“Emre Ezelli – Bir iki delilik sergisi üzerine”

Oyun tasarımcısı heykeltıraş Emre Ezelli‘nin son sergisi “Bir iki delilik” 9 Ağustos’ta Soul’n Art Akaretler’de sanatseverlerle buluştu. Toplamda 10 farklı sergiye imza atan Ezelli bir önceki sergisinde hatırlayacağınız gibi kadın, doğurganlık ve aile konuları Ütopya’da işlemişti. Yine bu konularla bağlantılı olarak çocuk oyuncaklarını irdeleyerek çıkarımlarını ahşap ve metal malzemelerle 21. yüzyıla yorumluyor. Türkiye’de 3. sergisini düzenleyecek Emre Ezelli, 1 hafta sürecek sergiye tüm sanatseverleri bekliyor

Emre Ezelli’nin çalışmalarıyla ilgili olarak Dr. İpek Çankaya aşağıdaki yazıyı kaleme aldı.

Çocukluk denildiğinde akla en başta sınırsız bir enerjiyle beslenen cesaret, dürüstlük ve yaratıcılık gelir. Sansür mekanizmalarının ne bireysel ne de toplumsal olarak henüz işlemeye başlamadığı, zihinsel ve zamansal bir özgürlük alanıdır çocukluk.

Çocukluğun başlıca eylemlerden biri ise oyun oynamak. Hayal gücünü sınırsızca tetikleyen ama kendi içinde mutlaka bir dizi kuralla tanımlanan ve birbirinden ayrışan oyunlar, seçmeyi, kurmayı, paylaşmayı, korumayı ve sürdürmeyi deneyimlediğimiz güçlü eğitmenlerdir aslında. 

Öte yandan kişinin erişkinliğe ulaşması, adeta oyun oynamayı bırakmasıyla özdeşleştirilir. Oyundan vazgeçtiğin yerde çocukluğun biter. Oyunla gelen dürüst ve zeki insan nitelikleri de çılgın dünyanın karmaşasında yavaşça hayatımızdan süzülür, gider. Bu anlamda şanslı bir grubun üyesi değilsek, acımasız yetişkinler dünyasında ayakta kalmak, başarılı olmak için çalışır dururuz. Modern yaşamın insana dayattığı ve bizim insan kalmaktan vazgeçmemek için sıkıca sahiplendiklerimiz arasında bir savaş başlar. Ortalama insan ömrünün günümüzdeki uzunluğuna kıyaslayarak bakarsak çok kısa, ama en dolu, en özgür, en gerçek yaşantı süresi olan çocukluk bizi besleyen oyunlarıyla birçoğumuzun hayatından silinir.

Oysa oyunlar en çok yetişkin çağımızda gerekli bize. Yıllara meydan okuyan zihinler ve kendi sınırlarını koruyan ve genişletebilen bedenler hep o oyuncu ruhun ürünü değil mi?

Tabii bir de işin 21. Yüzyıl boyutu var ki ona başka bir parantez açmak gerekiyor. Bugün oyun demek dünyanın bir bölümünde teknoloji demek. Oyun fiziken, arkadaşlarla, sokakta değil iki parmakla bir dijital ekranda oynanıyor birçok çevrede. Aynı odada yan yana oturup aynı bilgisayar oyununu kendi ekranlarına bakarak oynayan çocuk nesilleri yetişiyor artık.

Sokak oyunları nostaljik bir rüzgar gibi, dudak burkarak söz edilen bir geçmiş zaman eğlencesi sanki. Bizim toplumumuz için düşünürsek önceki kuşakların Boğaz’da denize girmeleri, Beyoğlu’na çıkarken en güzel kıyafetlerini giymeleri ya da bayramlık pabuçlarını geceden başuçlarına koymaları gibi tarihsel ve nostaljik bir öge.

İşte bu çerçeveden bakınca heykel eğitiminden gelen ve tasarımcı olarak sürdürdüğü profesyonel yaşamının son yılında popüler yarışma Survivor için oyun tasarlamakta olan Emre Ezelli’nin sergisine “Bir iki delilik” adını vermesini anlamlı buldum. Ezelli, bu sergide ya güzel bir mesleki deformasyonla, ya içindeki sokak çocuğunu öldürmeyi reddeden yaratıcı bir birey olarak ya da belki her ikisinin toplamıyla, unutulmaya yüz tutmuş anonim oyun ve oyuncak kültürüne odaklanmış. 12 işten oluşan sergide Ezelli arkeolojik kazılarda bulunan, Antik Çağ Anadolu oyuncaklarını ahşap, yorgun metal ve geleneksel dokuma kilim malzemelerini kullanarak bugüne taşımış ve yeniden yorumlamış. 

İçinden oyun geçen hayatlar sanatı taklit etmeye hep devam etsin! Belki de oyun kültürünü hayatta tutacak tek güç sanattır. 

 

 

What's your reaction?