T. Alexander Puutio Ph.D.‘nun Psychology Today’e yazdığı What Made Einstein a Genius Wasn’t His IQ başlıklı makaleden çevrilmiştir.
Einstein’ın dehasının IQ’dan çok yönteme, meraka ve çalışmaya bağlı olmasının nedeni
Fransız romancı Émile Zola bir zamanlar şöyle demişti: “Sanatçı yeteneği olmadan hiçbir şeydir; ama yetenek de çalışma olmadan hiçbir şeydir.”
Aynı şey dahiler için de söylenebilir ve aslında çok daha sık söylenmelidir.
Zekanın bir nitelik olduğunu düşünme konusundaki saplantımız, başarı araçlarımızı daha iyi çalıştırmamıza hiçbir faydası olmayan zararlı bir körlüğe yol açıyor. Einstein gibi dahilere baktığımızda kafataslarının içinde olup bitenler sadece bir başlangıçtı.
Şöyle düşünün. Deha bir pasta olsaydı, Einstein’ın mutfağı daha büyük olurdu. İhtiyacı olan şey doğru malzemeler, doğru süreç ve pişirme isteğiydi. Üstelik sadece pişirmek de değil, mükemmel bir şey ortaya çıkarmaktı. Görünen o ki çalışmak ham beyin gücünden çok daha önemli. O olmasaydı Einstein’ın adını bile duymazdık.
Zekânın her zaman performansa dönüşmemesinin nedeni
Zeka, sandığımız kadar nadir bulunan bir değer değildir. İstatistiksel olarak konuşursak muhtemelen bugün aramızda yüzlerce Einstein seviyesinde zekaya sahip insan dolaşıyor. İlk atalarımız ovalarda dolaşırken ve kolektif zekâları keskin obsidyen parçalarından ve gelişmiş bir et kızartma yönteminden ibaretken de muhtemelen sayıları aynıydı.
Geçmişin dahilerini düşündüğümüzde genellikle sonradan oluşmuş bir yanılgıya düşeriz: Olağanüstü insanları ve onların başarılarını görürüz ve bu başarıları tamamen onların sahip olduğu zekaya bağlarız.
Görmediğimiz şey ise; perde arkasındaki çaba, yıllarca okuma, deneme, hata yapma, yeniden inceleme ve geride bıraktıkları başarısızlıklar. Çalışmayı küçümsüyoruz ve bunu yaparken gerçek dehanın nadir görülen anlarının bize öğretebileceği gerçek dersi kaçırıyoruz.
Psikolog Françoys Gagné neden daha fazla Einstein ve Da Vinci yaratmadığımıza dair faydalı bir bakış açısı sunuyor. İnsan yeteneklerini iki geniş kategoriye ayırıyor: doğal yetenekler ve sistematik olarak geliştirilenler. Bunlardan ilkini, yani apaçık ortada olan yeteneği fark etme eğilimindeyiz, ama ikincisi bizim için görünmezdir. Bu görünmezlik, belirgin olması sebebiyle doğal yeteneği aşırı vurguladığımız ve gizli oluşu nedeniyle sistematik gelişimi yeterince vurgulamadığımız bir ikilem yaratır. Netice itibariyle yanlış şeyleri kopyalıyoruz.
Ne yazık ki sistematik gelişime giden yolu bulanlar genellikle bunu başkalarına anlatmakta zorlanırlar. Hatta onları yöntemlerini öğretmekten olabildiğince uzak tutar ve sadece sonuçları duymak isteriz. Einstein ve da Vinci buna mükemmel örnek teşkil eder.
Einstein ve da Vinci’nin aslında farklı yaptığı şey nedir?
Günümüzde hemen herkes Einstein’a saygı duysa da, o geleneksel anlamda başarılı bir öğrenci değildi. Ezbercilikten hoşlanmıyordu ve Comenius’un 17. yüzyılda didaktik terimini ortaya atmasıyla birlikte nesilden nesile aktarılan otoriter öğretim tarzına güvenmiyordu.
Einstein bunun yerine, bağımsız düşünme özlemine karşılık bulabildiği öğretmenlerine ve akranlarına yöneldi. Bunun sonuçlarından biri de felsefe öğrencisi Maurice Solovine ve matematikçi ve Einstein’ın komşusu Conrad Habicht’in de aralarında bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu Olympia Akademisi adlı kendi kurduğu tartışma grubuydu. Birlikte farklı alanlarda doymak bilmez bir şekilde okudular, felsefe, bilim ve edebiyat üzerine tartıştılar. Merakı keyif aldıkları bir güce dönüştürdüler ve Einstein, Ernst Mach’ın Mekanik Bilimi’yle ve bugün onun dehasından bahsetmeden geçemeyeceğimiz diğer kavramlarla ilk kez böyle tanıştı.
Da Vinci’yi biçimlendirici etki kitaplarda değil, saf, yapılandırılmamış deneylerdeydi. Andrea del Verrocchio’nun atölyesinde heykelden resme ve hidroliğe geçiş yapmanın, yeni bir takıntıya kapıldığında projeleri yarıda bırakmanın norm olduğu, disiplinler arası, karmaşık bir çalışma biçimini öğrendi. Papa Leo’nun “Ah, bu adam hiçbir şeyi bitiremeyecek,” diye iç çektiği, Michelangelo’nun ise alışılmışın dışında çalışma ve öğrenme yaklaşımı nedeniyle onunla alay ettiği rivayet edilir. Oysa yeni alanlara dalma alışkanlığı, tam da Vinci’nin buluşlarını besleyen şeydi.
Hem Einstein hem de Da Vinci’de aynı özellikleri görüyoruz: Ortodoksluktan uzaklık, erken yaşta deneysel deneyim ve neredeyse saldırgan bir merak. Aynı kalıp Richard Feynman’ın kasa açma fiziğinde, Alan Turing’in satranç oynayan makinelerinde ve sayısız başka şeyde de görülüyor.
Oysa bugün dehayı yeniden yaratmaya çalıştığımızda tam tersini yapıyoruz. Standart ders kitapları dağıtıyor, doğrusal kariyer yolları belirliyor ve merakı sonunda ortaya çıkmayı umduğumuz şeyin temel yakıtı olmaktan ziyade bir dikkat dağıtıcı olarak görüyoruz. Buna katılan herkese bol şans.
Siz de bir dahi olabilir misiniz?
Soru kulağa geldiği kadar safça değil.
Bu düşünceyi reddediyoruz çünkü dehanın bir sonuç değil, doğuştan gelen bir yetenek, bir özellik olduğu efsanesine inandık. Hatta çoğu kişi size dehanın doğuştan geldiğini, sonradan kazanılmadığını söyleyecektir, ama gerçek şu ki deha geliştirilir ve daha da iyisi geliştirme süreci neredeyse herkes için erişilebilirdir.
Üretken bir şüpheciliği benimsemek ve merakınızı güce dönüştürmek şaşırtıcı şeyler yapabilecek bir zihin inşa etmenizi sağlar. Beyniniz Einstein’ınkinden daha yavaş çalışsa bile unutmayın: Bu bir yarış değil. Einstein’ın kendisi bile en büyük içgörülerine ulaşmak için onlarca yıl harcadı ve bazı durumlarda yanıldı.
Çalışma etiği iyi bir başlangıç noktasıdır. Araçları ödünç alabilir, Einstein gibi kendi düşünce deneylerinizi deneyebilir ve Da Vinci gibi hiçbir şey bilmediğiniz alanları keşfedebilirsiniz. Hatta gelecekte yaratıcı düşünme için alan yaratmak adına şu anda işe yaramayan fikirlerin peşinden bile gidebilirsiniz.
Kuantum dinamiklerini Einstein’dan daha iyi çözebileceğinize söz veremem, ama şunu garanti edebilirim. Şayet kendinizi böyle bir pratiğe adarsanız, en nadir işgücü havuzunda, deha yaratan işleri yapan insanların arasında yerinizi alırsınız. Dünyayı değiştiren şey, IQ puanlarından çok daha fazlasıdır.
Referanslar:
Isaacson, Walter. Einstein: His Life and Universe. Simon & Schuster, 2007.
Vasari, Giorgio. The Lives of the Artists.
Bambach, Carmen C. Leonardo da Vinci Rediscovered. Yale University Press, 2019.
Gagné, Françoys: My Convictions About the Nature of Abilities, Gifts, and Talents in Journal for the Education of the Gifted, Vol. 22, No. 2, 1999, p. 109–136
görsel: