Gölgelerin İzinde bir oyun “Gölge Ustası”

Bu yıl İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen Gölge Ustası, Yeşim Dorman ve Yıldırım Türker’in birlikte kaleme aldığı başarılı bir eser.  Öyle ki oyun, zengin karakter yapısı ve katmanlı kurgusuyla izlenmeye değer bir yapıt…Gölge Ustası gerçekçi bir yapıt ve psikolojik derinliği olan güçlü kurgulu bir metin. Oyundaki karakterler öylesine güçlü öylesine gerçek ki çevremizde içimizde her yerde onlara rastlamak mümkün.

Yönetmenliğini Levent NİŞ’in yaptığı oyunun kadrosunda Nalan Örgüt, Melek Temel Tekmece, Nevzat Hakan Dönmez gibi deneyimli oyuncuların yanında, rol hâkimiyeti ile dikkati çeken Poyraz Deniz Genç yer alıyor. Oyunun eksen karakterlerinden biri olan Tardu rolünü başarıyla gerçekleştiren genç oyuncu karakteri başarılı bir şekilde ortaya koyuyor.

Gölge Ustası ve gölgelerin içinde dört karakter. Hayal dünyasının içinde yaşayan geçmişe özlem duyan kocasını erken kaybetmiş bir kadın…

Tardu kendi yeni bir dünya aramaya çalışan babasının ölümünden sonra ancak memur olabilmiş bir adam ve şizofren kardeş Seniha.

Bu ailenin içine girmeye çalışan ve onların hayatlarına dokunmak isteyen hayata bağlamak isteyen bir gölge Cengiz.

İçlerine kapanmış bir aile zorluklar içinde alt katta yaşamaya devam ederken Cengiz dışarıdan çıkagelir. Seniha onu parkta bulur. Musaver Hanım misafir özlemine bir dokunuştur bu geliş. Tardu ise bu yabancıyı hoş karşılamaz evin erkeği olarak. Çünkü Tardu kendi dünyasının içine kapanık bireyidir. Ancak Cengiz’in gelişi ilgisini çeker. Eksik yanlarını onda görür. Seniha ise Cengiz’e aşık olmuş ve kaybettiği bebeğinin özlemini yeni bir aşkla alevlendirmiştir. Musaver hanımda misafir özlemini Cengiz ile gidermeye çalışır. Evin dengesi ve düzeni bozulmuştur. Tardu Cengiz’i evin düzenini bozmak ve Seniha’yı kendine aşık etmekle suçlar. Ve gelen misafir Cengiz bir gölge gibi hiç olmamış gibi bir anda yok olup gider. Herşey eskisi gibi kalmaya devam eder Musaver Hanım misafir özlemi, Seniha’nın çocuk hasreti ve Tardu’nun yalnızlığı.

Gölge Ustası, çok katmanlı bir oyun. İlk etapta yaşadığı ekonomik zorluklar  karşısında, birbirine tutunarak ayakta durmaya çalışan bir aile tablosu ile karşılaşıyoruz. Sonrasında ise; birbirinin gölgeleri arasında hapsolmuş üç kişilik bu ailenin gerçekte yalnız bireyler olduğunu fark ediyoruz. Aralarında kendilerine has bir şekilde kurdukları dengenin, dışarıdan gelen bir yabancının eliyle alt üst olması söz konusu. Oyun ilerledikçe; bu yabancının ailenin fertleriyle kurduğu ilişki ve ailenin kendi aralarında kurdukları ilişkinin alt katmanlarındaki örtük duygular teker teker açığa çıkıyor.

Oyunda, “Gölge” arketipi; kabul görmeyen, bastırılmış ya da gizli tutulmuş kişisel özellikleri barındıran bir gösterge olarak kendine bir yer buluyor.  Bu durum ailenin kızı olan Seniha karakteri üzerinden belirgin bir şekilde çiziliyor. Onun diğer aile fertleri gibi karanlığa alışması gerekmiyor. Annesinin ve abisinin kendisine çizdiği bir hayatın sınırlarını bıkmadan usanmadan zorluyor Seniha. Bu yüzden parkta tanıştığı Cengiz’i eve davet etmekten hiç çekinmiyor.Melek Temel Çekmece’nin hayat verdiği Seniha karakteri, oyunun eksen karakteri olarak değerlendirilebilir. Zira kendi gölgesine sahip çıkan yani kendisiyle yüzleşebilen tek oyun kişisidir.  Gölge imgesi, oyunda insanın içinde sakladığı benini karşılar. Bu nedenle gölge ile yüzleşmek cesaret gerektirir. Cengiz karakterinin gelişi, ailenin kurduğu tüm düzeni derinden sarsar ve onları kendileriyle yüzleşmeye zorlar. Oyunda gerek anne Musaver Hanımın, gerek ise Tardu’nun bunu gerçekleştirecek gerekli güce sahip olmadığını görürüz.

Nevzat Hakan Dönmez’in canlandırdığı Cengiz karakteri ise görünürde sahip olmadığı ama başkalarında algıladığı gölgelerin peşindedir. Evin abisi olan ve Poyraz Deniz Genc’in başarıyla hayat verdiği Tardu karakterine karşıt bir portre çizer. Oyun boyunca aralarında süregelen örtük iktidar savaşı, satranç oyunu ile katmanlaşır. Tardu hayatı ve ilişkileri satranç tahtası üzerinden tanımlarken, Cengiz oyunun nasıl oynanması gerektiğini çözdüğünü iddia eder. Nitekim Tardu daha ilk oyunda yenilir. Eserin en önemli unsurlarından biri olan satranç,insanın gölgesiyle savaşmasının bir göstergesidir. Giriştikleri satranç oyunu Tardu için evdeki liderliğin korunmasını simgelerken, Cengiz için ailede kendine bir yer açma mücadelesidir.

Oyunda yer alan bir diğer önemli gösterge de radyodur. Tardu’nun oyun boyunca aralıklarla radyo ile ilişkilenmesi dikkati çeker. Radyo hem dışarıdan gelen bir ses olarak yalnızlığın oyuncaklarından biridir hem de Tardu’nun evin içindeki bunalımlı anlardan kaçıp kurtulduğu bir araçtır.

Nalan Örgüt’ün gayet naif ve başarılı bir şekilde ete kemiğe büründürdüğü anne karakteri Musaver Hanım evde bir denge unsuru olarak yerini belli eder. Ekonomik zorluklar içinde devinen, güçlü ancak diğerleri gibi yalnızlığına sarılan bir kadın Musaver Hanım. Belki de ailenin yalnızlıktan en çok bunalmış kişisi o. Öyle ki Cengiz’i kısa süre içinde ailenin bir ferdi olarak kabul eder. Fakat bu durum eninde sonunda mutsuz bir şekilde son bulur. Çünkü gölgeleriyle yaşayanlar için her şey eninde sonunda eski haline döner.

Oyun günümüzün en büyük sorunlarından biri olan iletişimsizlik sorununa değinir. Oyunun teması olan bu kavram karakterlerin ne denli birbirlerine uzak sıkışmış ve yalnız olduğunun bir göstergesidir. Dört duvar arasına kapanmış olan bu ailenin dışarıdan gelecek bir umuda yaşama sevinçlerine yani Cengiz karakterine bile inançları kalmamıştır. Tardu hayata gerçek bakan ve yaşama enerjisini kaybetmiş bir karakter olarak Cengiz’in hayatlarına girip bir umut olma ışığını bile söndürecek kadar saplantılı kalmıştır bulunduğu hayata. Oyunun çatışması da bu kavramlardan ortaya çıkar. Gerçek ile hayalin çatışmasıdır. Umut ile umutsuzluğun geçmiş ve geleceğin çatışmasıdır.

Cengiz ve Tardu arasındaki ilişkide, cinsiyet rollerinin belirgin olarak çizilmemesi, kalıp yargıların bu rollerin üzerini örtmesi söz konusu. Bireysel tercih ve bireysel özgürlüğü yücelten yeni bir düzen kurabilme çabası Cengiz karakterinde açığa çıkma gayreti içindedir. Eserin bu yönü sahnelenme güçlüklerini göz ardı etmeyecek denli etkili olsa da rejide bunun karşılığını göremiyoruz.

Kostüm ve dekor tasarımının, dönemin ruhunu yansıtmak açısından daha özenli olması gerektiği düşüncesindeyim. Eserin içinde barındırdığı mum ışığının ve gölge simgesinin kullanılmasında dekorun engel teşkil etmesi söz konusu.

Oyunun yönetmeni olan Levent Niş tarafından sahnelenen oyunda, beden dilinin kullanımı ve reji anlayışı eserle bütünlük oluşturan bir yapıda. Gölge Ustası, iyi bir eserin seyrini deneyimlemek isteyenler için izlenmesi gereken bir oyun.

 

What's your reaction?