Başka Bir Şey: Edelkrone

Türkiye’deki iş sektörünü 100 olarak düşünürsek, bunların sadece %20 sinin teknolojiyle ilgili olduğunu biliyor muydunuz? Peki bu %20’nin içerisinde yalnızca %3’ünün bu teknolojiyi profesyonel olarak alıp sattığını?

Peki, bu %3’ün içerisinden de yalnızca, “1” tanesinin bunu hem üretip, hem patenini alıp, hem imal edip hem de ithal ettiğini biliyor muydunuz? Bu şirketin adını tahmin edebilir misiniz?

Eminim ki ilk aklınıza gelen, Arçelik, Vestel veya Bimeks, Teknosa gibi şirketler olabilir ama bu şirketin adı Edelkrone.

Edelkrone, Türkiye’de kurulan ve en çok patente sahip şirket. Haliyle Türkiye’de üretim yapan bir şirket ve “Tommorrow” ofisi dedikleri baş ofisleri de Ankara’da. Yalnızca, teknoloji ve yazılım üretip sonra onu fabrikalarında imal edip, yurt dışına satmasıyla tek değil, aynı zamanda çalışma biçimi ve insanları çalıştırma biçimi ile de çok farklı.

Edelkrone’da, çalışma saatlerinizi kendiniz belirliyorsunuz. Üst ya da altınızda çalışan işçi ya da müdürünüz gibi katmanlarınız yok. İşe gelemeyeceğiniz zaman patrondan izin alma gibi bir klişe yok. En önemlisi de kendi ücretinizi kendiniz karar veriyorsunuz.

Peki tüm bunlar nasıl oluyor? Hepsi özenle hazırlanmış bir yazılımın üstünden yapılıyor. Edelkorne’da 60 kişi çalışıyor ve her birinin tasarlanan yazılım üstünde 100 puanları var. Maaş artışları, iş bölümleri ya da projelendirmeler için oylamalar yapılıyor ve puanlar çalışanlar arasında dağılıyor böylelikle şirket içerisinde alınacak bir kararı tüm şirket kolektif olarak alıyor. Yeni bir kişiyi işe almaya karar verdiklerinde de hep beraber karar veriyorlar ve hali hazırda çalışanlarını maaşlarından kesilip yeni personelin maaşı ödeniyor.

Çalışan kimsenin kendine ait kapalı bir ofisi yok, herkesin sadece oturacak bir yeri var. Projelerde çalışan insanlar değiştikçe yerler sürekli değişiyor bu yüzden ofise ihtiyaç duymuyorlar. Yalnızca odaklanma odası dedikleri çevresi panjurlarla kapalı çok sessiz bir odaları var, burada isteyen, rahatsız olmadan çalışmak için laptopunu alıp istediği gibi odayı değerlendirebiliyor.

Yukarıda da bahsettiğim şirketin kurucusunun adı ise Kadir Köymen. Şirketi kurmasının hikayesi de çok sıradışı.

Kadir Köymen aslında University of Nottingham’da aldığı makine mühendisliği ve işletme eğitiminin yanında sürekli kısa filmler çeken, sinemaya gönülden bağlı biri. Hem film çekip hem de internetten Adobe Premier ve After Effects gibi programları nasıl kullandığını da zamanında anlatmış, sürekli serüvenini başkalarıyla paylaşmış hiç yerinde duramamış. E tabi, sinemaya gönlünü kaptırmış ama sinemada kullanmak istediği ekipmanların, hareket kabiliyetleri, yetenek kıtlığı ona engel olunca o da, sektördeki bu boşluğu “Neden daha iyi kamera ekipmanları yapmıyoruz” diye doldurmayı düşünmüş.

Tabi başlarda ufak tefek teknolojiler kullanarak üretip, sattığı sliderları, tripodları ve kamera riglerini 2009 yılında Amerika’da uluslararası bir fuara katılmak için geliştirmeye başlamış.

Kadir Köymen “ne olduysa ondan sonra oldu” diyor ve ekliyor “İşte Edelkron’un Edelkrone olma hikayesi böyle başladı”

Edelkrone’u aslında Edelkrone yapan en önemli şeylerden biri de Kadir Köymen’in önüne bir hedef ve ona ulaşmak için bir bitiş tarihi koyması oluyor tabiki. Bu yüzden Kadir Köymen her konuşmasında deadline olmadan çalışmanın bir anlam ifade etmeyeceğini vurguluyor.

Kadir Köymen ve Edelkrone ekibi şu an Amerika’ya ve Avrupa’ya hatta Asya’ya ürettikleri özgün kamera ekipmanlarını online olarak rahatlıkla satabiliyor. Sırf Ankara’da bu iş için kurulmuş bir de fabrikaları var. Ama bunların yanında, aplikasyonlar, yazılımlar, akıllı objeler ve kullanışlı basit aparatlar da üretiyorlar. Aynı zamanda Başka Bir Şey adlı bir youtube kanalları var ancak şimdilerde bu kanaldaki bütün videoları yaptıkları işin gerçekten başka bir şey olup olmadığını sorgulamak için yayından kaldırdıklarını söylediler.

Yazının başında bahsettiğim gibi Edelkrone, Türkiye’de özel sektörde, tek bir şirket, daha muazzam çalışan ve daha güzel iş yapan bir şirket daha ben ne yazık ki daha göremedim.

Şirketin, çalışanlarına verdiği opsiyonlar, kendi hayatlarına kattıkları anlam, başkalarının hayatlarını kolaylaştırmakta onlara yardımcı oluyor.

 

What's your reaction?