Haftanın Kitaplığı – 13 Nisan 2020
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
HAMLET YA DA HEKUBA:ZAMANIN OYUNA BASKINI – CARL SCHMITT
Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri kabul edilen Carl Schmitt 1956 tarihli Hamlet ya da Hekuba adlı bu incelemesinde Shakespeare’in tragedyalarının zihinsel arka planını ve tarihsel bağlamını derinlikli bir kavrayış ve yenilikçi bir bakışla analiz ediyor. Schmitt, Shakespeare’in eserlerinin “kraliçe tabusu” ve “intikamcı figür” üzerine inşa edildiğini ortaya koyarken, bu unsurları kültürel bir mit yaratımı örneği olarak kullanıyor. Schmitt’in çalışması, edebi eleştiri veya tarihsel analizden ziyade Walter Benjamin ve Theodor Adorno tarafından geliştirilen estetik-siyaset ilişkisinin kapsamlı bir teorisini de ortaya koyuyor. Cana Bostan’ın zarif bir Türkçeyle dilimize kazandırdığı Hamlet ya da Hekuba, Shakespeare ve Schmitt üzerine çalışan akademisyenler için olduğu kadar, insanın trajik bir varlık olduğunu yakından görmek isteyen okurlar için de zengin bir metin…
UZLAŞTIRICININ PENÇESİ – GENE WOLFE
“Wolfe’tan çok şey öğrendim. Muazzam bir yazar, yazdığımız türde eserler veren sanatçılar arasında en iyilerinden. Yeni Güneş Kitabı da tüm zamanların en önemli bilimsel fantazi epiklerinden.” –George R. R. Martin
“Geçtiğimiz yüzyılın en iyi bilimkurgu romanı.” –Neil Gaiman
Nebula En İyi Roman Ödülü
Locus En İyi Fantazi Romanı Ödülü
“Kalibimizin Dişina Çikamamamiz, Hâlâ Yegâne Affedİlmez Günahimizdir.”
Bilimkurgunun Melville’i olarak bilinen Gene Wolfe, spekülatif edebiyatın sınırlarını zorlayan, fantaziden bilim ve bilimden de fantazi çıkarmayı başaran, türün her alanında eşit muazzamlıkta eserler veren ender yazarlardan biri. Wolfe’un dilin ve türün imkânlarını sonuna kadar kullandığı, bilimkurgunun Ulysess’i olarak da anılan Yeni Güneş Kitabı’nın ikinci cildi Uzlaştırıcının Pençesi de en az ilki kadar esrarengiz.
Günümüzden yüz binlerce yıl sonrası. Ancak öyle bir gelecek ki geçmişten farkı yok. Bugüne ait kültür ve olaylar artık bir anı bile değil. Gezegen, beklenmedik ve gizemli biçimlerde değişimler geçirmiş. Güneş’in ömrünün sonu gelmiş, sönmekte.
İşkenceci Severian’ın, sürgün edildiği Thrax şehrine yolculuğu devam ediyor. Severian’ın yanında, kadim bir nesne de var artık. Kimi zaman iyileştiren, kimi zaman sadece cılız bir ışık yayan Pençe.
Severian kılıcı Terminus Est kadar keskin bir çizginin üzerinde kaderini anlamaya çalışırken, sadakatini isteyen kuvvetlerin arasından is karası peleriniyle geçip gidecek. Önüne maymunsu canlılar çıkacak, sonunda bir başkasının hatıralarını tükettiği bir ayine katılacak ve başka âlemleri gösteren bir kitap konacak önüne. Güneş elbet bir gün ölecek. Ve Yeni Güneş elbet bir gün doğacak.
Uzlaştırıcının Pençesi, açığa çıkardığı kadar saklayan ışığın kitabı.
NE REZALET – PAULİNA FLORES
Şilili genç yazar Paulina Flores “Ne Rezalet” öyküsüyle Roberto Bolaño Öykü Ödülü’ne değer görüldü. Öykülerini topladığı aynı adlı kitabı Ne Rezalet’te aile, dostluk ve ten ilişkilerinden sarsıcı kesitler sunuyor. Doksanların Şili’sinden sosyal medya çağına uzanan bu dokuz öykü travmatik anılar, beklenmedik utançlar ve kabullenilmiş mutluluklarla örülü. İşsizlik ve geçim sıkıntıları, sıradanlık bunalımları, anne baba kompleksleri, tavsayan arkadaşlıklar, ters giden yakınlaşmalar, kötü kahramanlar… Flores’in kalemiyle eziklik hissi insan olmaya dair köklerini bularak ihtişam kazanıyor.
“Paulina Flores karakterlerine kenardan eşlik ediyor, onları binbir açıdan mercek altına alıyor. Ama onları tüketmiyor, sınıflandırmalara sokmuyor, çünkü karakterlerinin ete kemiğe bürünmesini istiyor, buna ihtiyaç duyuyor. Ne Rezalet uyuşmazlıkların gelgitli ritmine hayat veren, yenik düşmekten çok yenilgileri paylaşma arzusunun önem kazandığı muhteşem bir kitap.”
– Alejandro Zambra –
AKSİ KUŞ – JULİA DONALDSON , CATHERİNE RAYNER
Bir gün Aksi Kuş oturuyordu yuvasında,
Gri sorgucu ve parlak kanatlarıyla.
Diğer kuşlar onunla konuşup, oynamak isterken;
Aksi Kuş yalnız kalmak istiyor.
Gelin görün ki, başı derde girdiğinde,
herkesin bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu anlıyor.
Bir gün Aksi Kuş oturuyordu yuvasında,
Gri sorgucu ve parlak kanatlarıyla.
Diğer kuşlar onunla konuşup, oynamak isterken;
Aksi Kuş yalnız kalmak istiyor.
Gelin görün ki, başı derde girdiğinde,
herkesin bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu anlıyor.
KURT YOLU – BETH LEWIS
Başımıza ne geldiğini bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bir gün bütün haritaların işe yaramaz hale geldiği ve kendi haritamızı yapmak zorunda kaldığımız.
Fırtına bulutu gelip onu aldığında Elka yedi yaşında bir kızdı. Büyük Aptallık ve Çöküş’ün ardından, ormanların bataklığa, şehirlerin harabeye dönüşmesinden sonra dünyadan ne kaldıysa o vardı elinde. Bu dünyaya pek güvenmiyor, hayatını ormanda sürdürüyordu; yolları, kasabaları, insanları sevmiyordu. Kısa hayatı boyunca ormanın ve kendinin kurallarıyla yaşamıştı ki bunların ilki, başka bir insanın yoluna güvenmemekti. Ormanda yalan yoktu, orman yalan söylemeyi bilmezdi. Hayal kırıklığı yoktu, kötülük yoktu; ormanda insanların yanlarında götürdükleri hariç her şey olduğu gibiydi.
Elka önce avlanmayı öğrendi, kurtlardan ve ayılardan kaçmayı; sonra da etrafında kötü bir şeyler döndüğünün farkına vardı. Artık bu ormanda kalamayacağını anlayıp anne ve babasını bulma umuduyla kuzeye gitmeye karar verdi. Bir planı vardı ve bunu sonuna kadar uygulayacaktı. Kurtlar ve ayılar yenildiklerinde pes etmezdi. Vahşi yaşam, kaslarında ve kemiklerinde güç kalmayana kadar yaşamaya devam ederdi; vahşi yaşam pes etmezdi, Elka da etmeyecekti.
“Daha ilk sayfasından beni içine çeken, dikkate değer bir ilk roman. Bana Cormac McCarthy’nin Yol’undaki yabani dünyayı hatırlatıyor.”
– Nick Cutter, Karanlık Ada’nın yazarı –
“Baş döndürücü… keyif veren bir üslup ve unutulmaz karakterle bezenmiş dâhiyane bir gerilim hikâyesi.”
–Scott Hawkins, Kül Dağı’ndaki Kütüphane’nin yazarı –
“Çetin ve dehşetli, öngürebilir bir kıyamet sonrası dünyaya yapılan fazlasıyla gerilimli bir yolculuk.”
– Paul Tremblay, Kafamdaki Hayaletler’in yazarı –
NEHİR NEDİR? – MONIKA VAICENAVIčIENE
Ödüllü illüstratör ve çocuk kitapları yazarı Monika Vaicenavičienė’nin kaleme aldığı Nehir Nedir?, Zeynep Tamer’in çevirisiyle, Final Kültür Sanat Yayınları tarafından yayımlandı.
Nehirlerin pek çok özelliği vardır: Hem toprağa hem de canlılara hayat taşırlar, şehirleri, zamanları ve duygularımızı birbirine bağlarlar. Yaşamın kaynağı olurlar. Kıvrıla kıvrıla bütün dünyayı dolaşır, öykülere yol çizerler. Hiç durmadan aramızdan akar ve birbirimize komşu olduğumuzu bize hatırlatırlar.
“Nehir ayna gibi parlak. Ağaç ve çiçeklerin gölgeleri suya yansıyor. Biz insanların da kimi zaman yaptığı gibi belki de nehir bu parlak yüzeyin altında bir yerlerde saklanıyordur.
Nehir, kimsin sen?
Büyükanne, nehir nedir?”