Haftanın Kitaplığı – 1 Haziran 2020
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.
UZUN SAVAŞ – STEPHEN BAXTER
Terry Pratchett ve StephenBaxter’ın heyecan verici UZUN DÜNYA serisi UZUN SAVAŞ ile devam ediyor.
Savaş, Uzun Dünya’ya gelmişti…
Serinin ilk kitabı Uzun Dünya’da yaşananlardan bir nesil sonra, Adımlama ve öncüler Joshua ile Lobsang sayesinde insan ırkı yeni dünyalara yayılmaya devam ediyordu. “Medeniyet” gelişiyor, Dünyalar arasındaki ticaret ve kültür alışverişi twain adındaki hava gemileri sayesinde iyiden iyiye artıyordu. İnsanlık, Uzun Dünya’yı şekillendiriyordu ve karşılığında Uzun Dünya da insan ırkını değiştiriyordu.
Kendisine “Valhalla” adını veren yeni bir Amerika, Esas Dünya’dan bir milyon adım ötede hayat bulmuştu. Tıpkı eskinin Amerikalı devrimcileri gibi Valhallalılar da uzaktaki bir gezegen tarafından yönetilmekten mutsuzdu. Bu sırada, şarkıları Uzun Dünya’yı saran insansı troller sessizleşmeye ve ortadan kaybolmaya başlıyordu.
Ve artık evli ve iyi bir baba olan Joshua, Lobsang tarafından tüm Uzun Dünyaları savaşın eşiğine getirecek kriz fırtınasını durdurabilecek yegâne insan olduğu için göreve çağrılacaktı. Çünkü bu savaş, kendisinden önceki hiçbir savaşa benzemeyecek gibiydi…
“Terry Pratchett, birlikte çalıştığım en iyi yazardı.”
NeilGaiman
ARZU PROFESÖRÜ – PHILIP ROTH
“Herkesi öldüremezlerdi tabii,” diyor Bay Barbatnik. “Bunu biliyordum. Geride birileri kalmalıydı; tek bir kişi bile olsa. Ben de kendime, işte bu kişi ben olacağım, dedim. Beni yolladıkları kömür madeninde onlar için çalıştım. Polonyalılarla birlikte. Gençtim, güçlüydüm. Maden benimmiş, babamdan miras kalmış gibi çalıştım. Kendime, yapmak istediğim işin bu olduğunu söylüyordum. Bu işi çocuğum için yaptığımı söylüyordum. Sırf akşama kadar dayanabileyim, sağ kalabileyim diye, her gün kendime farklı bir şey söylüyordum. Ve bu şekilde sağ kaldım. Ansızın Ruslar dört bir yandan, hızla gelmeye başlayınca, Almanlar bizi toplayıp sabahın üçünde yola düzdüler. Günlerce, günlerce, günlerce yürüdük, sonunda günleri saymayı bıraktım. Bu böylece sürüp gitti, insanlar her yanda yere yığıldı; kendime yine, eğer tek bir kişi sağ kalacaksa, bu ben olacağım dedim. Ama artık bir şekilde anlamıştım: Gittiğimiz hedefe varsam bile, oraya vardığımızda, konvoydan geriye kalanları vuracaklarını anlamıştım. Bunun üzerine, Tanrı bilir nereye doğru, bir an durup dinlenmeksizin, haftalardır, haftalardır süren yürüyüşten kaçtım. Ormanda saklandım, geceleri ortaya çıktım, Alman çiftçiler beni doyurdu. Evet, doğru söylüyorum,” diyor, mum ışığında neredeyse bir kürek kadar geniş, bir kol demiri kadar da ağır görünen, iri eline bakarak; o elin içinde Claire’in kemikleri ve boğumları narin, ince, düzgün parmakları var. “Almanlar tek tek fena insanlar değiller. Ama üç Almanı bir odaya koydun mu, bu canım dünyaya veda edebilirsin.”
Philip Roth
DOĞMAMIŞ KRİSTOF – CARLOS FUENTES
Herkes bilsin, annemin kara gözleri sırf kendine daha çok benzemek için değişen bir kumsal.
Herkes bilsin, babamın miyop, sarı-yeşil gözleri gelişimden ve varlıktan yoksun bir deniz: Babam sürekli değişiyor, ama hep aynı.
Herkes bilsin, babamla annem dansta bir araya geldiler, ama bunun da ölümü erteleyen bir törenden ibaret olduğunu biliyorlar.
Meksika için öngörülen bütün felaketlerin gerçekleştiği 1992 yılı, KristofKolomb’un Yeni Dünya’yı keşfinin de 500. yıldönümü. Gökten zehir yağan, siyasetçilerin kitleleri bilinçsizleştirme yoluyla zapt ettiği, ABD’nin sömürge politikalarına artık tamamen teslim olmuş Meksika’nın geçmişini olduğu kadar geleceğini de gören Kristof’un anlatısı bu. Anne rahmindeki Kristof doğmayı beklerken isimlerin esrarını çözmeye uğraşacak, bilinmeyene karşı savaşacak, dilleri karıştıracak, soracak, konuşacak, hayal kuracak, insanlara kendilerinin başka bir imgesini sunacak, aynı kalarak dönüşüme uğrayacak…
Yirminci yüzyılın en özgün romanlarından Doğmamış Kristof, Carlos Fuentes’in deneysel üslubuyla acımasız alaycılığını buluşturan benzersiz bir eser.
ELDEN DÜŞME DÜNYA – WILHELM GENAZINO
Elden Düşme Dünya; “güncel” insanlık hallerinin bir Genazino kahramanının zihninde işlenmesiyle ortaya çıkan tuhaflıkların romanı.
“Bu manzara alabildiğine hoşuma gittiği halde göğsümde bir sızı hissediyordum. Çünkü güzelliğin acayip tarafı, insanın onu sadece seyredebilmesidir. Bir tarafını alıp evine götüremez veya küçük bir parçasını özel bir yerde saklayamaz. İnsan güzelliğe ancak hep bakar durur, fazlasını elde edemez. Uzun uzun baktıktan sonra yoluna devam etmek zorundadır.”
Elden Düşme Dünya’nın serbest mimar olarak çalışan isimsiz anlatıcısı, bir meslektaşının ölümü üzerine onun şirketinden gelen iş teklifini kabul eder. Böylece o güne dek kendisini uzak tutmaya çalıştığı modern dünyanın iş ve ilişkiler ağına, biraz da kendi rızasıyla düşmüş olur. Bir zaman sonra da kendisinin, yaşadığı aşkın, katlanmak zorunda olduğu işin, kısacası her şeyin âdeta “elden düşme” olduğu gerçeğini kavrar. İnsan olmanın kaderine kendince başkaldırdığı her seferde kararsızlık, çelişki ve pişmanlık yumağına hapsolurken, hayatı bir parça daha farsa dönüşür.
İç monologları, dünyayı ve yaşamı yorumlayışı, anlaşılmaz kararları ve eylemleriyle yine ele avuca sığmaz bir kahramanın romanı olan Elden Düşme Dünya, Tevfik Turan’ın Almanca aslından çevirisiyle. . .
ÖFKELİ EJDERHANI NASIL DİZGİNLERSİN? – PETRA BARTOLI Y ECKERT
“Okuma Seviyesi 1” olarak sınıflandırılan bu duyarlı öykü, 7 yaş ve üzerindeki öğrencilerin empati yoluyla duygularını tanımalarına fırsat sunuyor; onları yepyeni sözcükler eşliğinde, hem düşündürücü hem de öğretici bir kendini keşif serüvenine çıkarıyor.
Naif kişiliği nedeniyle öfkesine (ve pek tabii, ejderhasına) söz geçiremeyen Doruk ile onu sakinleştirmeye çalışan sağduyulu arkadaşı Maya arasında gelişen duygu ve düşünce alışverişini sayfalarına taşıyan Öfkeli Ejderhanı Nasıl Dizginlersin?, özellikle küçük çocukların baş etmekte zorlandıkları öfke kontrolü ve stres yönetimi gibi hassas konulara dikkat çekiyor, yeterince düşünmeden hareket etmenin sorun çözme ve karar verme üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Doruk hem öfkeli hem de çok üzgün. Kendisiyle hiç ilgisi olmayan bir konu yüzünden, haksız yere öğretmeni tarafından sorgulandığı için oldukça rahatsız. Öfkesinden karnı ağrıyor, midesi bulanıyor… Üstelik bu karmaşık duyguları yaşayan bir tek o değil. Hemen yanı başında beliren ejderha da onunla aynı hisleri paylaşıyor. Hatta belki çok daha fazlasını! Ejderha, burnundan soluması yetmezmiş gibi, büyüdükçe büyüyor, üstüne bir de ağzından kocaman bir ateş topu fırlatıyor! Ne Doruk ne de ejderhası duygularıyla başa çıkabilecek gibi görünüyor… Ama neyse ki Maya var! Bakalım Maya’nın manevi desteği ve dayanışması, kıpkırmızı kesilip kontrollerini yitiren Doruk’un ve ejderhasının öfkesini dizginlemeye yetecek mi?
Farklı duygu durumlarına açıklık getirmeye çalışarak okurlarının empati kurma yetilerini geliştirmeyi hedefleyen bu düşündürücü öykü, herkesi içindeki ejderhayı daha yakından tanımaya ve onu dizginlemenin yollarını öğrenmeye çağırıyor.
Öfkeli Ejderhanı Nasıl Dizginlersin?, son bölümünde yer verdiği muhteşem bulmacalar, harika oyunlar ve sözlük sayfalarıyla, yeni okurların kelime dağarcığını zenginleştiriyor, okuduklarını daha iyi anlamalarına ve pekiştirmelerine olanak sağlıyor.
ÇERKES KIZINDAN TARİFLER – SİNE BORAN ART
Belki de Çerkes mutfağının ülkemizde en bilinen örneği Çerkes tavuğudur. Osmanlı mutfağında da yerini almış olan Çerkes yemekleri aslında hayli zengindir. Çorbalardan et yemeklerine, sebze yemeklerinden hamur işlerine, soslar ve ezmelerden tatlılara kadar birbirinden farklı tarifler bu uzak ama bir o kadar da tanıdık mutfağın hazineleridir. Hiçbir gıdanın ziyan edilmediği, kendine has pişirme tekniklerinin ve saklama yöntemlerinin her zaman kullanılageldiği Çerkes mutfağı Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de yerini almıştır.
Sine Boran Art da yıllar öncesinde annesiyle birlikte Çerkes mutfağından örnekler sunduğu lokantalarını kapatmak zorunda kalınca bu zengin kültürü tüm özgünlüğüyle tanıtmayı kendine görev edinmiş. Çerkes Kızından Tarifler kitabında da aile büyüklerinden, Kafkasya’daki ve Türkiye’deki dostlarından derlediği 130’a yakın tarifi bir araya getirmiş. Vedat Milor’un sunuş yazısının eşlik ettiği bu birbirinden lezzetli tarifler Kuzey Kafkasya’nın tatlarını mutfaklarınızave sofralarınıza taşıyacak. Afiyet olsun…