Haftanın Kitaplığı – 12 Mayıs 2024
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
Ormanı Planlamak – Planlama Aklının Bir Eleştirisi
Yazar: Fatma Önder Özşeker
Yayınevi: Metis Yayınları
“Bu çalışma, Türkiye’de ormanın nasıl sorunsallaştırıldığı, nasıl planlandığı ve bu planlama mantıklarının iklim değ̆işikliğine yönelik politikalardan nasıl etkilendiği sorularından yola çıktı. Cumhuriyet’in ilk yüz yılına baktığımızda,
bu sürecin üretim-koruma sarkacında şekillendiğini söylemek mümkün. 2000 sonrası döneme çevreyi koruma söylemi damga vurduysa da, ormanlar yoğun bir üretim rejimi içinde planlanmaya devam ediyor.
“Ancak çalışmada üretimci ve korumacı planlamayı birbirine karşıt yaklaşımlar olarak ele almıyorum. Ormanı planlamanın, ister odun üretimi için olsun, ister biyoçeşitliliği korumak için olsun biyopolitik müdahaleler olduğunu iddia ediyorum.
Bu vurgu, niçin önemli? İlk olarak, her iki planlama yaklaşımının da nesnellik bir yana, değer yüklü süreçler içerdiğini ortaya koyuyor. Bu müdahalelere içkin belirsizliklere ve deneyselliklere işaret ederek, başka görme biçimlerine imkân tanıyor. Kendi bilimselliğinin politikliğini kabul eden bir planlama ve koruma pratiğini araştırmaya davet ediyor. İkinci olarak, modernist mekânsal planlama geleneğinin insan ve sermaye merkezli başat yönelimine karşı, insandan ibaret olmayan bir dünya tasavvuruna ve bu tasavvura dayanan epistemolojik hareket noktalarına kapı aralıyor. Bu bağlamda ve son olarak, nesnelliğin yerine insandan ibaret olmayan dünyalara karşı sorumluluğu koyuyor.”
— Fatma Önder Özşeker
Fil Gözü
Yazar: Mevsim Yenice
Yayınevi: Can Yayınları
Gece olup da onu kendi yatağında hafif bir iniltiyle, huzurla uyurken görünce, hayatı boyunca anımsayacağı, olur olmadık yerlerde yoklayacak o derin boşlukla karşılaşacaktı. İçi bin bir istek ve arzuyla, pişmanlık ve neşeyle, merhamet ve özlemle dolu o boşlukla. O an anlayacaktı kafasını okşarken hissettiğinin ne olduğunu ve bir daha unutmamak için o duyguya bir isim verecekti.
İlk iki kitabında yakaladığı özgün dil ve zengin öykü dünyasıyla çağdaş edebiyatımızda haklı bir başarıya ulaşan Mevsim Yenice, üçüncü öykü kitabı Fil Gözü’nde spot ışığını karanlığa tutuyor. Öykülerin her birinde özenle kurduğu farklı atmosferle boşluğu doldurup karaktere dönüştürüyor. Boşlukta sürüklenen, boşlukla yaşamayı öğrenen ya da hayatındaki boşlukları doldurmaya çalışan insanların öykülerini anlatıyor. Ortaya çoğumuz gibi, kendilerine söyleyecek çok şeyleri olan ama kulak vermeye mecalleri kalmayan kişiler çıkıyor.
Fil Gözü, kayıp parçalara aldırmadan yapbozu tamamlamaya çalışanların kitabı.
Dünyanın Düzleşmesi – Kültürün Krizi ve Normların Tahakkümü
Yazar: Olivier Roy
Çevirmen: Haldun Bayrı
Yayınevi: Metis Yayınları
Psikolojik destek almak için uçağa tavuskuşunuzla ya da tasmalı bir timsahla binmeyi düşünür müydünüz? Yirmi-otuz yıl önce aklımızdan bile geçmeyecek bu tür davranışlar bugün yaşanmakla kalmıyor, bunlara ilişkin düzenleme ve açıklamaların yapılması zorunlu hale geliyor. Peki neden?
Olivier Roy bu soruya yanıt ararken, davranışların zımni kabullerle belirlenmesi anlamına gelen kültürün aşılması ihtiyacına işaret ediyor. Dünyanın pek çok yerinde geleneksel anlamıyla kültür aşınır; edebiyatı, sanatı, düşünceyi kapsayan “yüksek kültür” de değerini kaybederken, kültür kelimesinin kullanım alanı genişliyor ve “iptal kültürü” gibi ifadelere rastlıyoruz. Giderek daha çok davranış apaçık ifade edilen normlarla düzenlenmeye çalışılıyor; genç kuşaklar woke denen, “duyarlılık yanlısı” bir tavırla yeni doğruları ve yanlışları gündeme getirmeye ve belirlemeye yöneliyor. Yazara göre eşzamanlı sayılabilecek dört hareketin bir sonucu bu da: 68’le birlikte başlamış kültür eleştirisi, internet teknolojisinin dünyanın büyük kısmını birbiriyle iletişime sokmuş olması, neoliberalizmle birlikte her türlü ilişkinin metalaşması ve ürünlerin, ilişkilerin yurtsuzlaşması, bu arada kitleselleşen göçler.
Kültürün krizi aynı zamanda insanın doğa içindeki ve gezegen üzerindeki yeriyle ilgili bir kriz. Dünyanın Düzleşmesi, yaşadığımız dönemi ve içinden geçtiğimiz dönüşümü anlamak ve yorumlamak isteyenlere kapsamlı bir çerçeve sunuyor.
Her Şeyi Gördüm
Yazar: Irmak Zileli
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Sessiz bir tanık, suç ortağı mıdır?
Çağdaş edebiyatımızın ödüllü yazarlarından Irmak Zileli, beklenmedik bir kaybın ardından altüst olan lisede gizemli bir tanıklığı hikâye ediyor. Sürükleyici üslubu, heyecan dolu ayrıntılarıyla gerçeğin peşine düşüyor. İlkgençliğin çarpıcı keşifleri ve yüzleşmeleriyle derinleşen roman, vicdan ve masumiyet üzerine düşündürürken, insanlık kadar eski bir sorunun cevabını arıyor: Sessizce tanıklık etmek, suça ortak olmak mıdır?
Gece yarısı gizlice okulun bahçesine sızan beş öğrencinin amacı, kuralları yıkmak, çılgın bir macera yaşamaktı. Ama tam tersi oldu. Arka bahçedeki kuyunun kapağını kaldırıp karanlığa seslenme oyunu, okulun emektar köpeği Tarçın’ı bir anda yaşamdan kopardı. Beş genç, iç hesaplaşmalarıyla birlikte derin bir sessizliğe bürünürken, her şeyi gördüğünü iddia eden gizemli bir tanığın yazdığı e-posta mesajları okulu karıştırdı. Eğitimciler de, veliler de gerçeği arama telaşındaydı…
Aynadan Yansıyan Hatıralar – Benim Güzel Günlüğüm
Yazar: Erden Kıral
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Ben düzenli olarak yeni yayımlanan öykü kitaplarını okurum. Kanımca öykü, sinema
sanatına romandan daha yatkındır. Roman sayıyla, öykü ise nakavtla kazanır.
Türk sinemasında kendine özgü bir yere sahip olan ve Hakkâri’de Bir Mevsim, Bereketli Topraklar Üzerinde, Yolda gibi ödüllü filmlerin yönetmeni Erden Kıral’dan hatıralar geçidi. Yılmaz Güney’le çalkantılı ilişkisinden Sıkıyönetim zamanlarında film çekmenin zorluklarına, Gérard Depardieu ile yapacağı sinema çalışmasından yurtdışında yaşadığı ilginç olaylara varıncaya dek, zor ama dolu dolu geçen yıllar.
Aynadan Yansıyan Hatıralar, Erden Kıral’ın hayatından yaşam perdesine yansıyanlar.
“Dünyanın da ülkenin de bir dönüşüm geçirdiği, siyasi çalkantıların sokağa indiği, devrim beklentilerinin yükseldiği, entelektüellerin ve sanatçıların fikir lideri olduğu bir dönemin izdüşümü…
Erden Kıral’ın Aynadan Yansıyan Hatıralar’ında bunların hepsi var. Ayna tuttuğu her şey, her yer ve herkes ‘Benim Güzel Günlüğüm’ diye adlandırdığı bu anı kitabının parçası oldu.”
Alin Taşçıyan
Don
Yazar: Thomas Bernhard
Çevirmen: Mustafa Tüzel
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Viyana’da genç bir tıp öğrencisi olan isimsiz birinci tekil anlatıcı Schwarzach’ta bir hastanede stajını yaptığı sırada, danışman şefi cerrah Strauch’un verdiği olağandışı görevle Weng adlı kasvetli, ücra dağ köyüne gönderilir. Görevi, cerrah Strauch’un erkek kardeşi ressam Strauch’u klinik açıdan ve gizlice gözlemlemektir. Kendini Henry James’e tutkun bir hukuk öğrencisi olarak tanıtıp, kabuğuna çekilmiş ressam Strauch’un monologlarını ve sanrılarını, ona dair izlenimlerini düzenli biçimde defterine kaydeder. Ne var ki başlangıçta üstesinden gelebileceğini düşündüğü bu karşılaşmanın belirli bir zaman sonra kendisine hükmetmeye başladığını fark eder.
Bernhard henüz, 1963 tarihli, günlük biçiminde yazılmış bu ilk romanı DON’da, hem yapıtının omurgasını oluşturan ana temaya ulaşır: ayrıksı oluşu nedeniyle çözümsüz ve umutsuz durum; hem de Dil’ini ve Biçim’ini bulur: donmuş, taş kesilmiş bir dil ve düşünce dünyasının durmaksızın keskin, delici bir biçemle adımlarını büyüterek ilerleyişi.