Bazı Albüm Kapakları #6: Antony and the Johnsons “I Am a Bird Now”
Seda Açıkoğlu
“I Am a Bird Now”, Antony and the Johnsons’ın 2005 tarihli ikinci albümü. Grubun solisti ve kurucusu, önceleri Antony Hegarty ya da Antony olarak bilinen Anohni, şarkıcı, besteci, söz yazarı ve grafik sanatçısı olarak tanınmaktadır.
Albümün kapağında Andy Warhol’un stüdyosu The Factory’nin en meşhur trans süper starlarından biri olan Amerikalı aktris Candy Darling’in ölüm döşeğinde Peter Hujar tarafından çekilmiş bir fotoğrafı var.
Beyazlar ve çiçekler arasından duru güzelliğiyle süzülen, ışık saçan Candy Darling’in melankoli yüklü görüntüsü ve isminin tatlılığı albüme sirayet eden coşkunun, hüznün, neşenin, yitikliğin, iç çekişin tamamlayıcısıdır âdeta.
Albümün açılışını yapan “Hope There’s Someone” şarkısı ilk sözleriyle olaya doğrudan girişi yapıyor zaten.
“Umarım bana bakacak biri vardır. / Öldüğümde…”
Hastanedeki yatağında ölümü beklerken, yukarıdan aydınlatılmış ışıkla, çiçeklerle çevrelenmiş son büyük sahnesinde, yaşamla ölüm arasındaki o onulmaz durumdayken bile parlayan ama derinlerde bir yerde bedeniyle, yaşamıyla hep bir varoluş ikilemi yaşamış Candy Darling’den ilham alıyor şarkılar, acıyı, azmi ve umudu anlatıyor.
Antony and the Johnsons’ın 2004 yılında yayımlanan üç parçalık EP’si “The Lake”in kapağında da aynı seriden bir fotoğraf kullanılmış.
Candy Darling, Andy Warhol fabrikasından çıkan grup “Velvet Underground”un da ilham perisi olmuş, “Candy Says” Lou Reed tarafından ona yazılmış bir şarkıdır. Lou Reed şarkının, herkesin bir noktada sahip olduğunu düşündüğü derin ve evrensel bir duygu hakkında olduğunu söyler. “Aynaya bakıyoruz ve gördüklerimizi sevmiyoruz.”
Reed, ölümünden yedi ay önce, Ekim 2013’te, “Candy Says”i söylemek için Paris’teki bir konserde Antony and the Johnsons’a eşlik eder ve bu onun halka açık son performansı olur.
Candy Darling’in lenfomadan 29 yaşında çok erken ölümü, Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’ndeki hastane odasına davet edip son portrelerini çekmesini istediği Peter Hujar’ın, 1987’de, 53 yaşında AIDS’e bağlı hastalıktan ölümünü de hatırlatıyor.
1934, New Jersey doğumlu, fotoğrafçı Peter Hujar, 1970’lerde ve 80’lerin başlarında New York şehir merkezindeki kültürel sahnenin ön saflarında yer alan ressam, yazar, müzisyen ve sanatçılar grubunun önde gelen isimlerinden biriydi.
1960’larda, Manhattan şehir merkezindeki sanatçı dairelerinin, stüdyoların yaratıcı kesimin merkezleri haline geldiği dönemde Peter Hujar’ın East 12th Street’deki dairesi de, New Yorklular için bir toplanma merkezi olmuştu. Stüdyosuna konuk olan yakın arkadaşları Susan Sontag, Fran Lebowitz, Iggy Pop, William S. Burroughs, David Wojnarowicz, Greer Lankton, Andy Warhol gibi isimler yaratıcılıklarıyla olduğu kadar yaşam tarzları ve sıra dışı kişilikleriyle de tanınan sanatçılardı.
Allen Ginsberg, 1975 © The Peter Hujar ArchiveAndy Warhol, 1975 © The Peter Hujar Archive
Hujar, 1967’de fotoğrafçı Richard Avedon’un New York’taki stüdyosunda, Avedon ve Harper’s Bazaar’ın eski sanat yönetmeni Marvin Israel tarafından yönetilen bir haftalık ustalık sınıfına katılır. Richard Avedon Master Class, önemli konuk konuşmacıları içeriyor ve bir dizi genç fotoğrafçıya kapılar açıyordu. Hujar’ın katıldığı seminerde Diane Arbus (1923-1971) ve Lucas Samaras (1936) konuk konuşmacı olarak yer alır. Hujar, kendisinden on yıldan fazla kıdemli Arbus’un portrelerine aşinaydı keza Arbus’un “Kim olduğunu biliyorum” diyerek Hujar’ın çalışmalarından da haberdar olduğu ortaya çıkmıştı.
Richard Avedon yıllar sonra Hujar’a, “Satmayı düşündüğünüz yeni bir işiniz olursa lütfen beni arayın.” diyerek koleksiyonunda Hujar fotoğrafları olduğundan, yenilerinin de olmasını isteyerek basbayağı hayranı olduğunu dile getirir.
Self Portrait, 1975 © The Peter Hujar Archive Sheryl Sutton, 1977 © The Peter Hujar Archive
Hujar, yaşamının son yıllarında ürettiği çalışmalarla tanınır, kamerasını, cinsel özgürlük hareketine ve bu hareketle kesişen yaşamlara doğrultmuş, o dönemden fotoğraflarıyla, East Village ve çevresindeki görsel sanat, post-punk ve siyasi aktivizm -genellikle hükümetin AIDS krizine yanıt vermesini talep eden- ile coşkulu ve yaratıcı dünyayı belgelemiştir.
Hujar’ın insan, hayvan ve manzara fotoğrafları, tekniğiyle, siyah-beyaz tonlarıyla etkili, duygusal ama aşırılıktan arınmış bir doğallıktadır, portrelerinde açıklık ve yakınlık yakalar, özneleri arasında bir anlayış ve işbirliği hissedilir.
Hujar, Richard Avedon ve Diane Arbus’ın ardından öne çıkar ve Nan Goldin ve Robert Mapplethorpe gibi ondan genç fotoğrafçıları etkiler. Asla aynı düzeyde ana akım şöhreti elde etmemiş olsa da, New York’un yaratıcı ortamındaki ünü biliniyordu.
Hujar ve Susan Sontag 1963’te tanışır ve yakın arkadaş olur. Hujar’ın, otuz yaşına basan Susan Sontag’ın uzanmış portresi en ünlü fotoğraflarından biridir.
Susan Sontag, 1975 © The Peter Hujar Archive David Wojnarowicz, 1981 © The Peter Hujar Archive Iggy Pop, 1969 © The Peter Hujar Archive William S. Burroughs, 1975 © The Peter Hujar Archive
Hujar’ın Susan Sontag’ın ön sözünü yazdığı ilk kitabı “Portraits in Life and Death” 1976’da yayınlandı, zor kişiliği ve pazara girmeyi reddetme tercihi sebebiyle de yaşamı boyunca yayınladığı ilk ve son yayını oldu.
Susan Sontag, arkadaşı Hujar’ı şöyle ifade ediyor: “Gerçekçilik” dereceleri ne olursa olsun, tüm fotoğraflar gerçeklikle “romantik” bir ilişki içerir. Peter Hujar, hayattaki portrelerin her zaman ve aynı zamanda ölümdeki portreler olduğunu biliyor. Niyetinin saflığı ve inceliği beni etkiledi.”
Hujar’ın kitabının adanmışlığı basitçe şu şekildedir: “Bu kitabı içindeki herkese ithaf ediyorum.”
Iggy Pop, 1977 © The Peter Hujar Archive Orgasmic Man, 1969 © The Peter Hujar Archive
Hem yaşamında hem de sanatsal pratiğinde normların dışında var olan konular Hujar’ı büyüledi. Hujar, portre konularının “kendilerini aşırıya itenler” ve “kendileri olma özgürlüğüne sarılanlar” olduğunu söylerken kameranın bu gizemli sırları açığa çıkarmasına yardım edebileceğini biliyordu ve karmaşık duygular uyandırabilen çalışmaları hakkında “Cesaret eden insanları severim. Cinsellik, ne gösteri ne de utanç vericidir, o sadece insandır.” der.
Hujar, 1974’te bir gazete muhabirine şunları söyler: “Biliyorsunuz, her zaman insanları etkilemek zorunda olduğunuzu hissedersiniz… Sessiz tonlarda tartışılmak istiyorum. İnsanların hakkımda konuşurlarken fısıldamalarını istiyorum…. İnsanların fotoğrafı hissetmesini ve koklamasını istiyorum… Biri Harper’s Bazaar’da fotoğraflarımdan birini gördüğünü söylediğinde utanıyorum.”
Peter Hujar, arkasında derin bir fotoğraf arşivi bıraktı. Fotoğrafları, dünya çapında önemli kurumların kalıcı koleksiyonlarında yer aldı, sayısız sergisi açıldı, açılmaya da devam ediyor.
Peter Hujar arşivi için linki tıklayınız.
Bazı Albüm Kapakları Instagram hesabı linki için tıklayınız.