Bu Klasik Anları Yaşattığı İçin Heavy Metal Tanrılarına Minnettarız: İstanbul’dan Judas Priest Geçti
Boğaç Gökmen
Tanrılar Rob Halford’u dünyaya gönderdiğinde görevi belliydi. Dünya üzerinde kendi tanrısal heavy metal krallığını kuracak ve milyonlarca insanın bu tutkuyla hayatına devam etmesini sağlayacaktı.
Hal böyle olunca da bu misyon yıllar içinde hedefine ulaşıp yayımlanan her Judas Priest albümüyle metal müzik tutkunlarını bu tanrısal heavy metal krallığının iflah olmaz üyeleri haline getirdi.
1969’da Birmingham, İngiltere’de temelleri atılan ve ilk albüm yayınından bu yana 50 yıldır heavy metal bayrağını taşıyan bu efsanevi grubu, Judas Priest’i İstanbul’da izlemenin heyecanı, konser duyurusu yapıldığından tarih yaklaşana kadar geçen süreçte elden ele yayıldı. BKM Organizasyonu ile Bonus Park Orman “Metal Tanrıları”nı ağırlayacaktı. 24 Temmuz günü akşama doğru Maslak, Parkorman, çevresi siyah tişörtlü, heavy metal krallığı vatandaşları tarafından kuşatılmaya başlamıştı.
Girişte giderek uzayan kuyruk içeride oluşacak kalabalık hakkında fikir vermeye yetiyordu. Bu ilgi ve hürmeti sonuna kadar hakkediyordu Judas Priest. Neticede dünyanın en saygın, en büyük heavy metal grubu ve “Metal Tanrıları” sıfatını 50 yıldır taşıyan bir grubu izlemek her zaman yakalanacak bir fırsat da değildi.
Grubun, bol alkış alan yeni albümü ‘Invincible Shield’ henüz mart ayı başında çıktı ve bu albümden yeni şarkılarını ilk kez izleyecek olmak da ayrı mevzu. Bunun yanına zaten olmazsa olmaz klasikleri de eklediğimizde tadından yenmez bir hadise bizleri bekliyordu.
Bahariye, Opera Pasajı’nda kaydettirdiğim ‘Turbo’ kasetim, arkadaşımdan kasetten kasete kaydettiğim ‘Screaming for Vengeance’ ile ‘Defenders of the Faith’ albümleri ve 80’ler öncesi albümlerini keşfettiğim lise yıllarından enstantanelerle grubun az sonra ayak basacağı sahneye bakıyorum hayranlıkla. Bir yandan etrafıma da göz atıyorum da herkeste biraz o içindeki dünkü çocuğa dönmüş gibi o anlarda.
O zaman buyurunuz…
Işıkların kararmasının hemen ardından grubun bir süredir konser açılışı için kullandığı Black Sabbath parçası ‘War Pigs’ yayılmaya başlıyor hoparlörlerden. Ve hemen ardından yeni albümün de açılış şarkısı ‘Panic Attack’ ile Judas Priest artık gözlerimiz önünde. Konser performanslarıyla her zaman takdir toplayan gruba sahnenin tepesinde, arada sırada aşağı yukarı hareket eden, grubun sembolü şeytanın üç uçlu haçı eşlik ediyor.
Gitarlarda Richie Faulkner ve Andy Sneap, bas gitarda Ian Hill, davulda Scott Travis ve mikrofon başında Rob Halford arzıendam ediyorlar.
Gözler daha çok Rob Halford’un üzerinde olsa da ekip turnenin bu son konserinde müthiş, usta işi bir performans sergiliyor. Priest’ten beklediğimiz her şeyi bu akşam tadacağımız geçen her dakika kendini belli ediyor. Son albümden, ‘Panic Attack’ ile birlikte nefis şarkılar ‘Crown of Horns’ ve albümün adını taşıyan ‘Invincible Shield’ listede. Peki klasiklerden neler alırdınız; ‘Breaking The Law’, ‘Love Bites’, ‘Turbo Lover’, ‘You’ve Got Another Thing Comin’, ‘Painkiller’, ‘Electric Eye’ ve ‘Living After Midnight’ desem herhalde o sırada alanı dolduran on bini aşkın metal kafanın coşkusu gözlerinizde canlanacaktır.
Bir de daha eskilere yolculuk kıvamındaki ‘Victim of Changes’, ‘Sin After Sin’, ‘Sinner’, ‘Stained Class’ ve ‘Saints in Hell’ bu katıksız heavy metal lezzet yolculuğunu unutulmazlar arasına taşıyacak katkıyı veriyordu. Artık sonlara doğru gelen ‘Hell Bent for Leather’da Halford’un sahneye bir Judas Priest konseri klasiği olarak motorsiklet ile giriş yapması yüzümüzü daha da güldürdü elbette.
Evet, Rob Halford’un tanrılar tarafından dünyaya gönderildiğine kimsenin şüphesi yoktu konser sonunda. İşine tutkuyla bağlı olmak, mesleğine ve seyirciye duyulan saygının dorukları, önümüzdeki ay 73 yaşına girecek Halford’un sahnedeki her hareketinden yansıyordu gözlerimize. O kadar ilham alınacak, ders niteliğinde an var ki. Onca yolun ardından Avrupa turnelerinin son konserinde her şeye hâkim hali, sahnede volta attığı anlar, bir ara sağı ve solundaki iki gitarcı Richie Faulkner ve Andy Sneap arasında gidip gelip başlarına eline uzatarak adeta onları kutsaması, perdeyle ayrılmış arka bölüme girip her çıktığında farklı bir ceketle çıkması. Bol metalik klasik deri ceket, ayna döşeli biraz da piyanist şantör efektli ceket ve neredeyse ayak bileğine kadar uzanan nefis patchlerle bezeli kot pardesü. Tabii ki favori kombin izleyicilerin takdiri. Nihayetinde babanın burnunun ucundan damlayan ter damlaları ve sağ köşede oturup tüm samimiyetiyle seyirciye yaptığı hitap, uzun yıllar unutulmayacak bir konserden Rob Halford manzaraları olarak zihinlere kazınıyor. “Biz neler yaşadık az önce” diyalogları oldukça fazla dönüş yoluna koyulurken.
Bas gitarda ihtiyar kurt Ian Hill, gitarlarda Richie Faulkner ve Andy Sneap ile davulda Scott Travis damarlarındaki tüm kudreti ve ruhu on sekiz şarkılık konserin her anında karşı tarafa geçiriyorlar.
Halford “Türkiye’ye geri dönmenin güzel olduğunu, Türkiye’yi, güzel insanlarını, yemeklerini, kültürünü sevdiğini söylüyordu” bu sevgi karşılıklı ve umarım tekrar yollarımız kesişir dünyanın en büyük heavy metal grubuyla. Evet, onlar “Metal Tanrıları” ve dünya gözüyle bir kez daha Judas Priest izleyebildiğimiz ve bu klasik anları yaşattığı için heavy metal tanrılarına minnetlerimizi iletiyoruz.
Fotoğraflar: Arda Aytan (@ardaaytan)