Haftanın Kitaplığı – 13 Ağustos 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

DÜNYANIN SONUNDAKİ MANTAR – ANNA LOWENHAUPT TSING

Dünyanın Sonundaki Mantar’da çağımızın en tuhaf meta zincirlerinden biri olan matsutake mantarı üzerinden kapitalizmin bıraktığı enkaza karşı doğanın direnme biçimlerini, ormanın ve ağaçların hikâyelerini anlatıyor Anna Lowenhaupt Tsing. Biyoloji, ekoloji ve genetik biliminden de beslenen Tsing, “kapitalist yıkım” ile “işbirliğine dayalı hayatta kalma” ilişkisi üzerine özgün bir incelemeye imza atıyor. Kitap, 21. yüzyılın antropoloji klasiklerinden.

OLEG – FREDERIK PEETERS

Frederik Peeters’ın yirmi yılı aşkın süredir hayatı çizmek ve hikâye anlatmak etrafında dönen bir çizgi romancının hayatını kaleme aldığı kitabı Oleg, Damla Kellecioğlu’nun çevirisiyle Baobab Yayınları’ndan çıktı.

Mavi Haplar kitabından tam 20 yıl sonra, Frederik Peeters yine kendi hikâyesini anlatıyor, ancak bu defa hem kendi izlerini örtmek hem de ucuza kaçma riskinden kaçınmak için Oleg isminde bir avatarın ardına sığınarak. Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman dokunaklı ve hatta şaşırtıcı gündelik kesitlerle bir sanatçı olarak yaşamının perdesini, kısmen de olsa, aralıyor. Modern teknolojilerin hüküm sürdüğü, yüzeyselliğe tapınıldığı ancak özgünlükten de ödün verilmeyen, bolluk ve karmaşa içindeki çağımızda bir çizgi romancının hayatı Oleg.

Çizgi romancı Oleg’in yirmi yılı aşkın süredir hayatı bunun etrafında dönüyor: çizmek ve hikâye anlatmak. Ve tüm bunlar doğal akışında, adeta kendiliğinden olup bitiyor. Ta ki bugüne dek,  nedense son zamanlarda Oleg yaratıcılığını yitirmişçesine bocalıyor. Kitapları başarılı olsa da artık onu tatmin etmiyor. Sanki bir şeyler eksik gibi. Değişen dünya karşısında Oleg, çizgi romanları, karısı ve ergenlikteki kızından oluşan kendi küçük dünyasının sınırlarını çizmekte gitgide zorlanıyor.

HER ŞEY YANMIŞ HER ŞEY YIKILMIŞ – WELLS TOWER

Tower işleri ters giden, hayatları bir anda tepetaklak olan insanları odağına alıyor. Yine de umutları, minik de olsa yaşama tutunacak dayanakları var bu karakterlerin. Atacak son bir kurşunları. Karısı arabanın ön camındaki ayak izinin kendisiyle uyuşmadığını fark edince evden kovulan bir adam. Üvey babası tarafından ısırılan bir genç. Ormanda kaybolan leoparın gelip onu almasını bekleyen bir çocuk. Viking yağmacıları, hayalperestler, başarısız mucitler, bahtsız babalar ve dik başlı oğullar. Bu dünya darmadağın, her şey yanmış, her şey yıkılmış. Wells Tower vahşi bir zekâ ile edebiyatta yepyeni bir sayfa açıyor.

MARLOW – VOLKER KUTSCHER

Nazilerin iktidarının ikinci yılında, Berlin’de sıradan görünen bir trafik kazasının arkasından, karanlık işler çıkar. Cinayet Masası’ndan, siyasetle hiç işi olmayan Başkomiser Gereon Rath, bizzat Meclis Başkanı ve Prusya Başbakanı Hermann Göring’e kadar inen bu vakanın izini sürerken, Nazi iktidarı içindeki güç çekişmelerine tanık olacaktır. Marlow, Nazi döneminde gündelik hayatın ve taşranın alabildiğine canlı bir resmini çiziyor. Volker Kutscher’in bu romanı da, sürükleyici olay akışı yanında, güçlü dönem panoramasıyla cezbedici.

İNGİLİZ ROMANI – TERRY EAGLETON

Terry Eagleton’ın İngiliz edebiyatında romanın ortaya çıkışı, gelişimi, temaları ve problemlerini özgün bir yaklaşımla ortaya koyduğu çalışması İngiliz Romanı, Barış Özkul’un çevirisiyle İletişim Yayınları tarafından yeniden yayımlandı.

Eagleton; Daniel Defoe’dan Jonathan Swift’e, Laurence Sterne’den Charles Dickens’a, George Eliot’tan Henry James’e, James Joyce’dan Virginia Woolf’a belli başlı İngiliz romancılarını gerek roman sanatına yaptıkları nadide katkılar gerek kendi devirlerine özgü düşünüş, davranış biçimleri ve egemen ideolojilerle olan bağlantıları ışığında ele alıyor.

​İngiliz Romanı, hem İngiliz edebiyatı öğrencileri ve araştırmacıları hem de genel edebiyat okuru için eşsiz bir başvuru kaynağı niteliği taşıyor. Eagleton’ın kendine has leziz anlatımıyla geniş bir edebiyat coğrafyasını keşfe çıktığı bu kitap, İngiliz edebiyatının oldukça uzun bir dönemine dair son derece yetkin bir inceleme sunuyor.

İNSAFSIZLAR – PHILIPPE DJIAN

Philippe Djian’ın insan duygularının sefilliğini ve düşüncelerinin bencilliğini hiç de sıradan olmayan bir ailenin hikâyesi üzerinden anlattığı romanı İnsafsızlar, Gökçe Yavaş’ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.

Philippe Djian’ın karanlık dünyasından, başına buyruk ve sürprizlerle dolu kaleminden çıkan İnsafsızlar, karakterlerin iç dünyalarını takip ederken kendimizi sorgulamamıza da neden olan bir kitap. Diana eşini kaybettiğinden beri, eşinin kardeşi Marc’la yaşamaktadır. Marc her anlamda onun üzerine titrer ve ikili yaslarını beraber atlatmaya çalışırlar. Ancak fırtınalı bir akşamın sabahında Marc sahilde kıyıya vuran üç paket uyuşturucu bulunca, Diana’nın abisi Joël’in yardımıyla bunları satmaya karar verir ve her şey bir anda değişir. Sıkıntılar peş peşe gelir, arkadaşlıklar bozulur, aşk ölüme karışır ve bu karmaşanın ortasında yeni duygular ortaya çıkar. Kimsenin kimseye güvenemediği, herkesin hem psikolojik hem sosyal anlamda hayatta kalma ve sevgiye tutunma savaşı verdiği bir dünyada geçer olaylar. Romanın kahramanlarıysa adaletin olmadığı bir dünyada hâlâ büyüyememiş milyonlarca insan gibi insafsızlar…

“Hâlâ burada olsaydı tüm bunlarla uğraşmam gerekmezdi. Hâlâ burada olsaydı böyle sorunlar doğmazdı. Hayatımın bir anlamı olurdu. Gölgelerle dolu bir vadide yürüyorum ve yerler korlarla kaplı…”

YOUTUBE VE PODCAST KANALLARIMIZA BEKLERİZ

What's your reaction?