Haftanın Kitaplığı – 11 Haziran 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

RAKININ ÜLKESİNDE – FRANÇOIS GEORGEON

Kitap, İslâm’la yönetilen bir ülkede alkolün hiçbir şekilde yerinin olmayacağına ilişkin genel kanıyı çürütecek biçimde Osmanlı İmparatorluğu’nda alkolün izini sürüyor. François Georgeon, imparatorluğun farklı yerlerinde alkol üretimini, ulemanın alkole olan tepkisini, Müslümanlar ve gayrimüslimlere verilen farklı serbestileri ve getirilen farklı yasakları, “Müslümanlar arasındaki kural ihlali”nin tarihini mercek altına alıyor. Nicolas Elias ve Jean-François Pérouse tarafından kaleme alınan sonsözdeyse bu tarih günümüze kadar getirilerek, bugünün Türkiyesi’nde devletin alkole olan yaklaşımı gözler önüne seriliyor. Kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’nin kültürel, siyasi, toplumsal ve dinî tarihine yeni bir perspektif katıyor. Osmanlı’da sultan, ulema ve halkın alkolle ilişkisi üzerine literatürdeki büyük bir eksikliği kapatacak kapsamlı bir çalışma.

MİT VE ANLAM – CLAUDE LÉVİ-STRAUSS

Genel okura seslenen bu kitapta, yirminci yüzyılın önde gelen düşünürlerinden Claude Lévi-Strauss, insan varoluşuna dair can alıcı sorular üzerine harcanmış bir ömrün kazanımlarını paylaşıyor. “Kaosun bir anlamı olabilir mi?”, “Modern bilim mitlerden neler öğrenebilir?”, “Yapısalcılık nedir?” gibi sorulara verdiği cevaplarda, Lévi-Strauss, açık ve kesin bir dille, insan zihninin potansiyelleri hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen okurlara bir yol haritası sunuyor.

DAĞIN SESİ – YASUNARİ KAWABATA

Günden güne yaşlanan Shingo’nun hafızası onu yüzüstü bırakmaktadır. Öyle ki, geceleri dağdan gelen gümbürtüde sadece ölümün sesini duymaya başlar. Hayatının ve ailesinin durdurulamaz çöküşüyle karşı karşıya kalan bu yaşlı adam, sadakatsiz oğlunun genç ve mutsuz eşi Kikuko’yla gitgide daha yakın bir bağ kurar. Kawabata’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yazdığı Dağın Sesi, yalnızlık, ölüm ve bitmek bilmez güzellik arayışını ele alan hüzünlü bir roman.

ACAYİP YARATIKLAR SÖZLÜĞÜ – GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE KAZANDIRAN: GAMZE ÇELİK BAŞARAN

15. yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi ile yazılan müellifi ve mütercimi belirsiz olan Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât, öğretim görevlisi Gamze Çelik Başaran’ın günümüz Türkçesine aktarımıyla Acayip Yaratıklar Sözlüğü adıyla Holden Kitap’tan çıktı.

Zamanın sınırlarını zorlayan bu eseri okuyanlar, insanın anlam arayışının kökenlerine inecek, din ile mitolojinin, gerçek ile kurgunun kusursuz uyumuna şahitlik edecekler. Bu türe dair yazılmış pek çok daha önce transkribe edilmiş olsa da ilk kez bu denli kapsamlı bir biçimde günümüz Türkçesine aktarılıyor.

Acâyibü’l-Mahlûkât ve Garâyibü’l-Mevcûdât yüzyıllar öncesinin en önemli bilimsel kaynaklarından biri olarak kabul ediliyordu. Evrenin nasıl kurulduğundan tutun da bir sivrisineğin işlevlerine kadar açıklayıcı bilgiler sunan bu eser coğrafya, kozmografya, tıp, astroloji, matematik gibi pek çok bilim dalından yararlanılarak oluşturulmuştur. Bunun yanında esere çeşitli mitler, halk hikâyeleri, hadisler, menkıbeler ve mesneviler de kaynaklık etmektedir. Mucizeleriyle menkul peygamberlerden dünyaya hükmeden padişahlara; cinlerden devlere, insanlardan meleklere; ejderha ve simurg gibi garip hayvanlardan şifalı bitkilere kadar o dönem için insan aklının almayacağı yüzlerce madde bu eserde toplanmıştır.

“Biz, okuyana ve işitene, dünyanın dört bir yanını gezmeden bütün yaratılanların acayipliklerini aktarmak için bu kitabı hazırladık.”

ZAMANSIZ – ENGİN AKYÜREK

Oyuncu ve yazar Engin Akyürek’in kimsenin zamanının olmadığı zamanlara inat öykülerinden oluşan yeni kitabı Zamansız, Doğan Kitap’tan çıktı.

Zamansız olan ne varsa hissedilen, Akyürek bu kitabında anlatıyor; ilk aşkın heyecanı, önyargılara kurban edilmeyen dostluklar, ölümsüz aşkın en güzeli, patilerin ve tüylerin huzuru, en pürüzsüz karşılaşmalar, dost sohbetlerinin yumuşaklığı, teknolojinin bile aramıza giremediği zamansızlıklar ve daha niceleri…

“İnsanlar öpüşürken neden gözlerini kapatıyorlardı? Karanlığın içinde yeni bir dünya keşfetmek için miydi acaba? Atalarımız belki de kendi mahremlerini yaratmanın formülünü yıllar önce bulmuştu…”
***
“Tanışalı bir saat on üç dakika olmuştu. Nereden mi biliyorum? Zamanı düşünmeden her şeyimle orada olduğum bir an yaşamamıştım da ondan.”

What's your reaction?

tr_TRTurkish