Haftanın Kitaplığı

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

MERCIA’NIN BEDELİ – DANIEL WILES

Daniel Wiles bu kitabı 1872’deki Pelsall Hall Kömür Madeni faciasında hayatını kaybeden madencilere adamıştır. Michael bir madencidir, Sanayi Devrimi’nin en bunaltıcı zamanlarında İngiltere’de madencilik yapan insanların yaşam koşullarına şahit oluruz onunla birlikte. Babasından miras aldığı ve çocuk yaşta başladığı mesleğin kendisiyle birlikte son bulması için çocuğunu okutmak uğruna iki farklı madende çalışır, sonunda bir umut ışığı gördüğünde de ayakta duramayacak hale gelir… Yaşadıkları evde, yerin bin kat altında, kaybettiğini düşündüğünde yollarda, Mercia’nın ondan aldıklarının telafisini arar.  Gerçek bir olaydan esinlenerek yazılan bu kitapta Micheal’la birlikte yoksulluk, sefalet ve umuda dair gerçek bir yolculuğa çıkıyor okur.

TREN DÜŞLERİ – DENIS JOHNSON 

Yayımlandığı yıl The New York TimesThe EconomistNPR gibi dergilerde yılın en iyi kitapları arasında gösterilen, Pulitzer Ödülü Finalisti Tren Düşleri, pek çok otorite tarafından “minyatür bir destan”, “olağanüstü bir roman” olarak anılıyor.

National Book Award 2007 kazananı Denis Johnson, Tren Düşleri’nde 20. yüzyılın başlarında Amerika’da giderek artan köprü ve yol inşaatlarında bulduğu gündelik işlerde çalışan Robert Grainier’ın hikâyesini anlatıyor. Roman, sıradan bir adam olan Grainier’ın hızla değişmeye başlayan dünyaya tanıklığı üzerine kurulu. Amerika’yı baştan başa saran demiryollarına, gelişen teknolojiye, şehirleşmeye başlayan kasabalara, değişen yaşam tarzına, ölümlere, en çok da ölümlere tanıklık bu.

“Şahane bir hikâye… Johnson’ın aldatıcı ölçüde sert gerçekçiliğinin altındaki cevher, bu kitapta hayali, mucizevi görünümler sunuyor. Tren Düşleri’ni büyük bir şüpheyle okumaya başlasam da sayfaları çevirdikçe hikâyenin yapmacıksız inceliğine ve dürüstlüğüne tamamen teslim oldum.” – James Wood

“Şiddetle tavsiye edilir.” – Library Journal

BULUTLARDA BİR ÖMÜR – GERALD MURNANE

Hormonları ve Katolikliği arasında kalan içine kapanık bir ergen olan Adrian Sherd doğal olarak hormonlarına yenik düşer ve Amerikalı film yıldızlarına başrol verdiği fantezi geceleri hayal eder. Ta ki Denise ile karşılaşana kadar. Denise ile birlikte seks fantezileri bir Katoliğin nasıl erdemli bir hayat yaşayabileceğine dair verilen derslere döner. Gerald Murnane, 1950’lerin Melbourne’üne, tutucu Katolik yaşam tarzına ve bunun genç erkek ve kadınlardaki yansımalarına ayna tutuyor.

GALAKTİK TRENYOLU’NDA GECE VAKTİ – KENCİ MİYAZAVA

Duygusal ve sembolizm yüklü çocuk öyküleriyle tanınan Kenci Miyazava, Japonya’nın en sevilen yazar ve şairlerinden biri. Birçok öyküsünde galaksiyi, uzayı ve yıldızları metafor olarak kullanmayı seçen Miyazava’nın en önemli eseri Galaktik Trenyolu’nda Gece Vakti hem sevimli hem de hüzünlü bir yolculuğu anlatıyor. Arkadaşları tarafından dışlanan Giovanni, Yıldız Festivali gecesinde bir tepede yalnız başına gökyüzünü izlerken gizemli bir tren tepeye yaklaşır. Galaksiyi dolaşan bu trene binen Giovanni orada ona iyi davranan tek arkadaşı Campanella’yı görür. Birlikte bir takımyıldızdan diğerine yolculuk ederlerken tuhaf insanlarla karşılaşırlar ve dostluğun, mutluluğun ayrıca ölümün ne olduğunu öğrenirler.

KADINLAR CUMHURİYETİ – ÖZLEM ÖZDEMİR

Gazeteci, yazar Özlem Özdemir’in bilimin ışığında yürüyen kadınların hayat öykülerini kaleme aldığı kitabı Kadınlar Cumhuriyeti, Doğan Kitap’ın Cumhuriyet’in 100. yılına armağan kitaplar dizisinin ilk kitabı olarak yayımlandı.

Özdemir, Kadınlar Cumhuriyeti’nde Cumhuriyet’in aydınlanmacı, modernist geleneği sayesinde eğitim alan ve varoluşlarını laboratuvarlara, akademi kürsülerine, amfilere, sokağa taşıyan bilim kadınlarının hayat öykülerini yazdı.

​Kitapta Kâmile Şevki Mutlu’dan Pakize Tarzi’ye; Remziye Hisar’dan Fatma Hikmet İşmen’e; Fatma Selma Soysal’dan Türkan Saylan’a 12 bilim kadınının hayat hikâyeleri ve akademik serüvenleri anlatılıyor.

GÜNEŞ ÇARPMASI – IVAN BUNIN

Güneş Çarpması, sürgündeki Rus edebiyatının belki de en büyük ismi, kendinden sonraki Rus yazarları, hatta sanatçıları da derinden etkilemiş olan İvan Bunin’in on öyküsünü bir araya getiriyor. Bunin ve öyküleri, kendi deyimiyle, “Eski Dünya’ya, Gonçarov ve Tolstoy’un, eski Moskova ve St. Petersburg’un Rusya’sına ait” bir dünya sunuyor bize. Aşk, ölüm ve kaybetme korkusu, insanoğlunun geçiciliği gibi temaları kimi zaman mistik öğelere de yer vererek ama her daim melankolik bir haletiruhiye içinde işleyen Bunin, Nabokov’un deyimiyle “renklerin en güçlü ustası”dır.
Nobel kazanan ilk Rus yazar Bunin’in en güzel öykülerini içeren Güneş Çarpması, Eyüp Karakuş’un Rusça aslından çevirisiyle…

CENNETİN KAYIP TOPRAKLARI – YAVUZ EKİNCİ

Yavuz Ekinci, Cennetin Kayıp Toprakları’nda üç kuşak üzerinden, her biçimde sürgün edilenlerin, görmezden gelinenlerin, kendine bir yer bulmak için çırpındıkça kaybolanların, sevdikleri her şeyi yitirenlerin hikâyesini anlatıyor. Nesillerce süren ve tekrarlanan travmalar, kapanmamış yaralar, kendi adını bile unutmaya yazgılı hayatlar, bitmeyen yolculuklar… Cenneti bekleyip durmanın zamanla nasıl cehenneme dönüşebileceğini etkileyici bir dille tasvir eden Yavuz Ekinci, Almast’ın doksan yıllık aşkının arka planında, atmosfer yaratma konusundaki ustalığını gözler önüne seriyor.

What's your reaction?