Gece gökyüzü ne renktir?
Yukarıda gördüğünüz şey bulunduğunuz yerin, görüşümüzün nasıl evrimleştiğinin ve hepimizi hayatta tutan o ince atmosfer katmanının birleşimi.
Herhangi bir okul öncesi çocuğundan gökyüzünü boyamasını istediğinizde muhtemelen mavi bir boya kalemi kullanır. Bir yetişkinden Dünya’yı tarif etmesini isterseniz yine aynı renkten bahsedecektir; gezegenimizin en ünlü isimlerinden ikisi Mavi Bilye ve Soluk Mavi Nokta der. Gökyüzü ışık açısından kısıtlı olanaklara sahip gözlerimize mavi görünür çünkü gün boyunca güneş ışığı Dünya’nın sulu atmosferinde dağılır. Saf güneş ışığı saf beyaz ışıktır, her rengin bir kombinasyonudur, ancak Dünya’dan bakıldığında güneşin yeşili, sarısı, lacivert ve diğer renkleri büyük ölçüde emilir. En çok dağılan ve görüşümüze hakim olan ışık mavidir. Yani her zaman bulutlu ve arduvaz grisi olan bir yerde büyümediyseniz gündüz gökyüzünün rengi nedir sorusunun en basit cevabı mavidir.
Peki gece gökyüzü ne renktir?
Siyah, grimsi siyah veya sadece karanlık hissi veren bir rengin bir çeşidi demek mümkün. Ancak gerçek daha karmaşık ve soruyu hangi saatte sorduğunuza, nerede oturduğunuza ve Ay’ın görünür olup olmadığına bağlı.
Gökyüzü gece bile renksiz değildir.
Öncelikle görme hakkında bir söz. Retinamızda birkaç hücre türü vardır. Mikroskopta göründükleri şekilde çubuklar ve koniler olarak adlandırılan iki ana tür bulunur. Çubuk fotoreseptör hücreleri ışığı algılar ve koni şeklindeki hücreler rengi algılar.
Çubuk hücreleri sadece birkaç ışık fotonunu algılayabilir. Koniler yaklaşık 1.000 kat daha az hassastır, bu nedenle herhangi bir renk sinyalini alabilmek için çubuklardan çok daha fazla ışığa ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden parlak renkli giysiler bile karanlık bir odada soluk gri görünür. Renk kaybolmaz; sadece gözlerinizin onu algılama yeteneği azalır. Alacakaranlık gibi daha da koyulaştıkça dünyadan daha fazla renk sızar gibi görünür. Gerçekten karanlık olduğunda, hiç renk algılayamazsınız; Düşen bir ağacın sesini duyacak kimse yoksa ses çıkarıp çıkarmayacağını merak ettiğiniz gibi, görülebilecek bir renk olup olmadığını da merak edebilirsiniz. Karanlıkta, renk hakkındaki tartışma optikle ilgili olduğu kadar felsefeyle de ilgili hale gelir. Ancak renk vardır.
Gece Güneş, Dünya’nın diğer tarafında olduğunda retinanızdaki koni hücrelerini uyaracak kadar ışık yoktur. Bu nedenle gökyüzü siyah görünmelidir. Ancak genellikle öyle görünmez ve bunun için sizi hayatta tutan bu gezegenin dayanıksız ama hayati katmanına teşekkür edebilirsiniz: gökyüzünün kendisi.
Bir şehirde olduğunuzda gökyüzü sarımsı veya beyazımsı görünebilir. Bu olguya gökyüzü parıltısı denir. Gökyüzünü maviye çeviren benzer bir fiziksel olgu nedeniyle gerçekleşir. Işık atmosferdeki moleküllerden ve parçacıklardan sekerek yere doğru geri yansır. Puslu yerlerde veya çok fazla yapay aydınlatmanın olduğu yerlerde gece gökyüzü hafif sütlü görünebilir.
Ay ışığı da gece gökyüzünü aydınlatır, özellikle Ay dolunay olduğunda veya çoğunlukla orada olduğunda. Etkisi gökyüzünün kendisinden çok nesneler üzerinde belirginleşir; ağaç tepeleri ve binalar süte batırılmış gibi görünebilir, ancak gökyüzünün kendisi mavidir.
Şehirden uzakta açık bir alanda ay ışığının aydınlattığı gökyüzünün mavisi, bebek mavisi veya yaz öğleden sonrası masmavisinden ziyade lapis veya lacivert tonlarda olabilir. Bunun nedeni ay ışığının yansıyan güneş ışığı olmasıdır, ancak görünür parlaklığı Güneş’inkinden yaklaşık 400.000 kat daha zayıftır. Ay ışığı, güneş ışığıyla aynı şekilde dağılır, bu nedenle atmosferdeki moleküller gece gökyüzünü de mavi yapar.
Ay’ın kendisinde gökyüzü tamamen siyahtır, çünkü ışığı dağıtacak bir atmosfer yoktur. Yani Dünya’da deneyimleyeceğiniz şekilde gökyüzü yoktur. Sadece boşluk vardır, uzak yıldızların beyaz ışıklarıyla noktalanmıştır. Ay’dayken astronotlar ay yüzeyinin gri tonlamalı manzarasını ve kayalarda ve çevrelerinde geniş bir renk yelpazesi gördüler, ancak sadece yukarıda karanlığı gördüler.
Dünya’da, ışık kirliliği veya Ay olmasa bile, gökyüzü asla tamamen siyah değildir. Bunun yerine, uzayda ve yerde kameralar tarafından yakalandığında daha belirgin olsalar da, ince renklerden oluşan bir gökkuşağı belirir. Yeşil ve kırmızı bantlar karanlıkta belirir, bu fenomene hava parıltısı denir.
Güneş’in ya da Ay’ın ışığı yerine bu kimyanın ışığıdır: Güneş radyasyonu, hafif bir parıltı yayan atomları ve hava moleküllerini harekete geçirir. Bu nedenle bazen gece gökyüzü kırmızımsı yeşil, turkuaz veya mor olur. Ve bunlar auroralar değil.
Makalenin yazarı Rebecca Boyle’a göre gerçeğe en yakın cevap, gece gökyüzünün bir renginin olmaması. Rengi tutan şey gezegenimizin atmosferidir. Sadece yıldızların kendilerini görmüyoruz; etraflarındaki boşluğu görüyoruz, ancak Dünya’nın gökyüzü tarafından zayıflatılmış. Gerçekten gördüğünüz şey, hala Dünya olan, hala evimiz olan gökyüzüdür.