sanki ağzımdan çıkacak kelimeler kararlarını belirleyecekti.

“O zaman,” dedim, “fener nasıl yanacak?”

Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer, herhangi bir kalıba sığmayan bir metin. Ertuğ Uçar hem mimari bilgisi ve bir gezgin merakıyla hem de bir yazar olarak ele alıp araştırdığı deniz fenerlerini anlatırken ayrıntılı dipnotlar kadar kurmacadan da faydalanıyor. Belgesel, gezi, anı, öykü gibi çeşitli yazın türlerini harmanlayan bu sıra dışı metne Oğuz Büktel de fotoğraflarıyla eşlik ediyor.

HAYVANLARIN GİZLİ YAŞAMI – PETER WOHLLEBEN

“Geyikler, yabandomuzları ya da kargaların, kendi içinde mükemmel olan hayatlarını yaşarken eğlenebildiklerini de kavrayan biri, kadim ormanlardaki yapraklar arasında neşeyle dolaşan o minik hortumluböceklerine de saygı duyabilir belki.” 

Kimisi evimizin sakini, kimisi sokakların, kimisiyle penceremizde karşılaşıyoruz kimisiyle yabanda, ama kesin olan şu ki  ne zaman seslerine kulak versek günümüz güzelleşiyor. Ne kadar farkında olduğumuz bir yana onları duyuyor, onları görüyor, onları etkiliyor ve onlardan etkileniyoruz. Bu kitap farklılıklarıyla bizi büyüleyen hayvanlarla duygu, düşünce ve değerler dünyamızdaki ortaklıkları gösteriyor. Bu sayede bizi hayvanlar âleminin diğer üyeleriyle ilgili varsayımlarımızı sorgulamaya ve bizimki kadar kırılgan yaşamlarına iştirak ederken bu bilgiyle hareket etmeye davet ediyor.

Doğa üzerine yazdığı kitapları onlarca dile çevrilip milyonlarca okura ulaşan Peter Wohlleben bu kitabında birbirlerine adlarıyla seslenen kuzgunlardan kendi yaptıklarına kafa yorup pişman olan sıçanlara, tavukları kandıran horozlardan sadık domuzlara, utangaç atlardan yas tutan geyiklere ve yavrularını eğiten keçilere kadar yeryüzünü paylaştığımız türlü çeşit hayvanın hikâyesine yer veriyor.

“Etkileyici ve okunaklı diliyle Peter Wohlleben’ın bu kitabı da başka bir cevher. Yazarın bilimsel keşiflerle kendi deneyimlerini harmanlamaktaki ustalığı sayesinde her bir sayfasını zevkle okudum. Siz de okuyun ve bir daha asla yeryüzünü diğer canlıların renkli ve zengin yaşamlarıyla paylaştığımız konusunda şüpheye düşmeyin.” 

Jonathan Balcomb

HAMLET’İN BAĞLANAN BASİRETİ ÜZERİNE – FERİT BURAK AYDAR

Ferit Burak Aydar, tarihin en tartışmalı ve üzerine en çok yorum yapılmış kitaplarından biri olan Hamlet’i, Shakespeare’in kendisine dair sis bulutunu bir kenara bırakarak bir edebiyat metni olarak ele alıyor. Farklı versiyonlarını karşılaştırdığı ve metnin bağlamına odaklandığı çalışmasında hem tarihsel hem de politik örüntüleri ilmek ilmek çözerken Hamlet’in gerçek edebi değerini ancak toplumsalın gövdesinde kavrayabileceğimizi ileri sürüyor.

Hamlet’in Bağlanan Basireti Üzerine, özellikle iki öğeyi mercek altına alıyor: Bir kahraman olarak Hamlet’in “sürünceme”si ve Ophelia’nın erkek egemen toplum tarafından delirtilip ölmesi. Ne var ki, bunu yaparken bir yandan da Hamlet’e “ç öreklenmiş” yorum endüstrisine, metne kendi siyasi veyahut felsefi gündemini doğrulamak için uzananlara, okumayı kolaylaştırmak yerine suları bulandıranlara yine metnin içinden satırlarla yanıt veriyor. Böylelikle karakter olarak Hamlet’i putlaştıran eleştirmenlerin kalemlerinin gölgesinde kalmış Ophelia’yı çok daha net ve gerçekçi bir biçimde görmemizi sağlıyor.

Aydar’dan fikri yavaş yavaş yoğuran, benzetmelerin cazibesine kapılmayan, eleştirel olduğu kadar kışkırtıcı bir Hamlet ve Hamlet yorumları okuması…

What's your reaction?