Fitzgerald’ın İlk Aşkı: Edebi İlham Perisi mi Yoksa İntihal Kurbanı mı?

Kendinden önceki annesi ve büyükannesi gibi, Ginevre King de adını Leonardo Da Vinci’nin Ginevra de’ Benci portresinden aldı ve adaşı olan İtalyan aristokratıyla pek çok benzerliği vardı: King de muazzam bir servetin içine doğdu ve o da bir başka sanatçısının eseriyle, döneminin en ünlü yaratıcılarından biri olan yazar F. Scott Fitzgerald tarafından tasvir edildiği şekliyle hatırlanacaktı. King’in, Fitzgerald’ın 1925 klasiği The Great Gatsby’deki Daisy Buchanan karakterine ilham kaynağı olduğu iddia ediliyor. Ancak, yüzeysel ayrıntıların ötesinde, King’in hayat hikayesi çok daha karmaşık. Kİn, Amerikan edebiyat deviyle hastalıklı bir romantizm yaşamasının yanı sıra, The Great Gatsby için açık bir şekilde ilham kaynağı olan metnin de yazarıydı ve bu durum onun sadece edebi bir ilham perisi mi yoksa Fitzgerald’ın intihalinin kurbanı mı olduğu sorusunu gündeme getirdi.

Ginevra King

1898’de Chicago’da doğan Ginevre King, sosyetik ve finansçı bir ailenin kızı olarak muazzam bir ayrıcalık içinde büyüdü. I. Dünya Savaşı sırasında, Ortabatı şehrinin sosyal sahnesine “Dört Büyük” aileden birinin ferdi olarak doğdu. Maureen Corrigan’ın 2014 yılında yazdığı So We Read On How To Great Gatsby adlı kitabında belirttiği gibi: King tenis, polo midillileri, özel okul entrikaları ve kır kulübü flörtleriyle dolu bir hayat yaşadı.” Ama aynı zamanda ailesinin konumunun ve servetinin gücünü de biliyordu; Coorigan’ın yazdığı gibi, “Sosyal statünün zorunluluklarına dair oldukça gelişmiş bir anlayışa” sahipti.

1914’te Ginevre, sınıf arkadaşlarının arasında Rockefeller ve Bush ailelerinin üyeleri de olan seçkinler okulu Westover School’a gönderildi. Ondan beklenen, çocuk yetiştirmenin ve ailesinin sosyal çevresini korumanın ötesine geçmeyeceği bir “asil zorunluluk” hayatı sürdürmesiydi. Ancak 16 yaşındaki King, Westover’daki oda arkadaşını ziyaret ederken Minnesota’daki bir kızak partisinde 19 yaşındaki F. Scott Fitzgerald (o zamanlar Princeton’da bir öğrenci) ile tanıştığında işler değişti.

Ginevre günlüğüne ona delice âşık olduğunu yazdığında, birbirlerini sadece birkaç aydır tanıyorlardı. Mektuplaşmaya başladılar. King, Fitzgerald’ın tutkulu düşüncelerini okul arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Karşılıklı gönderilen iki fotoğrafla mektupları giderek daha romantik hale geldi. King’in, “onu rüyasında göreceğini” umarak mektuplarla uyuduğu iddia edildi.

Fitzgerald, King’in Chicago dışındaki malikanesini birkaç kez ziyaret etti, ancak King’in ailesi, önemli bir sosyal etkinlik olan Princeton’ın ikinci sınıf balosuna katılmasına izin vermedi. Söylentilere göre King’in babası Fitzgerald’a “Zavallı erkekler zengin kızlarla evlenmeyi düşünmemeli” dedi. Fitzgerald yine de talihsiz ilişkisinden vazgeçmedi ve 1916’da kendisini King’le hayal ettiği “Mükemmel Saat” adlı kısa bir hikaye yazdı. Kİng’in diğer erkek arkadaşlarından birine okuduğu “Mükemmel Saat”i ona gönderdi. Cevap olarak King, kendini zengin bir adamla sevgisiz bir evlilikte hayal ettiği ve hala eski sevgilisi Fitzgerald’ı özlediği bir başka kısa hikaye yazdı. Bu hikayeye göre Fitzgerald, sevgilisini geri kazanmayı umarak kendi servetini kazandıktan sonra ikisi tekrar bir araya geliyordu. Tanıdık değil mi? King bu kısa öyküyü The Great Gatsby‘nin yayınlanmasından yedi yıl önce, 1916 Mart’ında Scott’a gönderdi.

1917’ye gelindiğinde, King ve Fitzgerald arasındaki gerçek ilişki fiyaskoyla sonuçlandı ve King, zengin bir Chicagolu polo oyuncusu olan William Mitchell ile görücü usulüyle evlendi. Bu arada, depresif ve kalbi kırık Fitzgerald da I. Dünya Savaşı’nda savaşmak için orduya katıldı. Geleceğin Amerikan edebiyat devi, Ginevre’nin kısa öyküsünün bir kopyasını hayatı boyunca yanından ayırmadı, ancak King’in kendisine gönderdiği mektupları yok etmesini sağladı.

Ginevra King, Aralık 1922

Bilim insanı Maureen Corrigan, “Çünkü o kaçan kişi, Ginevra -Zelda’dan bile fazla- Fitzgerald’ın hayal gücüne bir sinir bozucu gibi yerleşen ve edebi inci olan Daisy Buchanan’ı üreten aşk” diyor. This Side of Paradise’da (1920) Isabelle Borgé, Winter Dreams’de (1922) Judy Jones ve The Rich Boy’da (1924) Paula Legendre dahil olmak üzere Fitzgerald’ın eserlerinin King’den ilham alan karakterlerle dolu olduğunu iddia ediyor.

Fitzgerald, ilk romanı Cennetin Bu Yakası’nın 1920’deki ticari başarısından sonra, Güneyli sosyeteden Zelda Sayre ile evlendi. Fitzgerald’ın karısının yazma kariyerini baskılarken, kendi çalışmalarında Zelda’nın günlüklerinden “özgürce faydalandığı” yaygın bir görüştü. Aslında, sorunlu evlilikleri sırasında Zelda, The New York Tribune’de The Beautiful and Damned‘ı yayınlamaya hazırlanırken kocasını alenen intihalle suçladı.

“Bana öyle geliyor ki, bir sayfada, evliliğimden kısa bir süre sonra gizemli bir şekilde ortadan kaybolan eski bir günlüğümün bir bölümünü ve ayrıca önemli ölçüde düzenlenmiş olsa da bana belli belirsiz tanıdık gelen mektup kırıntılarını tanıdım. Aslında, Bay Fitzgerald (adını böyle yazdığına inanıyorum) intihalin evde başladığına inanıyor gibi görünüyor.”

F. Scott ve Zelda Fitzgerald

Zelda’ya göre Fitzgerald, kontrolcü bir kocaydı ve yeni “ilham perisine” içerlemişti. Fitzgerald, Paris’te The Great Gatsby‘yi bitirmekle meşgulken boşanmak isteyen karısını başvurusunu geri çekene kadar eve kilitledi. Kısa bir süre sonra Zelda intihara teşebbüs etti.

F. Scott Fitzgerald, tüm hayatı boyunca kendinden şüphe duyan bir adamdı ve The Great Gatsby bir bakıma onun için üst sınıflar arasında bir hesaplaşma gecesiydi. Peki ne kadar kırgındı?

Ünlü yazar, kültürel ve sosyal seçkinler sınıfının en yüksek kademelerine girmeyi başardı, ancak yine de bir yabancıydı. Bir Fitzgerald uzmanı olan Profesör James L.W. West, Chicago Tribune’e verdiği demeçte, “Ginevre yalnızca onun zenginleri mahkum etmesini değil, aynı zamanda onun müphemliğini, servete olan hayranlığını ve aşağılık duygusunu da temsil etmeye başladı,” dedi.

Fitzgerald, Büyük Buhran sırasında popülaritesini kaybetti ve 44 yaşında öldü. King, bir iş adamıyla yeniden evlenerek 82 yaşına kadar yaşadı. İkili son kez 1938’de Hollywood, California’da bir araya geldi. Kaygılı Fitxgerald, toplantıdan önce kızına “O benim sevdiğim ilk kızdı” dedi. “İllüzyonunun mükemmel kalması” için onu görmekten kaçınmıştı. İ Ginevre, hangi edebi karakterlere ilham verdiğini sorduğunda, Fitzgerald iddiaya göre “Hangi kaltak olduğunu düşünüyorsun?” diye cevap verdi.

Elbette, sonunda tarihe geçen Fitzgerald oldu, ancak King’in mirası son yıllarda yeniden kendini gösterdi. Fitzgerald’a yazdığı mektuplar, ölümünden sonra kendisine iade edildi ve 2003’te (günlüğüyle birlikte) Fitzgerald’ın çalışmalarını da barındıran Princeton Üniversitesi’ne bağışlandı. Ginevre, Princeton University Library Chronicle’ın Sonbahar 2003 baskısında yer alan kısa öyküsüyle yayınlanmış bir yazar oldu.

Araştırma için uygun yazılarıyla uzmanlar, Kin’in Buchanan’ı ne kadar doğrudan etkilediğini ve Fitzgerald’ın deneyimlerini – ve sözlerini – kendi çıkarı için kullanıp kullanmadığını tartıştı. Durum ne olursa olsun, Fitzgerald’ın onunla yazışmalarının yok edildiği göz önüne alındığında, King’e bir çok bakımdan son sözü söyleme hakkı tanımak gerekiyordu. Ve özünde, King’in mektupları, aşkının başarısızlığa mahkum olduğunu çok iyi bilen, ancak ünlü sevgilisi gibi, hala kurgu fantezisinde yaşamaya istekli genç bir kadının derin acısını ortaya koyuyordu. Onlardan birinde yazdığı gibi, “’Oh Scott, neden şimdi yaz aylarında büyük, güzel bir bahçede dolunayda ve uzaktan gelen yumuşak bir müzikle dans etmiyoruz?”

kaynak

What's your reaction?