Haftanın Kitaplığı – 1 Şubat 2021

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz.

DÜNYA SAVAŞI Z: KARANLIK KİTAPLIK – MAX BROOKS

“Okunması gereken bir kitap. Brooks, öylesine detaylı ve özgün yazıyor ki bizim bilmediğimiz bir şey bildiğinden şüphelenmemek elde değil.” –Simon Pegg

Max Brooks, yakın dönem korku-gerilim edebiyatının öne çıkan yazarlarından. 2013’te beyaz perdeye uyarlanan ve büyük ilgi gören Dünya Savaşı Z de “zombi kıyameti” tahayyülünün çağımızdaki zirve noktası.

Çin’de ortaya çıkarak yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan bir virüs, Büyük Panik döneminde insanları yaşayan ölülere çevirmişti. Sokaklar, korunaklı binalar, karargâhlar… artık hiçbir yer güvenli değildi. Zombiler ve insanlar arasındaki savaşın ardından dünya nüfusu yarı yarıya azalmıştı.

Yazar, Z virüsü pandemisinin ardından kurulan yeni dünya düzeninde birçok ülkeye giderek savaşın tanıklarıyla röportajlar yapıyor. Medeniyete etkilerini siyasi ve sosyolojik açılardan ele alırken hikâyenin gerilimi bir an bile düşmüyor. Ortaya insanlığın verdiği en büyük savaşın sözlü bir tarihçesi çıkıyor.

Salgın yayılıyor… Yaşayan ölüler her yerde.

KARTACA: BİR AFRİKA İMPARATORLUĞUNUN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ – ALFRED J. CHURCH

Günümüzde Afrika’nın kuzeyinde bir harabe olan Kartaca eskiden dünyanın en güçlü imparatorluklarından birinin başkentiydi.
“Kartaca’nın öyküsünü anlatmak bir hayli zor zira bunu duygudaşlığa kapılmadan ve düşmanlarının bakış açısından ele almak gerekiyor. Öte yandan, yararlanılacak bol miktarda malzemenin bulunması da büyük bir avantaj; bu sayede belli oranda oldukça gerçekçi bir öykü anlatılabilir.”
Alfred J. Church son derece canlı bir anlatımla bizi kentin kuruluş efsanelerinden Kartaca’nın Akdeniz’deki hâkimiyetine, Hannibal’in İtalya seferinden Kartaca’nın Roma tarafından yok edilmesine dek uzun bir yolculuğa çıkarıyor.

EĞLENCELERİN SIRRI – FRANCISCO CASAVELLA

“Bu da pek cesurca sayılmaz. Tabanları yağlamak… Doğrusunu istersen, tahmin ediyorsundur zaten, ben de hiç cesaret edemedim. Fırtınalar! Konga! Sen sanıyor musun ki o adam… En iyi ihtimali seçiyorum… Babamı hiçbir zaman tanıyamayacağım, sen de beni tanıyamayacaksın, bu hep böyle gidecek, peş peşe, sırayla. Kendimi suçlamaya devam mı etmeliyim? Aslında her şey içmeye devam etmek için, âleme devam etmek için, böyle yaşamaya devam etmek için mazeret oldu diye kendimi suçlamam mı gerekiyor?”

Francisco Casavella’nın Türkçedeki ilk romanı Eğlencelerin Sırrı, yaklaşık kırk yıl süren Franco diktatörlüğünün ardından gelen geçiş döneminde, 1980’ler İspanyası’nda geçiyor. Siyasi hesaplaşmasını yapmak yerine geçmişini unutmaya çalışan, hızla “modern dünya”ya yetişmek isteyen toplumun savruluşlarına on beş yaşındaki bir gencin gözünden tanık oluyoruz: Taşrada başlayıp Barcelona’da hızını alan romanda kuşak çatışmaları, hayatın anlamı, evden kaçışlar, ilk aşklar, hayal kırıklıkları, tilt makinaları, türlü acayiplikler, hahadamlar-hahkadınlar, yalanlar, gerçekler var… tekmili birden 20 bölümde.

TÜRK MİTOLOJİSİ – MERVE KÖKEN

Türk Mitolojisi

Doğayla bağları, şamanik ritüelleri, tanrı ve tanrıçalarıyla görkemli bir medeniyet.

Türk Mitolojisi ilk çağlardan günümüze izini sürebildiğimiz mitlere ve destanlara odaklanıyor. Zamanla kaybolan ya da İslamiyet sonrası şekil değiştiren mitolojik öğeleri merak eden herkesin evinde mutlaka bulunması gereken bu kitap, sadece mitlere değil Türk kültür ve sosyal yaşantısının da dününe ışık tutuyor. Merve Köken, zengin Türk mitlojisinden unsurlar, içinde mitik ögeler bulunduran destanlar, toplumsal izler taşıyan ritüel ve söylenceler eşliğinde okurlara zengin bir kaynak kitap sunuyor.

MODERN MERAM: BÜYÜK ROMANLARI OKUMAK – ERSAN ÜLDES

Bugüne kadar ağırlık, daha çok derinlerde dolaşan deşifre edici çalışmalarda ve mitlere yaslanan simgesel araştırmalarda oldu. Ne yazık ki bunlar, modernist romanları genelde olduğundan “büyük” gösterirken yazarlarını da bir nevi peygamber mertebesine taşıdı. İlginçtir, teorik olarak modernizmin karşısında duran postmodernizm dahi, olumlayarak olmasa bile bu aşırılığa katkı sundu.

Mevcut durumda sorulabilecek soru şu: Bu saatten sonra söz konusu romanlara daha üstten, daha genel bir bakışla yaklaşabilmek mümkün mü?

Ersan Üldes’in edebiyat tarihinde farklı bir kapı aralayan “büyük” romanlara alternatif bir eleştiri getirdiği bu kitap, hem okur hem de edebiyat adına bir özgürleşme hareketi olarak tanımlanabilir: Herkesi tüm “izm”lerden kurtarıp eserlere atfedilen ulvi değerleri bir kenara bırakma ve onları yeniden birer “roman” olarak görme gayreti.

Marcel Proust’tan Thomas Mann’a, William Faulkner’dan Hermann Broch’a, Robert Musil’den Virginia Woolf’e pek çok tanınmış isim bu çabadan payını alırken, üzerlerine iliştirilmiş sıfatlarla birlikte önümüze gelen eserler hakkında farklı sorular sorabilme cesareti kazanıyoruz. Örnekse, bir sabah devasa bir hamamböceğine dönüşmüş hâlde uyanan Gregor Samsa mıdır gerçekten? Peki, James Joyce Ulysses’i yazmaya başladığı masaya “büyük” bir roman kurgulamak üzere mi kurulmuştur? Modern edebiyatın öncülerinden sayılan Thomas Mann, gerçekten bir modernist midir?

Yukarıdakilere benzer onlarca meseleyi sorgulayan bu kitap aslen şunu anlamaya çalışıyor: Dayatılan tüm kalıpların dışına çıkarak “büyük” romanları başka bir gözle okuyup irdelemeye hazır mıyız?

Göreceğiz…

TÜRK SOSYOLOJİSİNİN KISA TARİHİ – YÜCEL BULUT

Türk Sosyolojisinin Kısa Tarihi

Sosyolojinin Türkiye’deki 150 yıla ulaşan serüvenini ana hatlarıyla ele alma çabasındaki Türk Sosyolojisinin Kısa Tarihi, sosyolojinin Avrupa’nın modernleşmekte olan ülkelerinde kurumlaşmasının hikâyesinden ve temel kabullerinin oluşumundan kısaca bahsederek başlıyor. Sonra, sosyolojiyi Osmanlı Devleti’nin sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olarak kullanmaya başlayan Sabahaddin Bey’in çalışmalarını ele alıyor. Osmanlı devletinin kurtuluşu için Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımından mülhem yeni bir millî kimlik üretme çabasına girişen Ziya Gökalp’in kavramlarını ve toplum kuramını irdeliyor. Akabinde önce Darulfünûn, İstanbul Üniversitesi ve DTCF bünyesindeki sosyoloji çalışmalarını Necmeddin Sadak, Mehmet İzzet, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Gerhard Kessler, Ziyaeddin Fındıkoğlu, Hilmi Ziya Ülken ve Niyazi Berkes gibi isimler özelinde ele alıyor; Mübeccel Kıray’ın yaklaşımını ve çalışmalarını inceliyor. Temel eserlerini verdiği dönem itibariyle, Türkiye’deki hâkim sosyolojik yaklaşımın kenarında bir yerde konumlanan bir sosyal bilimci olarak Şerif Mardin ve Türkiye’deki sosyoloji yapma tarzlarına eleştirel bir mesafedeki Baykan Sezer üzerinde duruyor. Kitap, Türk sosyolojisinin 1980’lerden sonraki serüvenine ve geleceğine ilişkin genel bir değerlendirmeyle son buluyor.

BEN MURTAZA – DENİZ TARSUS

“Çok sevip saydığım bir kimseyi anlatacağım sana Selim beyi. İlhami Ziya kardeşimi. Kendisi mucittir. Aklı mantığı hep kıymetli. Şehir işgal altında. Ona rağmen hayat aksamadan devam ediyor. Sanki hiç işgal yokmuş gibi, civarda keyfi kıyak dolaşıyor gavatlar. Bir de garip ki şehir aslında açlık yokluk içinde kıvranıyor. Of! Görme hali!”

Çağdaş öykücülüğümüzün güçlü kalemlerinden Deniz Tarsus, yeni bir kitapla, Ben Murtaza öyküleriyle geliyor. Yepyeni bir anlatıcıyı, yeni, yaşamın içinden, edebiyat geleneğimizin göğsünden hikâyeleriyle okuyacaksınız. Edebiyatımızın kalıcı eserlerinden biri olmaya aday, Ben Murtaza.

What's your reaction?