Çocuk Sahibi Olduğuna Pişman Olmak Nasıl Bir His?
Pişman ve kaygılı ebeveynler çocuk sahibi olmaya dair yaşadıklarını ve nasıl hissettiklerini internet ortamında açık yüreklilikle paylaştılar. Anne-baba olduklarına pişman olanlar Quora adlı sitede soru-cevap şeklinde hazırlanan anket çalışmasına katılarak tüm dünyayla ebeveynliğe dair bugüne kadar konuşulmamış kaygılarını, korkularını, pişmanlıklarını paylaştılar.
Ebeveynlikten şikâyetçi olmanın tabu sayıldığı ortamda, anne-babaların açık yüreklilikle hislerini paylaşabilmesi için anket çalışmasına katılan ebeveynlerin kimlikleri sorulmadı. Kimlik belirtmeden katılanlar anne-babalar çeşitli başlıklarda samimiyetle yaşadıklarını paylaştılar. Anket çalışmasının ismi “Çocuk sahibi olduğuna pişman olmak nasıl bir his?”
“Vicdan azabımın sebebi; ebeveyn olarak başarısız olmam değil, ebeveyn olmayı hiç istememiş olmam.”
Anne-baba olmak hayatınızı baştan aşağı değiştiren bir karar ancak ne yazık ki kimse bu önemli kararı alırken dayatmalardan, önyargılardan bağımsız kalamıyor ve bazen ebeveynlik hakkında doğru kararı veremeyebiliyorlar.
Aslında çocuklardan nefret etmiyoruz
Anket katılımcılarının ortaklaştığı başlık: Ebeveynler çocuk sahibi olduklarından dolayı pişmanlık duymuyorlar ve çocuklarından nefret etmiyorlar. Ancak, çocuk sahip olma kararını vermiş olmaktan pişmanlık duyuyorlar.
“Kesinlikle emin olduğum şey, benim bunu istemediğimdir.”
Bunlar karısının çocuk sahibi olmayı istemesi ardından çocuk sahibi olan ve sonrasında depresyona giren ve dışlanmış hisseden bir babanın sözleri… “Ben her ölçüte göre iyi bir ebeveynim. İyi bir baba olmak ve iyi iş çıkartmak istiyorum. Oğluma güzel bir hayat sağlamak istiyorum ve evladımı çok seviyorum. Ama emin olduğum şey, bu benim tercihim değildi. Ben, sadece bir başkasının -nesnel ve öznel düzeyde- onu yetiştirme sürecinin keyfini çıkartmasını dilerdim. Hayatımın, oğlum doğduğundan bu yana belirgin şekilde daha az keyifli olduğu ortada.”
Bazıları “nankörlük” olduğunu düşünüyor
Toplumda çocuk sahibi olmak ve çocuğu en iyi şekilde yetiştirmek kutsal bir görev olarak görülüyor. Çocuğun insan hayatındaki en kıymetli hediye olduğu, ebeveynliğin muhteşem bir şey olduğu algısı da oldukça yaygın. Bu sebeple, çocuk sahibi olmak istemeyen ya da çocuklardan hoşlanmadığı gerçeğini beyan edenler eleştiriler, olumsuz yorumlarla karşı karşıya kalıyor.
Bir anket katılımcısı bu duruma dair: “Bu çıkmaz konusunda en garip olan şey depresyona giren veya başaramayan ebeveynlere karşı -diğer anne-babalar da dâhil- hiç kimsenin sempati duymaması. Bir yandan çocuk sahibi olmanın ‘kutsallığı’ dayatılırken, bir yandan çocuğun dünyanın tartışmasız en müthiş hediyesi olarak kabul edilmesi buyuruluyor. Benim gibi pişman ebeveynler evrenin böylesine görkemli bir hediyesinden nasıl şikâyetçi olmaya cüret edebilirler ki? Ebeveynler bu kutsal hediyesine karşı nasıl nankörlük yapabilir ki? Böylesi güçlü bir dayatma ve ikilemle yan yana ebeveynliği yaşamak oldukça sorunlu bir durum”
Başka bir katılımcı: “çocuklar bir ganimet, bir zafer madalyası ve anne-babaların kendileri için kazandıkları şahsi mükâfatlar olarak algılanıyor. Bu göz alıcı ganimetleri kazanıp, eve getirerek kabul görmek isteyenler ise geleneksel aile yapısının dayatmalarıyla karşı karşıya kalıyor, bu dayatmaları kabul etmeye zorlanıyorlar.”
Suçluluk duygusu, ebeveynlerin hayatının değişmez parçası
Quora anketine katılan anne babaların yorumlarına bakıldığında çoğunluğunun çocuk sahibi oldukları için belirgin bir suçluluk duygusu yaşadıkları göze çarpıyor.
Bir katılımcı: “Anne olduğumda derin, karanlık bir delikteymişim gibi hissettim, kimsenin bana yardım etmediği ve asla dışarı çıkamayacağım bir kara delik… Bu fazlasıyla korkunçtu ve hiç doğal değildi. O dönem hissettiklerim anneliğimi oldukça olumsuz şekilde etkiledi” diyerek yaşadığı ruh halini ifade ediyor.
Başka bir katılımcı: “Kızım harika ama kızım bu kadar harika olduğu için bile kendimi suçlu hissediyorum. Kendimi suçlu hissediyorum çünkü bu kadar harika bir çocuk mutlaka benden daha iyi bir ebeveyni hak ediyor olmalı. Her şeyi doğru yaptığımızda, evladımız harika bir insan olduğunda ve ben ona iyi bir ebeveyn olduğumda (ki ben tüm bunların gerçek olduğuna inanıyorum) bile bir ebeveynliğe dair pişmanlıkla karışık bir suçluluk hissediyorum. Ebeveyn olarak başarısız olduğumdan (başarısız olduğumu hissetmiyorum) değil, ilk başta anne-baba olmayı istemediğim için suçlu hissediyorum.”
Sorun = Destek vermeyen eşler
Katılımcıların bir kısmıı zaten zor olan ebeveynliğin; manipülatif, destek vermeyen ya da tepkisiz eşlerle daha da sorunlu hale geldiği hakkında ortak hisler paylaşıyor.
Bir kadın katılımcı: “Kocam çocuk sahibi olmayı kabul etti çünkü çocuk sayesinde benim davranışlarımı kontrol edebileceğini düşünmüştü. Aslında kızımızı hiç istememişti. Hayatımı kontrol edemediği ve ona bağlılığımın istediği gibi olmadığını hissettiği gün kızımızı ve beni terk etti.
Ve şimdi bu küçücük kızın annesiyim. Nereden çıktı şimdi bu? Ben asla anne olmak için biçilmiş kaftan değildim oysa… Ne yaptığımı bildiğimi düşündüğüm anlarda aslında ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Kızımın masmavi mükemmel gözleriyle -benim mavi gözlerim – beklenti, tapınma ve bağımlılıkla bana baktığını görünceye kadar bir fikrim yoktu.”
Eşi otistik olan bir başka katılımcı yaşadıklarını şöyle paylaşmış: “Çocuklarımızdan birine otizm bir diğer çocuğumuza ise Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu teşhisi konuldu. Her iki çocuğumuzun sağlık durumuyla başa çıkmak için bir eylem plan geliştirdim ancak uygulamamda eşim hiç destek olmadı. Ne yaptıysam uzak durdu, hep kuşkuyla yaklaştı. Destek vermediği gibi kuşkularını, güvensizliğini çocuklarımıza da hissettirdi. Çocukların sağlık durumlarıyla mücadele etmek bu olumsuz yan etkiler olmadan başlı başına zor iken, sürekli köstek olan bir eşle her şey çok daha zorlaştı. Çocuklarımı, destek olmayan eşimle yetiştirmek zorunda olduğum için uzunca bir süre pişmanlık duydum, oysa karşılaştığım durumlarla tek başına çok daha iyi mücadele edebilirdim.”
HealthGuidance.org sitesine göre çocuk sahibi olmaya karşı olmak veya pişmanlık duymak o kadar da azımsanacak bir durum değil.
Neden çocuk sahibi oluyoruz?
“Neden çocuk sahibi oluyoruz?” kitabının yazarı Jessica Valenti, çocuk sahibi olmak konusunda mevcut algıların değişmesi gerektiğini ve artık ebeveynliğin tartışmaya açılarak tabu olmaktan çıkartılması gerektiğini belirtiyor. Çocuk dayatmasına farklı yönleriyle bakmanın gerekliliğine ve özellikle kadınların çocuk meselesine artık farklı açılardan bakması gerektiğine işaret ediyor.
Valenti: “Kadın ve erkekleri ebeveynliğe ve anneliğe duygusal olarak hazırlamalıyız. Ama bunu yaparken gerçekçi bir resim çizmek durumundayız. Kadın ve erkekler; illa ebeveyn olmak zorunda değildirler. Onları anne-baba olmak mecburiyetinde olmadıkları hakkında bilgilendirmeliyiz. Anne-baba olmak herkesin harcı değildir, bu karar önemli bir karardır ve üzerine düşünülüp her bir ebeveynin özgür iradesiyle karar vermesini gerektirir. Aksi takdirde, ebeveynlik mutsuzluk, kararsızlık ve pişmanlıkla sonuçlanabilir.”