Haftanın Kitaplığı – 12 Ekim 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

KADINLAR, SANAT VE İKTİDAR – LINDA NOCHLIN

Doğru soruları sorsak ya da yanlış sorulardan vazgeçsek sanat dünyası nasıl görünürdü? Sanat tarihinin en güçlü ve akılda kalıcı metinlerinden “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı?”nın da aralarında bulunduğu Linda Nochlin’e ait yedi yazı, sanat tarihinde kadınların yerine bu noktadan yaklaşıyor. 2017’de kaybettiğimiz Nochlin’in Kadınlar, Sanat ve İktidar kitabı, okurları kadınların sanatla ilişkilenmelerini cesaretle düşünmeye davet ediyor.

“Kapıları açmaya devam ettim, her biri yeni bir devrim vaat eden, her biri bir yenisine çıkan, sayısız aydınlık odalara doğru.” -Linda Nochlin

“Linda Nochlin’in 1971’de Art News’ta yayımlanan “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı?” başlıklı yazısı, feminist sanat tarihinin temel metni kabul edilir. Alaycı, provokatif, ikon kırıcı Nochlin, sanat dünyasının güçlü kurumlarının kadınlar üstündeki etkisiyle çarpıştı.”

Tamar Garb, The Guardian

HER KÖTÜ GECEDEN SONRA – BARAN GÜZEL

“Bomba ülkenin kalbinde patladı.” Uzaklarda bir yerde kimileri sağır oldu, kimileri kör kaldı. Her Kötü Geceden Sonra bazı klişelerin boynunu vurarak başlıyor. Baran Güzel’in tercihi en zayıf halkaları ayıklamak değil, onlara bahaneler sunmak da değil. Güzelce yalanlar, bir kurgu, bir montaj. Güncelin partikülleri saçıldıkları boşlukta, meydanda gözle görülebiliyor: tatminsiz tipler, sıkıntı ağaçları, yas planyası, devrimciler, akran baskısı, ekranlar ve tweet’ler, tweet’ler…

Her Kötü Geceden Sonra tüm bu olan biteni baba ağrısı karşılıyor. İnsan eti bir duvara çarparken oğulluğun nabız kaydı tutuluyor. Bu gece 1-1 bitebilir!

Dünya kocaman bir hayvan leşi. Biz insanlar onu kemiriyoruz. Binlerce yıl önceden kalma surlar, orada tarım yapıldığına delil ilkel oraklar, kral mezarları, taştan tekerlekler ve bronz heykeller. Hepsi yok olsun, umurumda değil. Her şeyi yıkıp üzerine binalar yapalım. Tarihi yok edelim. İnsan denen canlı yok oluşuna bir çözüm bulup varlığını sürdürebilirse, binlerce yıl sonra yaşayacaklar da bizden kalanları yok etsin. Bilgiyi aktarmayı hiç öğrenmemeliydik. Belki o zaman medeniyet denen orospu bu kadar ileri gitmezdi. Ateşi bulan adam kimseye haber veremeden korkudan geberip gitmeliydi. Haddimizi aştık.

ÖLÜMÜN SONU – CİXİN LİU

On yılların en önemli bilimkurgu serilerinden Üç Cisim Problemi, Ölümün Sonu ile sona eriyor.

Nebula En İyi Bilim Kurgu Romanı Ödülü

Kıyamet Savaşı’ndan yarım asır sonra, Karanlık Orman Caydırması’nın sağladığı gergin denge, işgalci Trisolar medeniyetini uzakta tutmaktadır. Dünya, Trisolar teknolojileri sayesinde daha önce görülmemiş bir refah dönemine girmiştir. İnsan biliminin günbegün gelişmesi ve Trisolarların Dünya kültürüne entegre olması, iki medeniyetin birbirini yok etmeden birlikte var olabileceğini göstermektedir.

Yirmi birinci yüzyılın ilk zamanlarından bir uzay mühendisi olan ChengXin, bu yeni çağdahibernasyondan uyanır. Ancak beraberinde, Trisolar Krizi’nin başlangıcından kalan unutulmuş bir programın bilgisini de getirecek ve varlığı, bu iki dünya arasındaki narin dengeyi tepetaklak edecektir. İnsanlık yıldızlara ulaşabilecek midir yoksa beşiğinde can mı verecektir?

Üç Cisim Problemi için övgüler

“Olağanüstü bir kitap! Bilimsel ve felsefi tartışmaların eşsiz bir karışımı.”

George R. R. Martin

“Türünün en iyilerinden, alışılmış ama aynı zamanda da tuhaf.”

Kim StanleyRobinson

ASİ KIZLARA UYKUDAN ÖNCE HİKAYELER/TÜRKİYE’DEN 100 OLAĞANÜSTÜ KADIN MASALI – AYŞEGÜL GÜRSEL DUYAN/ÜMRAN ÖZBALCI

Doktorlar, öğretmenler, mucitler, sporcular, yazarlar, savaş kahramanları, bilim insanları…

Aralarında Müzeyyen Senar, Nene Hatun, Ayşen Gruda, Leylâ Erbil, Ümmiye Koçak, Canan Dağdeviren gibi isimlerin de olduğu, Türkiye’nin her yerinden, her köşesinden yüz olağanüstü kadın. Kimi toplumsal önyargıları yıkmış, kimi fiziksel engellerin üstesinden gelmiş, birbirinden zeki, birbirinden başarılı kadınlar. Bazıları geçmişin tozlu sayfaları arasından çıkıp geldi, bazıları daha kendi tarihlerini yazmaya yeni başladı. Ortak noktaları belli: Hepsi hayal etti, çalıştı, ne olursa olsun pes etmedi ve başardı.

Onlarca dile çevrilen ilk iki kitabıyla çok satanlar listelerinden inmeyen, kadın erkek her yaştan insanın baş ucunda kendine yer bulan Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler, bu defa Türkiye’den hikâyelerle, farklı mesleklerden ve farklı yaşlarda kadınların başarı öyküleriyle ilham vermeye hazırlanıyor!

ÖĞRENCİ KIZ – OSAMU DAZAİ

Bir okurunun kendisine gönderdiği günlüklerden esinlenerek yazdığı Öğrenci Kız’da OsamuDazai bir Tokyo banliyösünde yaşayan isimsiz bir genç kızın bir gününü anlatıyor. Aklına takılan şarkıları, yolda düşündüğü ve gördüklerini, günlük yaşama dair ayrıntıları ve içten içe duyduğu hüznü büyük bir başarıyla ve empatiyle resmetmeyi başarıyor. Yaşama hep çarpıcı bir dürüstlükle bakmış Dazai’nin bir gün kadar kısa romanı, gençlerin sesini ve düşüncelerini çekinmeden aktaran ilk modern yapıtlardan biri.

KORKU EVİ/YEDİNCİ AT – LEONORA CARRINGTON

Sürrealist ressam ve yazar Leonora Carrington (1917-2011) öldüğünde son sürrealist olarak anılıyordu. Uzun ve verimli sanat yaşamı, sürrealist sanatçılarla kurduğu yakınlıklar kadar Londra’dan Paris’e, Madrid’den Lizbon’a, oradan da New York ve Meksiko’ya uzanan maceralar ve acı tecrübelerle dolu hayat hikâyesiyle de efsane haline geldi.

1930’lardan 1970’lere uzanan, 2017’de ilk kez toplu olarak yayımlanan öykülerinde yaşamından izler ile hayal dünyasındaki olağanüstü yaratılar iç içe geçiyor. Carrington resimlerindekine benzer fantastik atmosfer ve imgeleri bu kez sözcüklerle yaratıyor.

Öykülerinde eksantrik tipler, musallat hayvanlar, olağanüstü varlıklar, sosyetikler ve sofular, meraklı ve asi kızlar başrollerde. İnsanların normal ve rasyonel görünen düzenlerinin ne kadar abes ve gülünç olduğunu masalsı hikâyelerle, ironi ve kara mizah dolu bir anlatımla gösteriyor Carrington.

ŞÜPHECİNİN ZİHİN REHBERİ – ROBERT A. BURTON

Dünyanın en bilinen isimlerinin 2500 yıllık çabalarına ve nörobilim alanındaki son gelişmelere rağmen, zihnin ne olduğu veya nasıl işlediği hakkında ne filozoflar ne de nörologlar kesin bir yargıda bulunabiliyor. Nörobilim, fMRI gibi etkili ve yeni araçları kullanarak davranışları açıklamada çok büyük bir yol kat ettiyse de beynin yaptıkları ile zihnin deneyimledikleri arasındaki “bölge” hâlâ karanlık.

Şüphecinin Zihin Rehberi, zihnin ne olabileceği ve nasıl işlediğine dair algımızı yenilikçi bir bakış açısıyla şekillendiren, bizi beynin en büyük gizemlerinden birine doğru yolculuğa çıkaran bir rehber.

What's your reaction?