Haftanın Kitaplığı – 10 Eylül 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

NETFLIX: NETFLIX’İN DOĞUŞU VE İNANILMAZ SERÜVENİ – MARC RANDOLF

Netflix’in kurucusu ve ilk CEO’su Marc Randolph’un Netflix’in bir fikirden şirkete dönüşmesinin hikâyesini anlattığı Netflix – Netflix’in Doğuşu ve İnanılmaz Serüveni, Meltem Yılmaz’ın çevirisiyle Holden Kitap’tan çıktı.

“Bir zamanlar video kiralama mağazaları hüküm sürmekteydi. Hepsinde gecikme ücreti vardı. Video yayın akışı henüz duyulmamıştı ve DVD’lerin yaygın olarak kullanılması ancak uçan arabalar kadar olası görülüyordu. Fakat Marc’ın bir fikri vardı. İnternetten faydalanarak film kiralamak gibi basit bir fikir. Bu basit fikirden yola çıkarak Reed Hastings ve Marc Randolph birlikte Netflix’i kurdular.

​Şimdi 150 milyon abonesiyle Netflix’in zaferi ortada olsa da 21. yüzyılın en altüst olmuş startup’ı yola birkaç inanan ve her dönemeçte karşılaşılan bir felaketle başlamıştı. Ancak tüm bunlara rağmen Marc Randolph’un yolculuğu cesarete, azme ve kararlılığa sahip herhangi birinin dünyayı değiştirebileceğini kanıtlıyor. Karşıt görüşlerle dolu bu anlatıda Marc, akıcı bir dille iş hayatının en temel problemlerine mükemmel çözümler sunuyor: Nasıl başlanır? Yatırımcı nasıl bulunur? Şirket nasıl yönetilir? Başarısızlıkların ve hayal kırıklıklarının üstesinden nasıl gelinir? Başarıyla nasıl başa çıkılır? Başarı aslında nedir?”

SÖZDE ADAM: ERKEK KILIĞINDAKİ BİR YILIM – NORAH VINCENT

“Yılın en çok tartışılan kitabı!”
The New York Times Çoksatan

Los Angeles Times feminist köşe yazarı Norah Vincent, kılık değiştirmeye karar verir: Pek çoklarınca “ağzında altın kaşıkla doğduğu” düşünülen erkeklerin yaşamını ve gizli saklı iç dünyalarını merak eden Vincent, on sekiz ay erkek olarak yaşayarak bütün bu gizemi çözmeyi aklına koymuştur.

Erkeklerin ve erkek olmanın gizemini çözmek üzere bowling salonuna, striptiz kulübüne, kadınlarla flörtleşmeye, manastıra ve iş dünyasına, hatta terapi odasına, erkek kılığında “Ned” olarak gider. Vincent, erkeklerin duygusal, cinsel, iş ve aşk yaşamlarını bu kitapta dile getirir, deneyimlerini cesurca ve dürüstçe; muzip bir dille sözcüklere döker. Fakat bu ağır deneyim onu çözemediği büyük bir depresyonun içine atacaktır. Düşüncesinin değişmesi, girdiği çift kimlik mücadelesi ve zorlu erkeklik deneyimleri onda kalıcı hasar bırakmıştır.

2022 yılında ötenazi yöntemiyle aramızdan ayrılan Norah Vincent’ın gerçek anlamıyla hayatını adadığı çalışması Sözde Adam, tekrardan tüm dünyanın gündeminde…

“Norah Vincent akademi, siyaset ve medyada hâkim olan varsayımlara meydan okuyan ve gerçek bir Avrupalı gibi özgür düşünen bağımsız bir gazeteci. Eserlerinde her daim cesur bir şüphecilik ve müthiş bir enerji var. Pragmatik, aydınlanmış bir feminizmin de tipik bir örneği kendisi.” – Camille Paglia

“Post feminist dünyada bir erkek olmanın nasıl bir şey olduğuna dair böylesine sivri ve eğlenceli bir analizin bir kadın tarafından yapılmış olması bize çok şey anlatıyor.” – Mother Jones

SAVRULAN BULUTLAR – FUMİKO HAYASKİ

Bazı erkekler hayatına giren kadınları yavaş yavaş tüketir. Ama bir kadın gelir inat ve ihtirasla o adama ve hayata tutunmayı başarır. Savrulan bulutlar gibi köksüz ve yalnız yürüyen iki serseri ruhun hikâyesi, son ana kadar sizi kendine çekecek . . .
 
Fumiko Hayashi bu çığır açan romanında, acı dolu bir aşkın ve bir kadının savaş sonrası Japonya’sının acımasız gerçekleriyle başa çıkma mücadelesinin güçlü hikâyesini anlatıyor. Tutkulu, marazi bir ilişkiyi, ihtiraslı iki âşığın birbirini yok ederek, yoktan var ederek yaşadığı sıradışı yasak aşkı konu alıyor. Yukiko, Çinhindi’nde Japon bakanlığı için sekreter olarak çalışırken Tomioka ile tanışır ve ilişkileri başlar. Savaştan sonra Tomioka karısına döner ama Yukiko’dan kopamaz. Bu arada Yukiko, savaş sonrası kökten değişen Japonya’da yolunu bulmak zorundadır. Yukiko ve Tomioka’nın hayatları bir kez daha kesiştiğinde, tutku ve çaresizlik duygularıyla şekillenen bir yola girerler. İlk kez 1951 yılında yayımlanan Savrulan Bulutlar, Modern Japon Edebiyatının klasiklerinden biridir ve efsanevi Japon yönetmen Mikio Naruse tarafından filme çekilmiştir. Dar kapılardan geçip hayatın genişliğine varan müdanasız, son ana kadar ne yapacağı merak konusu olan karakterleri ve akıcı diliyle Savrulan Bulutlar lirik ve can yakıcı üslubuyla okuru büyüleyen bir roman.

ERTELEME: NEDENLERİ VE ÇÖZÜMLERİ – NİHAN KAYA

Nihan Kaya’nın ertelemenin sanıldığının aksine tembellik olmadığını, arkasındaki psikolojimizi anlattığı kitabı Erteleme: Nedenleri ve Çözümleri, Eksik Parça Yayınları tarafından yayımlandı.

Bir işi yapmak iki saat sürüyor, yapmamak saatler, günler, haftalar. Bu sürede bir başka işi yapıyor da değiliz çoğu zaman. Aktif olarak yapmamakla meşgulüz. Bu kitap, ertelemenin arkasındaki sebepleri anlatıyor. Neyi nasıl ertelediğimiz, kendimizle ilgili önemli ipuçları veriyor. Bu kitap, ertelemenin doğasını anlamak ve erteleme davranışımızı değiştirebilmek adına okura bir kaynak sunuyor.

“Önemsemediğimiz için değil, fazla önemsediğimiz için erteleriz.”

BEN’İN TERORİZMİ: MAX STIRNER ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ – H. İBRAHİM TÜRKDOĞAN / FIRAT KARGIOĞLU

H. İbrahim Türkdoğan ve Fırat Kargıoğlu’nun Aydınlanma söyleminin dışında bırakılan Max Stirner üzerine merak uyandıran diyaloglarından oluşan Ben’in Terörizmi-Max Stirner Üzerine Bir Söyleşi adlı kitap, Tabiat Kitap tarafından yayımlandı.

“Anarşizm, otoriteye karşı mücadele ediyor gibi görünse de, toplumsal düzeni değiştirmek için kolektif bir irade oluşturmanın riskini taşır”, diyen Alman filozof Max Stirner (1806-1856) mülkiyet haklarına, kapitalizme, liberalizme, hümanizme ve milliyetçiliğe karşı çıktığı gibi komünizme de karşı çıkmıştır. Başyapıtı Biricik ve Mülkiyeti (Norgunk Yayınları) H. İbrahim Türkdoğan tarafından Türkçeye kazandırılmış ve büyük alaka toplamıştı. Biricik’in egoist avukatı Max Stirner hem öğretici hem de keyif verici bir söyleşiyle yeniden gösteriyor kendini: Ben’in Terörizmi.

“Aydınlanma projesi gerçekleşmedi, çünkü o projede Stirner’in parmağı yoktu. Gerçekleşseydi eğer (Stirner ile), yine yıkılırdı, çünkü hiçbir şey Hiç’in yıkıcı gücü karşısında ebediyen var olamaz. Her iki durumda da Stirner gülerdi, çünkü her durumda zafer onun – Hiç’in.” – H. İbrahim Türkdoğan

ADALET ATLASI – KOLEKTİF

Adalet Atlası, adaletsizliklerin tırmanışa geçtiği son dönemde, farklı alanlardan 75 isimle birlikte adaletin imkânını sorguluyor.Yürümenin, temsilin, özrün, büyümenin, hatırlamanın yanı sıra hatırlatmanın ve daha birçok eylemin adalet ile ilişkisine bakıyor. Adalet deyince akla gelen mahkeme, suç ve ceza gibi başlıkların yanı sıra rap, çizgi romanlar, video oyunları, organ nakli ve kimsesizler mezarlığı gibi uzağa düşmüş olanları da merkeze alan söyleşilerde konuklar birikimlerini ve akıl karışıklıklarını paylaşıyor. Anadolu Kültür’ün aynı isimli podcast projesinin dökümünden oluşan bu kitap, pek çok yeni ve eski konu ve kavramla kesişen güncel bir atlas yaratıyor. “Hak, yargılama anlamlarına gelen Dike aynı zamanda yol demek. Dike, Themis’in kızıdır. Dike’nin barış ve iyi yasa anlamlarına gelen iki kız kardeşi vardır. Themis’in kız kardeşiyse hatırlama ya da hafıza anlamına gelen Mnemosyne’dir. Bu tanrısal varlıkların akrabalığı bize şunu söylüyor: Hatırlamak adalettir, unutmak ise adaletsizlik.” Nazile Kalaycı “Edebiyatın zaten adaletsizliğin ta kendisinden geldiğini düşünürsek, kimi zaman edebiyat öyle bir şey yapar ki adaletten vazgeçer. Var olan hukuk düzeninin teklif etmiş olduğu formel, alışıldık adalet fikrine saldırır ve bunun uğruna cinayet işler, kurban verir, kendini parçalar.” Sema Kaygusuz “Failin hafızası meselesinde şunu düşünüyorum: Anneannem mağdurdu ama dedem ne yapmıştı acaba? Bu soruyu kolay kolay sormuyoruz ama sormalıyız çünkü 1915’le dedelerimiz üzerinden de yüzleşmemiz gerekecek.” Fethiye Çetin “Defineciler, ulus devletin ölmesi gerekenler olarak gördüklerinin mezarlarını kazıyor; yerin üstünde olmasını istemediğini yerin altında da istemiyorsun.” Kübra Kurt Çalışkan “Zaten hikâyesini anlatmak istediğimiz insanlar mağdur ve bu insanlar hikâyesiz de kalınca iki kere mağdur edilmiş oluyor. Bir sosyoloğun çok güzel bir lafı var: ‘Bilmemeyi seçmek neyi bilmemeyi seçeceğine dair asgari bir bilgi gerektirir.’” Emin Alper “İnsanların ortak etik değerleri geliştirmeleri, adalet fikrini ve duygusunu canlı tutan ilke ve uygulamaların kurumlarca hayata geçirilmesiyle mümkün oluyor. Gücü elinde tutanların adaletsiz edimleri ise yönetilenleri de adaletsizliği benimsemeye teşvik ediyor. Cicero’nun yüzyıllar önce tespit etmiş olduğu gibi, adalet insanları birleştiriyor, adaletsizlik ayrıştırıyor.”

What's your reaction?